Türk Dil Bilgisi ve Kuralları

ÖZDEYİŞ (VECİZE)


Söyleyeni belli, kısa, anlamlı sözdür. Bireysel ya da toplumsal bir ilke, bir görüş, bir kanıyı en kısa yoldan anlatır. Yaşam deneyimine ve gözleme dayanır.

Bazı örnekler:

* Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. (Mustafa Kemal ATATÜRK)
* Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır. (Albert Einstein)
*İyiliğe gücün yetmezse, kötülük etme. (Aristo)
*En tehlikeli insanlar yarı deliler ve yarım akıllılardır. (Goethe)
*Fenalıkların ilki ve en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır. (Eflatun)
 
SÖZCÜK TÜRLERİ

Sözcükler tür bakımından temelde iki ana gruba ve sekiz ayrı türe ayrılır:

a. İsim soylu sözcükler: İsim,sıfat,zamir,zarf,edat,bağlaç ve ünlemler
b. Fiiler soylu sözcükler: Fiiller


İSİM (AD)

Varlıkları,kavramları karşılayan sözcüklerdir.
İsimlerle,karşıladıkları kavram ve nesneler arasında çok sıkı bir ilgi vardır.Bunlar daima birbirlerini çağrıştır.

Örneğin; "kitap" sözü aklımızda hemen varlık olarak "kitap" nesnesini canlandırır ya da bir kitabı gördüğümüzde zihnimize hemen onu karşılayan isim gelir.

Kavramlar için ise bu kadar belirgin bir ilişki varlığını söyleyemeyiz. Örneğin "dert" dendiğinde aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak bunun insanı sıkıntıya sokan bir durum olduğu zihnimizde belirir.

İsim çeşitleri ise şu şekildedir:


A. Varlıklara Verilişlerine Göre İsimler
1. CİNS İSİM

Aynı türden varlıkları karşılayan isimlerdir.Bu varlıkların benzerleri etrafta çoktur.
Cins isimlerin ilk harfleri büyük harflerle yazılmaz.

Örn.; "Çiçek,okul,kitap,silgi ..." v.s.



2. ÖZEL İSİM

Tek olan,tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan isimlerdir.

Ankara, Kayseri, Adıyaman gibi yer adları,
Hatice, Sultan, Recep gibi kişi adları,
Türkiye, İtalya, Sudan gibi ülke adları,
Günün Ötesi, Kiralık Konak, Türk Edebiyatı, Hürriyet gibi kitap, dergi, gazete adları,
Bilkent Üniversitesi, Yeşilay, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi kurum adları,
İngilizce, Türkçe, Rusça gibi dil adları,
Boncuk, Tekir, Yumak gibi hayvanlara verilen adlar özel isimdir, başharfleri büyük harf olarak yazılır.

B. Varlıkların Sayılarına Göre İsimler
1. TEKİL İSİM

Sayıca tek bir varlığı karşılayan isimlere tekil isim denir.
Bunlar; "kitap, çocuk, şiir, bilgisayar ..." gibi bir varlığı karşılayan isimlerdir.


2.ÇOĞUL İSİM

Sayıca birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. Çoğul isimler, "-ler, -lar" eki getirilerek yapılır.

"Kitaplar, çocuklar, şiirler, bilgisayarlar ..."



3.TOPLULUK İSMİ

Yapıca tekil olduğu halde, yani çoğul eki almadığı halde birden çok varlığı karşılayan isimlere topluluk ismi denir .

"Toplum, halk, millet, ordu, bölük, sürü ..." sözcükleri birer topluluk adıdır.


Topluluk isimleri de çoğul eki alabilir. Bu durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur.

Örn.; "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz!" cümlesinde "ordu" topluluk ismi çoğul eki almıştır.Burada ordunun birden fazla olduğu anlatılmak istenmiştir.

C. Varlıkların Oluşlarına Göre İsimler
1.SOMUT (MADDE) İSİM

Duyu organlarımız ile algılanan isimlere somut isim denir.

"Kitap,masa,insan,ışık ..." isimleri, beş duyumuzdan biri ile algılanan somut isimlerdir.


2.SOYUT (MANA) İSİM

Duyu organlarımız ile algılanamayan, ama varlığına inandığımız isimleridir.

"Neşe, özlem, sevgi, korku ..." isimleri, duyu organımız ile algılanamayan soyut isimlerdir.

D. Yapıları Bakımından İsimler
1. BASİT İSİM

Yapım eki almamış kök halindeki isimlerdir.

"Masa,sıra,televizyon,kalem,defter,anne ..."


2. TÜREMİŞ İSİM

İsim yada fiil kökünden yapım ekiyle elde edilen yeni,anlamlı isimlerdir.
Türemiş bir iismle o ismin kökü arasında mutlaka anlam bağlantısı vardır.

"Kulaklık,gözlükçü,sevgi,yolcu,görev,kitapçı,t uzlu k,evsiz,Türkçe ...


3. BİRLEŞİK İSİM

- En az iki sözcükten oluşurlar.
- Sözcükler temel anlamlarını yitirip,birlikte yeni bir anlam kazanırlar.
- Sözcüklerin türleri ne olursa olsun mutlaka bir ismi karşılar.
- Her zaman bitişik yazılırlar.

"Biçerdöver, dedikodu, uçaksavar, sivrisinek,eczane, ateşböceği, sütlaç ..."

NOT:
sütlaç => sütlü + aş

"sütlü" kelimesinde süt sıfattır ve "ü" harfi ses düşmesine uğrar. "aş" ise isimdir ve "ş" "ç" ye dönüşür.

Aynı şekilde ;
eczane => ecza + hane

"ecza" kelimesi isimdir, "hane" kelimesinde ki "h" harfi ise ses düşmesine uğramıştır.
 
EKLER ve SÖZCÜK YAPISI
I. EKLER
Sözcüklerin kök veya gövdelerine gelerek onların cümledeki görevlerini belirleyen, onlara değişik anlamlar katan ya da onlardan yeni sözcükler türeten ses veya ses birleşimlerine ek (takı) denir.
Ekler çekim eki ve yapım eki olmak üzere temelde ikiye ayrılır.
A. ÇEKiM EKLERİ
Çekim ekleri fiil çekim ekleri ve isim çekim ekleri olmak üzere ikiye ayrılır. Fiil çekim eklerini “fiiler” konusunda gördüğümüz için burada sadece isim çekim eklerine değineceğiz.
Şimdi isim çekim eklerini anlamlarıyla görelim.
İSİM ÇEKİM EKLERİ
İsim soylu sözcüklere gelerek onlara cümlede görev ve anlam kazandıran eklerdir.
1. Çokluk Eki
Asıl işlevi isimlerin sayı bakımından çokluğunu bildirmektir.
"Okullar, evler, insanlar, çiçekler, sular..."
Çokluk eki, bu işlevinin dışında eklendiği sözcüğe değişik anlamlar da kazandırır.
“Türkler köklü milletlerdendir.”
cümlesine “millet” anlamı,
“Beş yaşlarında bir çocuğu var.”
cümlesine “yaklaşık” anlamı
“Bu akşam Bülent Beyler bize gelecekler.”
cümlesine “aile” anlamı,
“Akşamları erken yatmayı severim.
cümlesine “her” anlamı katmıştır.
2. Hâl (Durum) Ekleri
İsim soylu sözcüklere gelerek onların yüklemle ya da diğer sözcüklerle ilgilerini sağlayan eklerdir.
a. - i hâl eki (belirtme hâli) : İsimlere getirilen “-ı, -i, -u, -ü” ekidir.
“Ses - i duydum.”
“Okul - u bitirdim.”
cümlelerinde kullanılan eklerdir. Fiilin neyi etkilediğini gösterir. Fiile sorulan “kimi, neyi” sorularına cevap verir.
b. - e hâl eki (yönelme hâli) : İsme getirilen “-a, -e” hâl ekidir.
“Okula dün gitmedim.”
cümlesinde yer bildirir.
“Akşama size geleceğiz.”
cümlesinde zaman bildirir; zarf yapar.
c. - de hâl eki (bulunma hâli) : İsme getirilen “-da, -de, -ta, -te” ekidir.
“Durakta otobüs bekliyor.”
cümlesinde yer bildirir.
“İki saattir ayakta duruyor.”
cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış.
“Beşte gidelim sinemaya.”
cümlesinde zaman bildirerek zarf yapmış.
“Onlar sanatın gözde kişileridir.”
cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirmiş ve sıfat yapmış. “-de” hâl eki bu durumda yapım eki olmuştur.
“Tarlada adam boyunda mısırlar vardı.”
cümlesinde sıfat yapmış ancak yapım eki olmamıştır.
d. - den hâli (çıkma durumu) : İsme getirilen “-dan, -den, -tan, -ten” ekidir.
“Dükkândan az önce çıktı.”
cümlesinde yer bildirmiş.
“İzmir'e akşamdan gidelim.”
cümlesinde zaman bildirmiş.
“Sıradan kitaplar sana bir şey kazandırmaz.”
cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirerek sıfat yapmış ve yapım eki olmuş.
“Kitaptan daha iyi dost olur mu?”
cümlesinde karşılaştırma bildirmiş.
“Hastalandığından okula gelememiş.”
cümlesinde neden bildirmiş.


e. Yalın hâli : İsimlerin hâl eki almamış şeklidir. İsimler hâl ekleri dışındaki çekim eklerini aldıklarında yalın hâlden çıkmaz.
“Çiçek, evler, okulumuz, kitap, ağaç...”
3. Eşitlik Eki
İsim soylu sözcüklere gelip onlara değişik anlamlar katan ve anlama bağlı olarak onları sıfat, zarf yapan - ce , -ca (-çe, -ça) ekleridir.
“Böyle çocukça davranmamalısın.” (benzerlik)
“Ailece tatile gittik.” (topluluk, birlikte)
“Benden boyca uzunsun”. (karşılaştırma, bakımından)
“Bence sen de haklısın.” (görelik, kanaat)
“Masraflarınız şirketimizce karşılanacak.” (tarafından)
4. İyelik Eki
Eklendiği ismin bir şahsa ya da nesneye ait olduğunu gösteren ektir. Aitlik ilgisini, kendinden önceki bir sözcüğe ya da söz öbeğine bağlayarak bildirir. Altı şahsa göre çekimlenir.
(benim)_____defter - im___-_silgi - m
(senin)___-__defter - in___-__silgi - n
(onun)______defter - i______-silgi - si
(bizim)____--defter - imiz_-_--silgi - miz
(sizin)--------defter - iniz------silgi - niz
(onların)------defter - leri -----silgi - leri
İyelik eklerini benzer eklerle karıştırmamak gerekir. Örneğin iyilik üçüncü tekil kişi eki ile belirtme hâli eki karıştırılabilir.
“Ev- i yeni aldık.” (o evi)
“Ev- i çok büyükmüş.” (onun evi)
Bu iki sözcükte de “-i” eki var. Hangisi iyelik, hangisi hâl anlamak için şu soruyu sorabiliriz:
“Kimin evi?”
Bu soruyu sorduğumuzda ikinci cümlenin cevap verdiğini ve “Onun evi büyükmüş.” şeklinde söylenebildiğini görüyoruz. Öyleyse “-i” eki ikinci cümlede iyelik eki, birinci cümlede ise “Neyi aldık?” sorusuna cevap verdiğinden “-i” hâl eki olarak kullanılmıştır.
Ayrıca “-i” eki almış sözcüğün başına “onun” sözcüğü getirerek de bunu anlayabiliriz.
(Onun) “Ev - i yeni aldık.”
olmuyor, ama
(Onun) “Ev - i çok büyükmüş.”
oluyor. Demek ki ikinci cümledeki “-i” eki, iyelik ekidir.
5. İlgi Ekleri
İyelik ekiyle çok sıkı biçimde ilgisi olan bir ektir. Eklendiği isme ait olan başka bir sözün varlığını gösterir. Bağlı olduğu isim ilgi ekli isimden sonra gelir.
Ben - im = kitabım
Sen - in = kitabın
O - nun = kitabı
Biz - im = kitabımız
Siz - in = kitabınız
Onlar - ın =kitapları
B. YAPIM EKLERİ
İsim ve fiillerin kök veya gövdelerine gelerek onlardan başka isim ya da fiil türeten eklerdir.
Burada kök sözünü de açıklamakta fayda var.
 
KÖK

Bir sözcüğün anlamı ve yapısı bozulmadan parçalanamayan en küçük parçasıdır.

Köklerde yapım eki bulunmaz, ancak çekim eki bulunabilir. Örneğin;

“Ağaçlarımız” sözcüğünde “ağaç”, sözcüğün, anlamlı ve parçalanamayan en küçük parçasıdır. “lar” çokluk ekidir; yani isim çekim ekidir.

“-(ı)-mız” eki iyelik ekidir; yani isim çekim ekidir.

Öyleyse bu sözcük yapım eki almamıştır, kök hâlindedir.

Kökler iki türde bulunur: İsim kökleri ve fiil kökleri.

“Baktı” sözcüğündeki kök “bak-” fiil kökü; “tuzluk” sözcüğünün kökü olan “tuz” isim köküdür.

Sözcüğün köküyle, ek aldıktan sonraki şekli arasında mutlaka bir anlam ilgisi olmalıdır.

“Balıkçılık” kelimesinin ek ve köklerine “balık-çı-lık” şeklinde ayrılır. Yoksa “balık” kelimesi bölünüp de köküne “bal” denemez. Çünkü “bal” kelimesi ile “balık” kelimesi arasında anlamca bağlantı yoktur.

Sözcüğün yapım eki aldıktan sonraki durumuna gövde denir.

Bir sözcük birden çok yapım eki alabilir. İlk yapım eki köke diğerleri gövdeye eklenir.

Çekim Ekiyle Yapım Ekinin Farkları

Çekim ekleri eklendiği sözcüğün anlamında bir değişiklik yapmaz; yapım ekleri ise anlamı, köke bağlı olmak şartıyla, değiştirir. Örneğin;

“Kitabı aradım.”

cümlesindeki “kitaözcüğü “sayfalardan oluşan ve okunan nesne” anlamındadır. “-i” hâl ekini alarak “kitabı” şekline geldiğinde de anlamı değişmemektedir.

“Kitapçı aradım.”

cümlesinde ise “sayfalardan oluşan ve okunan nesne” olan “kitap” sözcüğü “-cı” yapım ekini alarak bu anlamını yitirmiş, “kitap satılan yer” anl¤¤¤¤¤ gelmiştir. Yani “kitap”la bir anlam ilgisi vardır; ama yeni bir sözcük oluşmuştur.

Çekim ekleri bir sözcüğe yapım ekinden sonra eklenir. Yani önce yapım ekleri, sonra çekim ekleri gelir. İstisnaları olsa da bu genel bir kuraldır.

Ek ve kök hakkındaki bu genel bilgilerden sonra şimdi eklerin önemlileri üzerinde durabiliriz.


1. İsimden İsim Yapan Ekler

İsim kök veya gövdelerine gelerek onlardan yeni isimler türeten eklerdir. Ancak bu sözcükler sıfat, zarf gibi görevlerde de kullanılabilir.

“Kiralık ev vardır.
“Sulu yemeleri çok sever.”
“İşsiz insanlara yardımcı oluyordu.”
“Büyüyünce futbolcu olacakmış”
“Sınıflara üçer kişi alalım.”


2. İsimden Fiil Yapan Ekler

İsim kök veya gövdelerine gelerek onlardan fiil türeten eklerdir.

“Bahçedeki çiçekleri suladı.”
“Hastamız nihayet düzeldi.”
“Arabanın çamurluğu eğrildi.”
“Dudağın kanamış.”
“Çocuğunu görünce gözleri yaşardı.”
“Kulağına ne fısıldadı?”
“Bugün çok geciktin”
“Sonbaharda yapraklar sararır.”


3. Fiilden İsim Yapan Ekler

Fiil kök veya gövdelerine gelerek onlardan isim türeten eklerdir. Bunlar da cümlede sıfat, zarf görevlerinde kullanılabilir.

“Otobüs durakları yenileniyor.”
“Ders çalışmak için istek gerekir.”
“Asırlardır bir yığın dertle uğraşıyoruz.”
“Evrenin mayası sevgi değil midir?”
“Senin alıngan olduğunu unutmuşum.”
“Dalgıçlar batan gemiyi arıyor.”
“Okuyucu eserin kalitesini bilir.”
“Yazı yazmakta ustalaşmıştı.”
“Artık elektriklerde kesinti olmayacak.”
“Bu dağlar arsında geçit var mı?”


4. Fiilden Fiil Yapan Ekler

Fiil kök veya gövdelerine gelerek onlardan yeni fiiller türeten eklerdir.

“Masadan düşen vazo kırıldı.”
“Kurşun sesiyle ortalık karıştı.”
“İnşaatı iki yılda bitirdi.”
“Küçük köpek, konuklara saldırdı.”
“Bakkaldan kendine gazete aldırttı.”
“Bahçedeki çiçekleri koparmışlar.”
“Savcı bütün dosyaları inceletti.”
 
İSİM TAMLAMALARI


Bir ismin aitlik ilgisi bakımından daha belirli hale gelmesi için başka bir isim tarafından tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine isim tamlaması denir.

Belli kuralar dahilinde en az iki sözcük bir araya gelerek isim tamlamasını oluşturur.

İsim tamlamaları "tamlayan ve tamlanan" olmak üzere iki unsurdan oluşur.

Tamlayan birinci sözcük, tamlanan ise ikinci sözcüktür.İsim tamlamalarının tamlayanında ilgi, taml*****nda ise iyelik eki vardır.


1. BELİRTİLİ İSİM TAMLAMASI

Tamlayanın ilgi, taml*****n iyelik eki aldığı tamlamalardır.

Her iki unsuru da ek olarak oluşturulan bu tür tamlamalarda kuvvetli bir aitlik ilgisi vardır.

"Evin kapısı açık kalmış."

cümlesindeki "evin kapısı" söz öbei belirtili isim tamlamasıdır. Görüldüğü gibi, her iki sözcük de ek almıştır.Bu tamlamada iki sözcük arasındaki kuvvetli bir ilişki kendini göstermektedir.

Belirtili isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına başka sözcükler girebilir.

"Kerem'in mavi gömleği güzelmiş."
cümlesinde araya "mavi" sıfatı girmiştir.

"-den" hal eki tamlayanda kullanılan ilgi ekinin yerine geçerek belirtili isim tamlaması kurulabilir.

"Resimlerin birini de ben alayım."
cümlesindeki "resimlerin biri" sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu "resimlerden birini" biçiminde de söyleyebiliriz. Yani sadece tamlayan eki "-in" yerine, aynı işlevi gören "-den" hal ekini getirmiş oluyoruz.

Belirtili isim tamlamalarında bir tamlayan birden fazla tamlanana bağlanabileceği gibi, bir tamlanan birden fazla tamlayana da bağlanabilir.

"Evin bahçesi, odaları, mutfağı o kadar geniş ki ..."
cümlesinde "evin" tamlayan; "bahçesi, odaları, mutfağı" sözcükleri de tamlanandır.


2.BELİRTİSİZ İSİM TAMLAMASI

Tamlayanın ilgi eki almayıp taml*****n iyelik eki aldığı tamlamalardır.
Bu tür tamlamalarda bir ismin başka bir isme aitliğinden çok bir nesne ya da kavram ismi oluşturmak esastır.

"Çocuğun elbisesini alacağız."
cümlesinde "çocuğun elbisesi" tamlaması belirtilidir.Bu tamlamada belli bir çocuğa ait elbiseden söz edilmektedir.

Biz bu tamlamayı;

"Çocuk elbisesi alacağız."
şeklinde söylersek yani "-nın" ekini kaldırırsak tamlama belirtisiz olur. Bu durumda belli bir kişiye ait elbiseden değil,genel bir elbise çeşidinden "çocuk elbisesi" nden söz etmiş oluruz.

Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan taml*****n neden yapıldığını,neye benzediğini bildirebilir.

"Lahana turşusu" , "Erik hoşafı" , "Bulgur pilavı"
Bu tamlamalarda tamlayan taml*****n neyden yapıldığını bildirir.

"Deve kuşu" , "Kılıç balığı" , "Küpe çiçeği"
Bu tamlamalarda ise tamlayan taml*****n neye benzediğini bildirir.


3. TAKISIZ İSİM TAMLAMASI

Tamlayanı ve taml***** ek almamış olan isim tamlamalarıdır.
Takısız isim tamlamalarında her iki unsur da ilgi ve iyelik eklerini almaz.

Bu tamlamalar iki grupta incelenir.

a)Bir şeyin neyden yapıldığını gösterir.

"Boynunda altın kolye vardı."
cümlesindeki "altın kolye" sözü kolyenin neyden yapıldığını gösterir.

"Cam vazo,çelik tencere,deri mont ..." tamlamaları da bunlara örnektir.


b)Bir şeyin neye benzediğini bildirir.

"Altın saçları rüzgarda dalgalanır."
cümlesinde "altın saç" takısız isim tamlamasıdır. bu tamlamada "saçlar" altına benzetilmiştir.

"Gül yanak, zeytin göz,tilki Rıfkı ..." gibi tamlamalar takısız isim tamlamasıdır.


4.ZİNCİRLEME İSİM TAMLAMASI

Tamlayan,taml*****n veya her ikisinin kendi içinde başka bir isim tamlaması olduğu söz öbekleridir.
Zincirleme isim tamlamaları en az üç ismin bir araya gelmesi ile oluşur.

"Macera romanlarının okuyucusu çoktur"
cümlesinde "macera romanları" belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya "-nın" eklenmiş ve tamlama "okuyucusu" taml*****na bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.

macera romanları -nın okuyucusu
tamlayan tamlanan _____tamlanan


"Saka kuşunun ötüşü çok hoştu."
cümlesinde "saka kuşunun ötüşü" üç isimden oluşan zincirleme isim tamlamasıdır.Tamlayan "saka kuşu", tamlanan ise "ötüşü" sözcüğüdür.
 
SIFAT (ÖN AD)
İsimleri niteleyen ya da belirten sözcüklere sıfat denir.
Sıfatların varlığı isimlere bağlıdır.Bu nedenle sıfatlar tek başına kullanılmaz.Bu açıdan sıfatlar tamlama olarak karşımıza çıkar.
"Güzel kitapları hemen alırım."
cümlesinde güzel sözcüğü kitap isminin özelliğini belirten bir sıfattır. Burada "kitap" isminden önce gelerek onun özelliğini belirtmiş ve sıfat olmuştur.
Bu nedenle bir sözcük yalnız başına sıfat olamaz. Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi mutlaka bir isimle kullanılır.
Sıfatlar içinde niteleme ve belirtme sıfatları olmak üzere ikiye ayrılır.
A. NİTELEME SIFATLARI
Varlıkların yapısal özelliklerini ortaya koyan sıfatlardır. Niteleme sıfatları isimlerin nasıl olduğnu bildirir ve isme sorulan "nasıl" sorusuna cevap verir.
"Kimsesiz çocuklara yardım edelim."
cümlesindeki "kimsesiz" sözcüğü "çocuklar" ın özelliğini belirtmektedir.Bu cümlede "çocuklar" ismine "nasıl" sorusunu sorduğumuzda "kimsesiz" cevabını almaktayız.
"Siyah gözlükler sana yakışmış."
cümlesindeki "siyah" sözcüğü gözlüğün yapısal özelliğini anlatan bir sıfattır.
Nasıl gözlük?
Siyah gözlük.
Görüldüğü gibi isme sorulan "nasıl" sorusuna cevap veriyor.
Adlaşmış Sıfat
Bazen kişinin tam olarak bilinmediği ya da niteliğinin vurgulanmak istendiği durumlarda isim söylenmeyip sıfat, ismin yerine geçirilebilir. Bu tür sözcüklere adlaşmış sıfat denir.
Adlaşmış sıfatlar niteleme sıfatlarıyla yapılır.
"Akıllı insanlar kendine güvenir."
cümlesinde niteleme sıfatı olan "akıllı" sözcüğü,
"Akıllılar kendine güvenir."
cümlesinde "insanlar" isminin düşmesiyle adlaşmış sıfat olmuştur.
B. BELİRTME SIFATLARI
Varlıkların diğer varlıklarla ilgileri sonucunda aldığı özellikleri belirten sıfatlardır.
Belirtme sıfatları varlıkların geçici özelliklerini belirtir.Belirtme sıfatları kendi arasında dört gruba ayrılır.
1. İŞARET SIFATI
Varlıkların bulunduğu yerleri gösteren sıfatlardır.Bu sıfatlar, söyleyen kişinin, sözünü ettiği nesneye uzaklığına göre değişir.
"Bu kitabı ben aldım."
cümlesinde yakındaki kitabı,
"Şu kitabı verirmisin"
cümlesinde biraz uzaktaki kitabı,
"O kitabı getirirmisin"
cümlesinde çok uzakta olan ya da,sözü edilen kitabı işaret etme anlamı vardır.
Yukarıdaki cümlelerde bulunan "bu,şu,o" sözcükleri işaret sıfatıdır.
İşaret sıfatları,isme "hangi" sorusunun sorulmasıyla bulunur.
Hangi kitap?
Bu kitap.
2. SAYI SIFATLARI
İsimlerin sayısal özelliklerini bildiren sıfatlardır.
Sayı sıfatları kendi içinde dörde ayrılır.
a. Asıl Sayı Sıfatları İsimlerin sayılarını kesin olarak belirten sıfatlardır.
"Üç arkadaş geziye çıktık."
"İzmir'de on gün kalacaktık."
"Bu çantayı ancak iki kişi taşıyabilir."
b. Sıra Sayı Sıfatı Varlıkların sırasını bildiren sıfatlardır.
Sıra sayı sıfatları isimlere gelen "-ıncı,-inci" ekleri ile yapılır.
"Biz beşinci katta oturuyoruz."
"Buradaki birinci günüm iyi geçmişti."
c. Üleştirme Sayı Sıfatı İsimlerin eşit paylara ayrılmış olduğunu belirten sıfatlardır.
Bu sıfatlar isimlere getirilen "-ar,-er" eki ile oluşturulur.
"Öğrencilere ikişer kitap verildi."
"Her koşulda yarımşar saat kaldık."
d. Kesir Sayı Sıfatı İsimleri kesirli olarak belirten sıfatlardır.

"Bu işte yüzde yirmi kâr var."
"Yarım kilo kıyma yeter."
3. BELGİSİZ SIFAT
İsimlerin sayı bakımından belirsizliklerini ifade eden sıfatlardır.
"Bazı işlerde acele edilmeli."
"Birkaç arkadaş dışarıda bekliyor."
Hiçbir emek boşa gitmez."
"Bütün öğrencileri bahçeye çıkarmışlar."
"Her konuda bilgi sahibi olmalıyız."
"Bir gün yine karşılaşırız."
cümlelerinde altı çizili sözcükler belgisiz sıfatlardır.
Bu sözcükler, isimleri sayıca belirtmişler, ama onların ne kadar olduğunu belirtmemişlerdir.
4. SORU SIFATI
İsimlerin niteliğini,herhangi bir özelliğini soru yolu ile bildiren sıfatlardır.
"Nasıl şiirleri beğenirsiniz?"
"Kaçar gün kaldın şehirlerde?
"Kaç soru çözmeli günde?"
"Hangi konuyu işleyeceğiz?"
SIFATLARDA KÜÇÜLTME
Sıfat olan sözcüğün anlamında küçültme ya da daralma "-cik,-ce,(-ı)msı,(-ı)mtırak" ekleri ile yapılır.
Küçültme sıfatları;bu eklerin getirilmesi ile oluşan sıfatlardır.
"Küçük bir evleri vardı."
cümlesinde "küçük" sıfattır ve kendinden sonra gelen ismin niteliğini belirtmektedir.
"Küçücük evleri vardı."
cümlesinde "-cik" eki almış "küçücük" sözcüğü de niteleme sıfatıdır. Buradaki "küçücük" sözcüün "küçük" sözcüğünden farkı, eklendiği ismin anlamında küçültme yapmış olmasıdır.
Küçük ev => küçücük ev
"Ekmek ayvasının ekşimsi bir tadı vardı."
"Üzerine mavimtırak bir ceket giymişti."
"Masada kalınca bir kitap duruyordu."
Yukarıdaki cümlelerdeki altı çizili sözcükler küçültme sıfatlarıdır.
SIFATLARDA PEKİŞTİRME
Sıfatlarda pekiştirme, yani anlamın kuvvetlendirilmesi iki şekilde yapılır.
* .sıfat olan sözcüğün ünlüye kadarki ilk hecesi alınır, daha sonra "m,p,r,s" harflerinden uygun olanı getirilir. En son da sıfat olan sözcük tekrar yazılır.
Te-r-temiz => tertemiz
"Çocuklar bembeyaz elbiseler giymişlerdi."
"Dümdüz yolda ilerliyorduk."
"Şöyle yemyeşil çimenlerin üzerine uzansam!"
cümlelerinde altı çizili sözcükler pekiştirme sıfatlarıdır.
* Sıfat olan sözcüğün tekrar edilmesi ile yapılır.
Örneğin "çeşit" sözcüğünü düşünürsek,bu sözcüğün tekrra ederek bir ismi nitelediği durumlar pekiştirme sıfatıdır.
"Çeşit çeşit meyveler vardı masada."
"Bahçede uzun uzun ağaçlar vardı."
"Derin derin ırmaklar aşarak geldik."
cümlelerinde altı çizili sözcükler pekiştirme sıfatıdır.
SIFATLARDA DERECELENDİRME
Sıfatlarda derecelendirme "pek, çok, daha, en ..." gibi sözcüklerle yapılır.
"Kardeşin onlardan daha akıllı biri."
cümlesinde "daha" sözcüğü üstünlük,
"En güzel kitap buydu."
cümlesinde "en" sözcüğü en üstünlük,
Çok güzel çiçekleri vardı."
cümlesinde "çok sözcüğü aşırılık anlamı katmıştır.
[/COLOR]
 
ZARF (BELİRTEÇ)



İsimlerin varlıkları ya da kavramları karşılar. Fiillerin ise hareketleri, oluşları karşılar.

Varlıkların nasıl belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli nitelikleri vardır. İsmin niteliğini bildiren sözcüklere sıfat demiştik. Fiillerin niteliğini bildiren sözcüklere de zarf denir.

"Güzel bir kitap okuyorum."

cümlesinde "güzel" sözcüğü "kitap" isminin niteliğini bildiriyor, onun nasıl olduğunu açıklıyor. Öyle ise bu sözcük sıfat görevindedir.

Aynı sözcük;

"Bu kitap daha güzel görünüyordu."

cümlesinde "görünmek" fiilinin nasıl olduğunu bildiriyor. İşte bu durumda "güzel" sözü zarftır.

Zarflar kendi içinde beşe ayrılarak incelenir:

1. Durum Zarfları

Fiilin durumunu yani nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan "nasıl" sorusuna cevap verir.

“Kardeşim, hızlı koşardı.”

Bu cümlede "hızlı" sözcüğü "koşmak" eyleminin durumunu anlatmaktadır. Bunu eyleme sorduğumuz "nasıl" sorusu ile bulabiliriz.

"Mobilyalar çok yeni görünüyordu."

– Nasıl görünüyor?

– Yeni görünüyor.

"Derdini iyi anlatırsan çözüm bulursun."

"Neden çok sessiz konuşuyorsun?"

cümlelerinde altı çizili sözler durum bildiren zarflardır.


2. Zaman Zarfı

Fiilin yapılma zamanını bildiren sözcüklere zaman zarfı denir.

Zaman zarfları fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap verir.

"İzmir'den dün geldim."

cümlesinde "dün" sözcüğü,

"Bu konuyu akşam konuşalım."

cümlesinde "akşam" sözcüğü,

"O erken kalkar, geç yatardı."

cümlesindeki "erken ve geç" sözcükleri fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap veren zaman zarflarıdır.


3. Yön Zarfı

Fiilin yöneldiği yeri bildiren sözcüklere yön zarfı denir.

Yön zarfları ek almadan kullanılır ve fiile sorulan "nereye" sorusuna cevap verir.

Bunlar "aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri" sözcükleri eylemin yönünü belirttiğinde yön zarfı olur.

"İsterseniz aşağı inelim."

cümlesinde, fiile "Nereye inelim?" diye sorarsak, "aşağı" cevabı gelir.

Bu sözcük ek almadan da kullanıldığına göre yön zarfıdır.

Eğer cümle,

"İsterseniz aşağıya inelim."

şeklinde olsaydı, sözcük isim görevinde kullanılmış olacaktı. Çünkü ikinci cümlede sözcük, çekim eki alarak kullanılmıştır.

aşağı ==> aşağıya

Aşağı inecek misiniz?

Öte git de rahatlayalım.

Geri gelmeyi düşünüyorlar mı?

Beri gel de ne ezdiğine bak.

İleri git, sonra tekrar gelirsin.

Dışarı çıkarsan üşürsün.

İçeri gir de, biraz konuşalım.

cümlelerinde altı çizili sözcükler yön zarflarıdır.


4. Miktar Zarfları

Fiilleri miktar bakımından sınırlandıran sözcüklerdir. Miktar zarfları diğer zarflardan farklı olarak fiilin, sıfatın, zarfın miktarlarını da bildirir.

Miktar zarfları fiile sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir.

"İstanbul'da çok gezdiniz mi?"

cümlesinde "gezmek" fiiline "ne kadar" sorusunu sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte fiilin miktarını bildiren bu sözcük zarftır.

Bu tür zarflar sıfata sorulan "ne kadar" sorusuna da cevap verebilir.

Örneğin;

"Çok güzel bir evi vardı."

cümlesinde "ev" isimdir. "Nasıl ev?" diye sorarsak "güzel" sıfatı cevap verir.

"Ne kadar güzel?" diye sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte sıfatın derecesini bildiren "çok" sözcüğü zarftır. Çünkü burada çok olan güzelliktir.

Bu tür zarflar, başka bir zarfın derecesini de bildirebilir. Bu durumda zarfa sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir.

"Çok hızlı koşuyor."

cümlesinde "koşuyor" fiildir.

"Nasıl koşuyor?" diye sorarsak "hızlı" zarfını buluruz.

"Ne kadar hızlı?" diye sorduğumuzda ise "çok" cevabı gelir.

Zarfın derecesini bildiren bu sözcüğe de zarf diyoruz.

“O, bu derse pek çalışmadı.”

“Pek sağlam bir ayakkabıya benzemiyor.”

“Pek akıllısın sen de!”

"Ne kadar" sorusu elbette sadece zarfı buldurmaz.

"Fazla mal göz çıkarmaz."

cümlesinde altı çizili sözcük "mal" isminin miktarını bildirdiği için sıfattır. Çünkü isimlerin zarfı olmaz.


5. Soru Zarfı

Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı.

"Sizi nasıl tanımam?"

"Gittiği yerden ne zaman dönecek?"

"Ne kadar hızlı yürüyor?"

"Neden söz vermesine rağmen gelmiyor?"

"Ne konuşup duruyorsun ki?"

cümlelerinde altı çizili sözcükler soru zarfıdır.
 
ZAMİR (ADIL)

İsim olmadıkları halde isim gibi kullanılan,isimlerin yerini tutan kelimelerdir.
Zamirler sözcük ve ek durumunda olmak üzere ikiye ayrılır.

A. Sözcük Halindeki Zamirler
1- Kişi Zamirleri
2- İşaret Zamirleri
3- Belgisiz Zamirler
4- Soru Zamirleri

B. Ek Halindeki Zamirler
1- İlgi Zamiri
2- İyelik Zamiri

A. SÖZCÜK HÂLİNDEKİ ZAMİRLER
Sözcük durumundaki adıllar da kendi aralarında şahıs, gösterme, belgisiz ve soru olmak üzere dörde ayrılır.

1. Şahıs (Kişi) Zamirleri
Sadece insan isimlerinin yerini tutan zamirlerdir. Sözü söyleyenle diğerlerini ayırmada kullanılır. Üç tekil, üç de çoğul olmak üzere altı şahıs zamiri vardır. Bunlara kişi adılı da denir.
Bu zamirler; “ben, sen, o, biz, siz, onlar” dır.
“Size ben yardım ederim.”
"O, sana mektup göndermiş.”
Şahıs zamirlerinin yerine kullanılabilen, ama esas olarak şahıs zamirleriyle birlikte kullanılarak cümledeki anlamı pekiştiren “kendi” zamiri vardır. Bu zamire “dönüşlülük” zamiri de denir.
Dönüşlülük zamirlerinin asıl görevi anlamı pekiştirmektir.
“Bu kitabı ben yazdım.”
“Bu kitabı ben kendim yazdım.”
İki cümle arasındaki anlam derecesi açıkça görülmektedir.

2. İşaret (Gösterme) Zamirleri
İsimleri, yerini işaret yoluyla, göstererek tutan zamirlerdir.
Gösterme adılları tekil ve çoğul olarak kullanılabilir. Asıl işaret zamirleri “bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar” dır.
"Bu bana dedemden kaldı.”
"O dün kapıya bırakılmış.”
"Şunlar neden masanın üzerinde duruyor?”
"Şu senin değil mi?”
"Bunlar en sevdiğim kitaplarımdır.”
İşaret zamirleri varlıkların mesafesini belirtmek için kullanılır.
Yakında olan için : bu
Biraz uzakta olan için : şu
En uzakta olan için : o
işaret zamirleri kullanılır.
“O ve onlar” zamirleri hem işaret hem de şahıs zamiri olarak kullanılabilir.Bu zamirler insan isimlerinin yerine kullanılırsa şahıs, insan dışındaki nesnelerin yerine kullanılırsa işaret zamiridir.
"O, tatilde dayısının yanına gidecek.”
"Onlar, sınıfın en çalışkan öğrencileridir.”
cümlelerindeki altı çizili zamirler insanların yerine kullanıldığından şahıs zamiri,
"O, okula giderken cebinden düşmüş.”
"Onlar, bayatladığı için çöpe atılacak.”
cümlelerindeki altı çizili zamirler, insan dışındaki nesneleri karşıladığı için işaret zamiridir.

3. Belgisiz Zamirler
İsimlerin yerini belli belirsiz, kesin olmayacak şekilde tutan zamirlerdir. Hangi varlığın yerini tuttukları açıkça belli değildir. Bunlara belirsizlik adılı da denir.
Başlıca belgisiz zamirler şunlardır:
“Bazısı, kimi, çoğu, hepsi, birkaçı, birçoğu, tümü, tamamı, herkes, hiçbiri, biri, falan, şey ...”
"Biri bizi gözetliyor.”
"Herkes bu kitabı okusun.”
"Öğrencilerin çoğu Türkçeyi sever.”
"Kimler ödevini yapmamış?”

4. Soru Zamirleri
İsimlerin yerini soru yoluyla tutan zamirlerdir. Esas soru zamirleri “kim” ve “ne” dir.Bunun yanında soru bildiren diğer sözcükler de soru zamiri olarak kullanılabilir.
“Annem sana ne dedi?”
“Bu çocuk da kim ?"
“Bu saate kadar nerede kaldın.”
“Şimdi nereye gidiyoruz?”
“Soruların kaçını çözmüş?”
“Bu işi kime danışalım?”
“Hanginiz bu soruyu çözecek.”
Soru zamiri olarak kullanılabilecek diğer sözcükler şunladır:
“Nere, nereye, nerede, nereden, kime, kimde, kimden, kimi, kaçı, kaçımız, hanginiz ...”

B. EK DURUMUNDAKİ ZAMİRLER

1. İyelik Zamirleri

İsimlere getirilerek, onların ait olduğu kişiyi bildiren zamirlerdir.
  1. tekil - m________1. çoğul - miz
  2. tekil - n_____-___2. çoğul - niz
  3. tekil - ı_________3. çoğul - ları
“Okulumuz ana yolun kenarındadır.”
“Annesi güzellik salonu açmış.”
Kısacası, isim tamlamalarının tamlananlarında bulunan eklere iyelik zamiri denmektedir. İyelik ekleri aynı zamanda iyelik zamiridir.

2. İlgi Zamirleri
Cümlede daha önce geçmiş bir ismin ya da isim tamlamalarında taml*n yerini tutan ek hâlindeki “-ki” zamiridir. Bu zamir kendinden önceki kelimeye bitişik yazılır.
“Bizim arabamız sizinkinden eski.”
“Bahçedekiler içeri girsin.”
“Üzerindeki sana çok yakışmış.”
cümlesindeki altı çizili sözcüklerdeki “-ki” eki ilgi zamiridir
 
FİİLLER (EYLEMLER)


Bir oluşu, bir durumu veya bir kılışı kip ve kişiye bağlayarak anlatan sözcüklere denir.

Pratik olarak ismi fiilden ayırmak için –me, -ma olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini kullanırız.Eğer bir kelimenin sonuna –ma ,-me olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini getirebiliyorsak o kelime fiil demektir.Getiremiyorsak o kelime isim soylu bir kelimedir.



Geldi--------- gelmedi ,gelmek

Oturmuş------ oturmamış, oturmak

Söylüyorum---------- söylemiyorum, söylemek

Yukarıdaki kelimelere –ma,-me ve –mak,-mek getirebilmekteyiz. Öyleyse bu kelimeler fiildir.


Kitap--------- kitapma , kitapmak

Yukarıdaki ‘kitap’ sözcüğüne ise bu ekleri getiremiyoruz.Öyleyse bu kelime isimdir.


Fiiller, anlattıkları hareketin niteliğine göre değişik özellikler gösterir.Bunları üç grupta inceleyebiliriz:

a) Kılış fiilleri
b) Durum fiilleri
c) Oluş fiilleri.

Bunları birbirinden ayırt etmek için pratik olarak şu bilgiyi kullanabiliriz.:

- Eğer bir fiil geçişli ise (yani ‘neyi’, ‘kimi’ sorularını sorabiliyorsak) kılış fiilidir.

Kırmak ,atmak , dikmek, içmek, ezmek,delmek,yolmak,dizmek….

Görüldüğü gibi yukarıdaki fiillere "neyi kırmak?, neyi atmak…" sorularını yöneltebiliyoruz.
Öyleyse bu fiiller geçişlidir ve geçişli olduğu için de kılış fiilidir.

- Fiil, öznenin kendi iradesi dışında geçirdiği değişimi anlatıyorsa ve bir hareket bildirmiyorsa o fiil oluş fiilidir.

Sararmak ,Yaşlanmak,Uzamak, Paslanmak,büyümek,solmak,acıkmak…

Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller geçişli olmadığı için kılış fiili olamaz.Bir hareket olmadığı için ve eylem öznenin kendi isteği dışında gerçekleştiği için bu fiiller oluş fiilidir.

- Fiil, öznenin kendi iradesinde yani kendi isteği ile gerçekleşiyorsa ve fiil bir hareket ifade ediyorsa o fiil durum fiilidir.

Yürümek, oturmak, gitmek, çıkmak,ağlamak…

Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller , bir hareket bildirmektedir ve bu hareket kişinin kendi isteğiyle gerçekleşmektedir bu yüzden yukarıdaki fiiller durum fiilleridir.

Not: Durum fiilleri de oluş fiilleri de geçişsiz fiillerdir.
 
FİİL ÇATISI


Fiilin cümlede nesne ve özne ile olan ilgisine fiilin çatısı denir. Bu ilgiden dolayı fiil çatısı nesnelerine göre ve öznelerine göre olmak üzere ikiye ayrılır.

1) Nesne Alıp Almamalarına Göre Fiillerde Çatı

Nesne, yüklemin bildirdiği eylemden etkilenen varlıktır. Türkçe'de bazı cümlelerde nesne bulunabildiği halde bazı cümlelerde nesne bulunması mümkün değildir. Bunun için de nesne alıp almamalarına göre fiiller ikiye ayrılır:

a) Geçişli fiiller: Nesne alan fiillere geçişli fiil denir. Türkçe'de kılış bildiren fiiller genellikle geçişlidir: açmak, bağlamak, atmak, çözmek... gibi. Geçişli fiillere neyi, kimi soruları sorulduğunda cevap alınır. Geçişli fiillerin yüklem olduğu cümlelerde, söylenmek istenmezse, nesne bulunmayabilir.

b) Geçişsiz fiiller: Nesne almayan fiillere geçişsiz fiil denir. Geçişsiz fiillere neyi, kimi soruları sorulduğunda cevap alınmaz. Türkçe'de oluş bildiren fiiller genellikle geçişsizdir: uyumak, ölmek, düşmek, susmak... gibi. Geçişsiz fiillerin yüklem olduğu cümlelerde nesne bulunmaz.

Geçişsiz fiiller ek yardımıyla geçişli hale getirilebilir. Böyle fiillere oldurgan fiil denir. Örnek: üşümek/üşü-t-mek, uyumak/uyu-t-mak, yatmak/yat-ır-mak, susmak/sus-tur-mak...

Geçişli fiillerin geçişlilik dereceleri ek yardımıyla artırılabilir: Bu tür fiiller ettirgen adını alır. Bu fiiller öznesine göre de ettirgen olarak isimlendirilir. al-dır-t-tır-mak, bul-dur-t-tur-mak, yaz-dır-t-tır-mak...

Dilimizde bazı anlamlarıyla çeşitli, bazı anlamlarıyla geçişsiz olan fiiller de vardır:

Bugün de geçti: Geçmek, geçişsizdir.
Irmağı yüzerek geçti: Geçmek, geçişlidir.
Bu yıl ekinler iyi sürdü: Sürmek (büyümek), geçişsizdir.
Bu yıl tarlasını iyi sürdü: Sürmek, geçişlidir.
Turfanda patates çıktı: Çıkmak, geçişsizdir.
Bu yokuşu yorulmadan çıktı: Çıkmak geçişlidir.

Uyarılar:
• Bir cümlede fiil geçişli olduğu halde nesne kullanılmamış olabilir. Bu durumda fiilin çatısı değişmez.
• Bazı fiiller cümledeki kullanımına göre geçişli ya da geçişsiz olabilir.

2) Öznelerine Göre Fiillerde Çatı

Özne, cümlede yüklemin bildirdiği, belirttiği işi yapan veya bir oluşa konu olan öğedir. Öznelerine göre fiilin çatısı etken, edilgen, dönüşlü, işteş ve ettirgen olmak üzere beşe ayrılır:
a) Etken fiiller: Çatı eki almamış, gerçek öznesi belli olan fiillere etken fiil denir. Etken fiillerin öznesi yapıcı olduğundan fiil doğrudan doğruya öznenin yaptığı işi anlatır.
"O derslerine zamanında çalışır." cümlesinde "çalışır" fiili etkendir; çünkü çalışma eylemini yapan o'dur, yani bellidir. "Bu kitapları senin için aldım." cümlesinin yüklemi aldım etkendir. Öznesi gizli özne olmasına rağmen ben olduğu anlaşılmaktadır. "O filmi mutlaka görmelisin." cümlesinin de yüklemi görmelisin fiilinin gerçek öznesi gizli özne olan sen'dir ve etkendir.

b) Edilgen fiiller: -l ve -n edilgenlik etkenlerinden birini alan ve gerçek öznesi belli olmayan, sözde öznesi bulunan fiillere edilgen fiil denir. Edilgen çatılı fiillerde özne eylemi yapan ya da bir oluş, bir durum içinde bulunan varlık değil, yüklemin bildirdiği eylemden etkilenen varlıktır. O halde edilgenlik eki almış fiillerin sözde öznesinin bulunması için geçişli olması gerekir: "Ahmet bu yeni kitabı almış." cümlesinin yüklemi geçişli olan almaktır. Bu fiilin edilgeni al-ı-n-mak yüklem olduğu zaman cümle "Bu yeni kitap alınmış." olur. Yani geçişli yüklem (fiil), edilgenlik eki aldığı zaman, cümlenin öznesi düşer, nesne de hal (durum) ekini atarak özne yerine geçer ki, bu özne sözde öznedir.

"Mustafa tatilde Devlet Ana'yı okumuş." Okumuş yükleminin edilgeni oku-n-muş'tur. Yüklem okunmuş olunca cümle "Tatilde Devlet Ana okunmuş." olur.

Geçişsiz fiillerin edilgenlik eki almış şekilleri yüklem olduklarında, cümlede özne yerine geçecek (sözde özne olacak) nesne bulunmadığından öznesiz bir cümle kurulur:

"Mustafa dün Çamlıca'ya gezmeye gitti." cümlesinin yüklemi olan "gitti"nin edilgeni "gidildi"dir. Gidildi yüklem olunca, cümle, "Dün Çamlıca'ya gezmeye gidildi." olur.
Bu cümlede ise sözde özne yoktur. Yani cümle öznesizdir: O halde geçişsiz edilgen çatılı fiillerin yüklem olduğu cümlelerde özne yoktur.


Örneklerde görüldüğü gibi geçişsiz edilgen fiillerin ancak üçüncü tekil kişileri kullanılır.

Edilgen çatılı fiillerin gerçek öznesi bazen cümle içinde verebilir. Ancak bu özne cümlenin öznesi olarak değil, tarafından tümlecinin tamlayıcısı olarak cümleye girer:
Bu masa, Müdür Bey tarafından alındı.
Vatan Yahut Silistre devlet tiyatrosu oyuncuları tarafından oynandı.

c) Dönüşlü fiiller: Dönüşlü çatı ekleriyle oluşturulan ve öznenin yaptığı işin doğrudan doğruya tekrar özneye döndüğünü bildiren fiillerdir. Dönüşlü fiillerde -istisnalar dışında- özne ile nesne aynı varlıktır. Türkçe'de dönüşlü çatılı fiiller -(ı)n ekiyle kurulur. -(ı)l ve (ı)ş ekleriyle de dönüşlü görünümünde çatılar kurulabildiği söylenmekte ise de böyle fiillerde dönüşlülük anlamı belirgin değildir.

"Arkadaşın ne çok övündü." cümlesinin yüklemi dönüşlülük eki almış öv-ü-n-düdür. Övündünün bu cümleye kattığı anlam ise arkadaşın kendisi kendisini övdüdür.

O her akşam yıkanır: O, her akşam kendisi kendisini yıkar.
Faruk her sabah taranır: Faruk her sabah kendisi kendisini tarar.
"Gelen darbelerden ustaca korundu.", "O, gelen darbelerden kendisi kendisini ustaca korudu." Bu cümlelerde bildirilen eylemi yapan da, bu eylemden etkilenen varlık da öznedir. Bunlar gibi süsle-n-mek, söyle-n-mek, döv-ün-mek, fiilleri de dönüşlüdür.

Dönüşlü fiillerin özne ve nesnelerinin aynı varlık olmasına rağmen bazı dönüşlü fiiller nesne alabilir.
Bavulunu yüklendi: Yüklendi fiili dönüşlüdür; bavulunu cümlenin nesnedir.
Dün madalyalarını takındı: Takındı fiili dönüşlüdür; madalyalarını cümlenin nesnedir.

Cansız öznelerin eylemleri dönüşlü olamaz. Çünkü cansız öznelerin bir eylem yapması söz konusu değildir. "Yeni ev boyandı." cümlesindeki boyandı eylemi dönüşlü değil, edilgendir. Evin, kendi kendini boyama özelliğine sahip olması mümkün olmadığına göre boyama eylemini başkası yapmıştır. Ancak "Candan iyice süslenmiş." cümlesinin öznesi Ayşe, kendi kendini süsleme özelliğine sahip olduğu için süslenmiş yüklemi dönüşlüdür.
"Hami bugün çok yoruldu." Yor-u-l-du yükleminin aldığı "l" ekinin cümleye kendi kendini yordu anlamı kattığı belirgin değildir. Bunun gibi üz-ü-l-mek, sık-ı-l-mak, kız-ı-ş-mak fiillerinde de dönüşlülük anlamı belirgin değildir


d) İşteş fiiller: Bir işin birden çok özne tarafından yapıldığını belirten fiillerdir. Türkçe'de işteşlik eki (i)ş'dir. Bul-u-ş-mak, at-ı-ş-mak, bağ(ı)r-ı-ş-mak, kaç-ı-ş-mak birer işteş fiildir.

İşteş fiillerin bildirdiği eylemi özneler ya beraber (ortaklaşa) ya da karşılıklı yaparlar.

Birlikte (ortaklaşa) işteş fiiller: İşin, oluşun, hareketin iki ya da daha çok özne tarafından birlikte yapıldığını bildiren fiillerdir.

"Saatlerce durakta bekleştiler."
cümlenin öznesi olan onlar hep beraber bekleşmişlerdir. Aynı şekilde "Kanaryalar ne güzel ötüşüyor." Baharda kuzular meleşir," cümlelerinin yüklemleri olan ötüşmek, meleşmek fiillerinin de ortaklaşa işteş anlamı vardır.

Karşılıklı işteş fiiller: İşin, oluşun, hareketin iki ya da daha çok özne tarafından karşılıklı yapıldığını bildiren fiillerdir.

"İki kardeş hasretle kucaklaştılar."
cümlesinin öznesi olan iki kardeş, yüklemin bildirdiği kucaklama eylemini karşılıklı yapmıştır. "Bunun için Bu insanlar neden dövüşür? Çocuklar niye atışmışlar. İki arkadaş buluştular. Yolcular yine çekişiyorlar. Kore'de göğüs göğüse vuruştular. Onlar sık sık görüşürler." cümlelerinin yüklemleri olan dövüşmek, atışmak, buluşmak, çekişmek, vuruşmak, görüşmek fiillerinin de karşılıklı işteş anlamı vardır.

Nitelikte eşitlik bildiren fiiller:Bu fiiller sıfat olarak kullanılan kelimelerden le+ş ekiyle türerler. Beyazlaşmak, güzelleşmek, iyileşmek... nitelikte eşitlik bildiren fiillerdir.

"Bu yaz çok esmerleşmiş."
cümlesinin yüklemi olan esmerleşmek fiilinin anlamı esmere eşit bir görünüm kazanmadır.
"Günden güne güzelleşiyor." cümlesindeki güzelleşmek fiilinin anlamı ise güzele benzemektir.

e) Ettirgen fiiller: (i)r, -t, -tir (dir) çatı eklerini alarak eylemin özne dışındaki başka bir varlığa yaptırıldığını, başka bir nesneye aktarıldığını gösteren fiillere ettirgen fiil denir. Ettirgen çatı, geçişli ve oldurgan fiil kök ve gövdelerine ettirgenlik eklerinden bir getirilerek yapılır.

Uyarılar:
• Bir fiilin çatısı incelenirken o fiilin cümlede kazandığı anlama dikkat etmelidir. Bu yapılmazsa dönüşlü fiillerle edilgen fiiller karıştırılabilir.
• Dönüşlü fiiller genellikle nesne almaz.
• Edilgen fiillerin yüklem olduğu bazı cümlelerde sözde özne olmayabilir. ("İstanbul'daki camilere gidildi." cümlesinde olduğu gibi)
 
Geri
Top