• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Türkiye'deki Arkeoloji müzeleri

Eskişehir Arkeoloji Müzesi

Eskişehir'de eski adı ile Hasan Polatkan Bulvarı, yeni adı ile Atatürk Bulvarı'nda bulunan müze.


Tarihçe

Müzenin temeli 1945 yılında çevreden derlenen eserlerin Eskişehir Alaaddin Camii'nde depolanmasına dayanır. Daha sonra 1966 yılında Odunpazarı'nda bulunan Kurşunlu Külliyesi'ne taşınmıştır. Müzenin şimdiki yerine taşınması ise, 1974 yılında gerçekleşmiştir. Müzede 18 bine yakın eser bulunmaktadır.

Müzenin mimarisi ve yerleşimi

Müze binası üç salondan oluşmaktadır:

1.Salon: Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Frig çağlarına ait hayvan ve bitki fosilleri bulunur.(Demircihöyük kazısından)
2.Salon: Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinden eserler ile Antik ve İslâmi devirlere ait sikkeler.(Alpu Bucağı Kocakızlar Tümülüsü'nden ve Sivrihisar İlçesi Ballıhisar Köyü, Pessinuskazıları)
3.Salon: Taş eserler sergilenir. Bunlar, Roma ve Bizans dönemlerinden mermer adak heykelcikleri, heykeller, lahitler, Şarhöyük (Dorylaeum) Roma Çağı yer mozaikleri ve Babadat kazısı buluntuları.

Ayrıca müzede, yöresel giysiler ile birlikte etnoğrafik malzemelerin sergilendiği bir etnoğrafya bölümün ile mermer heykel, pişmiş toprak küp gibi parçaların sergilendiği bir bahçe de bulunmaktadır.

Tadilat dönemi

Mayıs 2001'de müze tadilata girmiştir. Eti grubunun sponsorluğunu üstlenerek tadilatını gerçekleştirdiği müzenin adıEskişehir Eti Arkeoloji Müzesi olarak değiştirilmiştir. 29 Ekim 2010 tarihinde tekrar ziyarete açılması planlanan müze 30 Mayıs 2011 tarihinde Başbakan Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da bulunduğu bir törenle açılmıştır. Müzede TÜBİTAK’ın desteği ile ODTÜ tarafından geliştirilen dijital sergileme teknikleri kullanılıyor.
 

Gaziantep Arkeoloji Müzesi

Müzede sergilenen ünlü Çingene Kızı mozaiği

Gaziantep ili ve çevresinde bulunan arkeolojik eserlerin sergilendiği müzedir. 2005 yılından beri, Zeugma antik şehrinde bulunan villalardan çıkartılan mozaikler, bu müzede sergilenmektedir.

Gaziantep Arkeoloji Müzesi, 1944 yılında cumhuriyet döneminin ilk arkeologlarından Sabahat Göğüş tarafından kurulmuştur. Başlangıçta Nuri Mehmet Paşa Camii’inde hizmet veren müze, 1969 yılında küçük bir kent müzesi niteliğindeki binasına taşınmıştır; 2005 yılında ise ek binası hizmete girmiştir. Ek binasında büyük kısmı Zeugma antik kentinden çıkarılan mozaik panolar, heykeller, steller sergilenmektedir. Müzenin içindeki etnografya bölümü, Hasan Süzer Etnografya Müzesi’ne taşınmıştır. Gaziantep Arkeoloji Müzesi 2011 yılında, 1700 metrekarelik mozaik ile Dünya'nın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan Zeugma Mozaik Müzesi'ne taşınmıştır.
 
Gordion müzesi

Ankara'nın Polatlı ilçesindedir. Gordion Yassıhöyük köyü'ndedir. Gordion'da Kral Midas'ın tümülüsü vardır. Ama Kral Midas'ın kemikleri alınarak Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürülmüştür.

1963 yılında Ankara'nın Polatlı ilçesine bağlı Yassıhöyük olarak tanınan 500 nüfusa sahip küçük bir köyün yanında kuruldu. Bugün Gordion Müzesi'nde kronolojik bir sergileme sunulmakta, her dönem karakteristik örneklerle temsil edilmektedir. Üç vitrinde Eski Tunç Devri eserleri, bunu takiben Kral Midas ile son bulan Erken Frig Dönemine ait eserler yer almaktadır. Bu eserler içinde Erken Demir Çağına ait el yapımı çanak-çömlekler, Erken Frig Çağına ait Demir aletler, tekstil üretim aletleri sergilenmektedir. Yeni sergi solonunda Panoramik vitrin içinde MÖ 700 yıllarına tarihlenen tahrip katına ait tipik bir yapı sergilenmektedir. Yeni salonun geri kalan kısmında MÖ 6 - M.S. 4. yüzyıla ait ithal edilmiş Yunan seramiği, Hellenistik Çağ ve Roma Dönemine ait malzemeler sergilenmektedir. Son bölümde ise ziyaretçiler Gordion'da ele geçen mühür ve sikke örneklerini izleme imkânı bulmaktadırlar.

Son yıllarda Gordion Müzesi'nin ziyaretçi sayısındaki büyük artış, burada yeni düzenlemeler yapılmasını gündeme getirmiştir. Bu çalışmalar içinde 180 m²'lik yeni depo binası, 150 m²'lik ek teşhir salonu, 30 m²'lik laboratuvar ve 35 m²'lik görüntü ile bilgilendirme salonu, 5000 m²'lik yeni açık hava teşhir alanı yapıların belli başlıları arasında sayılabilir.

Yeni kazılan alan Friglerin mobilya yapımında kullandıkları sedir, kokulu ardıç, şimşir, sarıçam, ceviz ve porsuk fidanları ile ağaçlandırılmıştır. Bu yeni alana nakledilen Roma mozaiği ve Galat Mezarı yapılan işlerin bir bölümü olarak sayılabilir.


Müze teşhir salonları

Eski Tunç Çağı


Yaklaşık olarak MÖ 3000'li yıllara (3000-2000) rastlayan Eski Tunç Çağı, Gordion'da yerleşimin bilinen ilk safhasıdır. Anadolu ve Yakın Doğu'da, aletler ve diğer araç gereçlerin yapımında kullanılan tuncun (bronz) üretiminde, en son teknolojik adımların atılması bu döneme rastlar. Daha eski bir dönem olan Neolitik (Yeni Taş Çağı) Dönemde ana malzeme taş kullanılmış ancak Gordion ve çevresinde bu döneme ait buluntulara rastlanılmamıştır. Gordion'a yakın bir başka höyük olan Polatlı höyüğü'nde de Gordion'dakilere benzer buluntular ele geçmiş, böylece Tunç Çağı'nın Gordion çevresindeki diğer mevkiilerde de kendini gösterdiği anlaşılmıştır. Sergide bulunan elyapımı seramik kaplar, özellikle gaga ağızlı testiler, Orta Anadolu Eski Tunç Çağı'nın tipik örnekleridir.

Polatlı Höyük kazıları

Gordion-Yassihöyük merkez bölgesindeki Polatlı Höyük kazısı Seton Lloyd ve Nuri Gökçe tarafından 1949 yılında bir kazı sezonunda tamamlanmıştır. 21. Boya bezekli kap, P.T. Tespit edilen toplam 31 yerleşim katı MÖ 3000-1200'e tarihlendirilmektedir. (Erken, Orta ve Geç Tunç Dönemleri). Polatlı Höyük'ten çıkan ve Eski Tunç Çağma ait olan (MÖ 3. binyil) kapların büyük çoğunluğu Gordion eserleriyle mükemmel bir benzerlik gösterir. Bu örneklerden en ilgi çekici olanı arkeologlar tarafından DEPAS olarak adlandırılan uzun gövdeli, çift kulplu kadehler biçiminde olup, Kuzey-Batı Anadolu'daki Troya'dan Kuzey Suriye'ye kadar geniş bir alanda görülmektedir.

Orta Tunç Çağı

Anadolu'da Orta Tunç Çağı, Eski Assur Ticaret Kolonileri ve Eski Hitit Krallığı (MÖ 2000'li yılların ilk yansı) zamanı olup bu iki dönem sırasıyla Kayseri yakınlarındaki Kültepe-Kaneş ve Boğazköy-Hattuşa (Çorum ili) kazılan ile en iyi şekilde bilinmektedir. Gordion Müzesinde teşhir edilen bu döneme ait eserlerin çoğu, müzenin güneydoğusunda uzanan bir mezarlıkta bulunmuştur. Gömüler iri küplerin içine konulmuştur. Ana yerleşim höyüğünden çıkarılan hiyeroglif yazılı kil bir mühür baskısı (bulla), burada yaşayan insanların Eski Hitit hakimiyet bölgesiyle ilişki içinde olduklarım göstermektedir.

Genç Tunç Çağı

Geç Tunç Çağı (MÖ 1500-1100), başkenti Boğazköy-Hattuşa olan Hitit İmparatorluğu'nun Dönemidir. Bu dönemde, Gordion'un nasıl bir öneme sahip olduğu belirsizdir. Sergilenen çanak çömlekler çarkta yapılmış ve toplu üretilmiş olup diğer Hitit merkezlerindekiler gibidir ve bu nedenle, yerel ekonominin, Hitit hakimiyet bölgesi ile bağlantılı olduğunu ortaya koyar. Bu tür bağlantıların öne sürülmesinin bir nedeni de, Gordion buluntuları arasındaki üzerinde Hitit hiyeroglif yazıtlı mühür baskısı bulunan çömlek kulbudur.
 

Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu)

Türkiye'deki ilk müze oluşumudur; günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini oluşturur.

Padişah Abdülmecit'in Yalova gezisi sırasında gördüğü Bizans yazıtlarını İstanbul'a getirtmesi üzerine eserler, 1846 yılında Osmanlı Devlet adamı Ahmet Fethi Paşa tarafından o güne kadar saray deposu olarak kullanılan Aya İrini'de toplatılmıştı. Koleksiyon, Sadrazam Ali Paşa döneminde düzenlendi ve 1869 yılında dönemin maarif Nazırı Saffet Paşa tarafından Müze-i Hûmayun (İmparatorluk Müzesi) olarak adlandırıldı. Aynı yıl, ilk müze müdürü olarak Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Dr. Good görevlendirildi. Ayrıca vilayetlere bir genelge gönderilerek çevrelerindeki bütün tarihi eserlerin tahrip edilmeden müzeye iletmeleri istendi.

Dr. Good, 1871'de müze müdürlüğünden ayrılmasından sonra, Sadrazam Ali Paşa'nın yerini alan yeni Sadrazam Nedim Paşa müze müdürlüğünü kaldırdı; Trentzio isimli bir kişiyi Aya İrini'deki eserleri korumakla görevlendirdi. Ancak 1872'de, Ahmet Vefik Paşa'nın sadrazamlığı sırasında müze müdürlüğü yeniden kuruldu; bu göreve atanan Anton Dethier ölene kadar görevini sürdürdü.

1873 yılında maarif nazırı Ahmet Cevdet Paşa'nın çalışmaları ile genişletilen müze, Aya İrini'deki nem oranının eserler zarar vermeye başlaması üzerine 1875 yılında ve Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472'de yaptırılan Çinili Köşk’e nakledildi. Koleksiyon artık tam olarak halka açık hale gelmişti; giriş ücreti 100 para olarak belirlendi; Çarşamba günleri kadınların ziyaret günü olarak ilan edildi.

Dethier'in 1881'de ölümü üzerine Osman Hamdi Bey ilk Türk müze müdürü olarak göreve başladı. Osman Hamdi Bey'in, ülkedeki arkeolojik kazıların bir bölümünün Müze-i Hümayun tarafından gerçekleştirilmesi girişimleri sayesinde müzedeki eser sayısı çok arttı. Bir müze binasına ihtiyaç duyulması üzerine Mimar Vallaury tarafından ülkenin ilk müze olarak kullanılmak amacıyla inşa edilen binası tasarlandı ve 1891'de hizmete açıldı. 1903 ve 1907'de ek binalar yapıldı.

1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümü üzerine müze müdürlüğünü kısa bir süre kardeşi Halil Ethem Bey yürüttü. 1912-1914 yılları arasında yayınlattığı taş eserler kataloğu ile müze dünyada tanınmış oldu. Başka bir binaya taşınan Sanayi Nefise(Güzel Sanatlar Okulu)'nin binası müzeye verilince burası Eski Şark Eserleri Müzesi olarak düzenlendi.

Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri adıyla dünyanın en büyük müzelerinden birisi olarak varlığını sürdürür.
 

Misis Mozaik Müzesi

Adana'nın Yüreğir büyükşehir ilçesine bağlı Misis Beldesi'nde, 1959 yılından beri faaliyette olan ve içinde Misis Antik Kenti'nden kalma, 4. yüzyıl sonlarına ait bir tapınağın zemin mozaiklerinin sergilendiği müzedir. Adana Arkeoloji Müzesi'ne bağlıdır. Adana'ya 26 kilometre uzaklıktadır.

Misis Antik kenti sınırları içerisinde yer alan bazilikaya ait zemin mozaikleri 1956 yılında Misis Höyüğü'nde kazı yapan Alman arkeoloji heyetinden Prof. Dr. H. Theodor Bossert ile Dr. Ludwig Budde tarafından ortaya çıkarılmıştır. Höyükten çıkarılan mozaikleri korumak amacıyla müze kurulmuştur. Bizans devrien ait mozaiklerde Nuh'un tufan esnasında gemisine aldığı hayvanlar betimlenmiştir. Mozaiğin tam ortasında bir masa veya sehpa şeklinde yapılmış bir kümes ve etrafında Nuh Peygamber'in tufanda gemisine aldığı 23 adet kuş ve kümes hayvanları, bu grubun etrafında ise vahşi ve evcil hayvanlar yer almaktadır. Müzenin duvarları ışığı geçirecek şekilde cam tuğlalardan oluşmuştur.
 

Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

Samsun'da kurulu, Samsun ve çevresinde ele geçen Kalkolitik, İlk Tunç, Hitit, Hellenistik, Roma ve Osmanlı Dönemlerine ait eserlerin sergilendiği bir müzedir. Şehir merkezinde, Samsun Valiliği yakınında bulunmaktadır.

Müze binası çalışmalarına 1976 yılında başlanmış, 1981 yılında şimdiki modern binasında eserler ziyarete açılmıştır.

Müze arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin sergilendiği iki bölüme ayrılır. Arkeolojik bölümde Kalkolotik dönemden Roma dönemine uzanan eserler sergilenirken, Etnoğrafik bölümde ise etnografik nitelik taşıyan bindallılar, peşkirler, para ve saat keseleri, el yazması Kuran’lar, süs eşyaları, silahlar, mutfak eşyaları, halı ve kilimler sergilenmektedir. Müze bahçesinde Klasik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemlerine ait eserler bulunmaktadır.

Müze, Pazartesi hariç her gün 08.00-17.00 saatlerinde ziyaretçilere açıktır.
 

Tokat Müzesi

Tokat'ta kurulu, 2007 yılı itibariyle 36253 eser sergilenen bir müzedir. Şehir merkezinde, Gazi Osman Paşa Bulvarı üzerinde bulunur.

Müze çalışmalarına 1926 yılında başlanmış, 1982 yılında halka açılmış, 2005 yılında da teşhir düzenlemesi yapılmıştır. Müze binası olarak kullanılan Gökmedrese; III. Gıyaseddin Keyhüsrev'in veziri Pervâne Muineddin tarafından 1277 yılında yaptırılmıştır.

Müze arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin sergilendiği iki bölüme ayrılır.

Büyük bir sikke koleksiyonu barındıran müze, Pazartesi hariç her gün 08.00-17.00 saatlerinde ziyaretçilere açıktır.
 

Trabzon Müzesi​

Trabzon Müzesi olarak düzenlenen konak, Zeytinlik Caddesinde 1900'lü (1898-1913) yılları başlarında Banker Kostaki Teophylaktos tarafından büyük programlı konut olarak yaptırılmıştır. Konağın mimarlarının ismi tespit edilememiştir. Ancak mimarlarının İtalyan olduğu belirlenen yapıda kullanılan bir çok malzemenin İtalya'dan getirildiği bilinmektedir. Kostaki Teophylaktos 1917 yılında iflas edince, bu yapıyla birlikte bütün mal varlığına haciz konulmuş ve konak Nemlioğlu ailesi tarafından satın alınmıştır.

Milli Mücadele yıllarında karargah binası olarak kullanılan yapı, 1924 yılında Atatürk'ün Trabzon'u ilk ziyaretinde konaklaması için düzenlenmiştir. Atatürk ve eşi Latife Hanım be beraberindekiler 15-17 Eylül 1924 tarihlerinde bu konakta kalmışlardır. Ülkemizin sayılı sivil mimarlık örnekleri arasında yer alan, yaklaşık 1500 m 2 kullanım alanı olan konağın bodrum kat hariç tüm kat duvarları tamamen kalem işi bezelidir. Konak müzeye çevrildikten sonra bodrum katı arkeolojik eserler bölümü olarak düzenlenmiştir. Arkeolojik eserler bölümünde Erken Tunç Döneminden Osmanlı Dönemi sonuna kadar taş, pişmiş toprak, metal, cam vb eserler sergilenmektedir.

Kronolojik sıraya göre düzenlenen arkeolojik eser seksiyonları dört mekandan oluşmaktadır. Giriş salonu olarak kullanılan birinci mekanda; 1997 yılında Trabzon Tabakhane Mevkiinde Trabzon Müze Müdürlüğünce yapılan kurtarma kazısında çıkarılan, M.S. 2. yüzyılla tarihlenen Roma Dönemi Bronz Hermes heykeli sergilenmektedir. Heykel Müzenin en önemli eserleri arasında yer almakla birlikte normal insan boyutundadır. Bu mekanda ayrıca aynı kazıda çıkarılan mermer tapınak buluntularına, Roma Dönemi mermer mimari parçalar ve Osmanlı Dönemi Mermer Mimari parçalar yer almaktadır. Bunun dışında arkeolojik eser seksiyonlarında giriş salonunun sağında kalan;

1.Bölümde Eski Tunç, Urartu, Demir Çağı, Hellenistik ve Roma Dönemi Eserlerin yanı sıra yine müzenin önemli eserleri arasında yer alan Asur Dönemi silindir mühür sergilenmektedir.

2.Bölümde yine Roma ve Hellenistik Dönem bronz, pişmiş toprak ve cam eserlerin ve Roma Dönemi sikkelerin teşhiri yapılmıştır.

3.Bölümde Bizans Dönemi sikkeler, ikonalar ve Osmanlı Dönemi objelere yer verilmiştir.
Konağın giriş katı diğer bölümlere nazaran daha yoğun kalem işi süslere sahiptir. Bu kattaki bazı odalarda halen orijinal ipek duvar kağıtları da yer almaktadır. Kat kısman orijinal mekanlara da bağlı olarak konak teşhir bölümü olarak düzenlenmiştir. Bu bölümde sağdan sola doğru oturma odası, çalışma odası, gündüz oturma salonu, yemek odası, oyun odası seksiyonları yer almaktadır. Katta ayrıca günümüzde ziyaretçi bekleme salonu ve kafeterya olarak düzenlenen eğlence salonu yer almaktadır. Dönemin eğlence salonu, müzik dinletisi, konferans vb. amaçlarla da kullanılan salonda Barok üslubun yoğun izlerini taşıyan loca (balkon) bölümü bulunmaktadır. Salon günümüzde sergi salonu olarak ta kullanılmaktadır.

Giriş katına göre daha sade olan birinci kat etnoğrafik eserler seksiyonu olarak düzenlenmiştir. Bu katta, İslami eserler, silahlar, yazma eserler, dokumalar, takılar, giysiler gibi bölümlerin yanında; T.C. 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay seksiyonu ve Büyük Önder Atatürk'ün yatak odası düzenlenmiştir. 1924 yılında Atatürk'ün kaldığı yatak odasının mobilyaları konağın ikinci sahipleri Nemlioğulları'ndan sergilenmek üzere satın alınmıştır.

Konağın asma katı Trabzon Müzeler Müdürlüğü olarak düzenlenmiş olup, idari kat olarak kullanılmaktadır.

Trabzon Müzesinde kullanılan süsleme ve mimari tarzı 19. yüzyıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğunun geleneksel sanat etkilerinden uzaklaşıp Avrupa'da geçmişi yaklaşık olarak yüzelli yılı bulan Barok rokoko üslubudur. Saray Mimarilerinde kullanılan bu üslupların şayana değer bir ustalıkla kullanılması, konağın Trabzon'da tek olmasıyla dikkati çekmektedir.
 

İstanbul Arkeoloji Müzesi

İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır. Türkiye'nin müze olarak inşa edilen en eski binasıdır.19. yüzyılın sonlarında ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından İmparatorluk Müzesi olarak kurulmuştur ve 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müzenin Birimleri

Müzenin koleksiyonunda, Balkanlar'dan Afrika'ya, Anadolu ve Mezopotamya'dan Arap Yarımadası'na ve Afganistan'a kadar, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde yer alan medeniyetlere ait eserler bulunmaktadır. Müze üç ana birimden oluştuğu için İstanbul Arkeoloji Müzeleri olarak adlandırılmaktadır.

Arkeoloji Müzesi (ana bina)
Eski Şark Eserleri Müzesi
Çinili Köşk müzesi

Tarihçe
Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne miras kalmış bir kurum olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri ülkemizdeki ilk müzecilik çalışmalarını bünyesinde toplar. Aslında Osmanlı'da tarihi eser toplama merakının izleri Fatih Sultan Mehmed döneminden itibaren takip edilebilir. Fakat sistemli bir şekilde müzeciliğin kurumsal olarak ortaya çıkışı İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin 1869 yılında 'Müze-i Hümayun' yani İmparatorluk Müzesi olarak kuruluşuna denk gelir. Aya İrini Kilisesinde o güne değin toplanmış arkeolojik eserlerden oluşan Müze-i Hümayun İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini oluşturur. Dönemin Maarif Nazırı Saffet Paşa, müze ile yakından ilgilenmiş, müzeye eser kazandırmak için kişisel çabalar sarf etmiştir. Ayrıca Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden İngiliz asıllı Edward Goold'un müze müdürü olarak atanmasını sağlanmıştır. 1872 yılında Maarif Nazırı Ahmed Vefik Paşa bir dönem kaldırılmış olan Müze-i Hümayun'u Alman Dr. Phillip Anton Dethier'i müdür olarak atayarak tekrar kurar. Dr. Dethier'ın yaptığı çalışmalar sonucunda Aya İrini kilisesindeki mekân yetersiz kalır ve yeni bir inşaatın yapılması gündeme gelir. Maddi imkânsızlıklardan ötürü yeni bir bina yapılamaz fakat Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılmış olan "Çinili Köşk" müzeye dönüştürülür. Halen İstanbul Arkeoloji Müzelerine bağlı olan Çinili Köşk restore edilerek 1880 yılında açılır.

Yapılış tarihi açısından bakıldığında İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksi içerisinde en eski yapı Çinili Köşk'tür. Şu anda Türk çini ve seramik örneklerinin sergilendiği Çinili Köşk Müzesi, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'da yaptırdığı sivil mimari örneklerinin en eskisidir. Yapıdaki Selçuklu etkisi göze çarpmaktadır. Kapısı üzerindeki çini kitabede inşa tarihinin Miladi 1472 olduğu yazılıdır ancak mimarı bilinmemektedir. Sonradan yapılan diğer iki bina ise Çinili Köşk'ün çevresinde yer alır. Bu binalardan biri Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk Güzel Sanatlar Akademisi olarak inşa edilmiş olan ve sonradan Eski Şark Eserleri Müzesi olarak düzenlenmiş binadır. Eski Şark Eserleri'nin bugün içinde bulunduğu bina, Osman Hamdi Bey tarafından 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi yani Güzel Sanatlar Akademisi olarak inşa ettirilmiştir. İleride Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin temellerini oluşturacak olan bu akademi Osmanlı İmparatorluğu'nda açılmış olan ilk güzel sanatlar okuludur. Binanın mimarı daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik binasını inşa edecek olan Alexander Vallaury'dir. 1917 yılında içindeki akademinin Cağaloğlu'nda başka bir binaya taşınması üzerine bu bina müzeler müdürlüğüne tahsis edilmiştir. Dönemin müze müdürü Halil Edhem Bey Yakındoğu ülkelerinin eski kültürlerine ait eserleri Yunan, Roma ve Bizans eserlerinden ayrı sergilenmesinin daha uygun olacağını düşünmüş ve binanın Eski Şark Eserleri Müzesi olarak düzenlenmesini sağlamıştır. II. Abdülhamid'e aittir.

Apollon, Milet.
1881 yılında Sadrazam Edhem Paşa'nın oğlu Osman Hamdi Bey'in müze müdürlüğüne atanması ile birlikte Türk müzeciliğinde yeni bir çığır açılır. Osman Hamdi Bey Nemrut Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Aiolia Nekropolleri'nde ve Lagina Hekate Tapınağı'nda kazılar yapmış ve buradan gelen eserleri müzede toplamıştır. 1887 - 1888 yılları arasında günümüzde Lübnan'da bulunan Sayda'da yaptığı kazılar sonucunda Krallar Nekropolü'ne ulaşmış ve dünyaca ünlü Büyük İskender Lahdi başta olmak üzere pek çok lahit ile İstanbul'a dönmüştür. 1887 ve 1888 yılları arasında Osman Hamdi Bey tarafından yapılan Sidon (Sayda, Lübnan) Kral Nekropolü Kazısı'ndan İstanbul'a getirilen, aralarında Büyük İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Likya Lahdi, Tabnit Lahdi, gibi ihtişamlı eserlerin sergilenebilmesi için yeni bir müze binasına ihtiyaç duyulmuştur. Osman Hamdi Bey'in isteği üzerine Çinili Köşk'ün karşısına dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen ve Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri 13 Haziran 1891'de ziyarete açılmıştır. Müzenin ziyarete açıldığı 13 Haziran günü halen ülkemizde müzeciler günü olarak kutlanmaktadır. Arkeoloji Müzesi binasına, 1903 yılında kuzey ve 1907 yılında güney kanadın eklenmesi ile bugünkü ana müze binası oluşturulmuştur. Ana Müze binasının güney doğu bitişiğine, yeni sergi salonlarına duyulan ihtiyaç nedeni ile 1969 - 1983 yılları arasında bir ilave yapılmış ve bu bölüm Ek Bina (yeni bina) olarak adlandırılmıştır.
 
Geri
Top