• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Uluslararasındaki ekonomik ilişkiler

  • Konuyu açan Konuyu açan dderya
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Uluslararasındaki ekonomik ilişkiler yüzyıllar boyunca farklı şekillerde yapılmıştır. Uluslararası ekonomik ilişkilerin büyük bir çoğunluğu önceleri sınırlı sayıdaki mal ve hizmetlerden oluşuyordu. Örneğin, Merkantilist dönemde (16. ve 17. yüzyıllarda) daha çok mal hareketleri, küçük ölçüde de sermaye hareketleri dış ticaret işlemlerinde yer almıştır.
Sanayi devriminden bu yana üretimin olağan üstü boyutlarda artması, teknolojik ilerleme, ulaşımın nefes kesen hızla yapılabilmesi, iletişim olanaklarının tasavvurların ötesinde kolaylaşması, ülkeler ve bölgeler arasında mal ve hizmet akımı yanında sermaye, emek, bilgi ve teknoloji gibi üretim faktörlerinin de akımı giderek yoğunlaşmıştır. Böylece ulusal ekonomiler, giderek karmaşıklaşan ve yoğunlaşan ekonomik akımlarla birbirine bağlanmış bulunmaktadır.
 
Yukarıda yaptığımız açıklamalar ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip oldukları mal ve hizmetlerin üretiminde uzmanlaşmalarının uygun olacağını ortaya koymaktadır işgücünün nispeten bol, sermayenin kıt bir kaynak olduğu ülkeler tekstil ve hazır giyim gibi emek yoğun endüstrilerde uzmanlaşma eğilimindedirler. İşçi başına daha büyük miktarda sermayeye sahip olan diğer ülkeler ise sermaye yoğun malların üretiminde, yani yüksek teknolojili endüstrilerde uzmanlaşma eğilimindedirler. En
iyi oldukları alanda uzmanlaşarak ve ürettikleri malları diğer ülkelerle (bunların en iyi oldukları alanda ürettikleri ile) değiş tokuş ederler. Böylece her iki grup da üretimlerinin değerini ve yaşam standartlarını maksimize etmektedirler. Sonuç olarak, üretimde uzmanlaşma her ulusun üretim fazlasını satma ve karşılığında üretmediğini satın alma şeklinde bir ticarete girmesini gerektirmektedir.
 
Artan Maliyetler ve Uzmanlaşma
Kimi zaman uzmanlaşma tam olarak gerçekleşir. Örneğin Türkiye ve ABD arasında fındık ve yonga (chip) üretimi konusunda tam uzmanlaşma söz konusudur. Türkiye herhangi bir şekilde yonga üretmemekte, ABD de ticari anlamda fındık yetiştirmemektedir.
Ancak birçok üründe uzmanlaşma kısmidir. Örneğin Türkiye'de 2002 yılında satılan otomobillerin büyük bir bölümü ithaldir.
Buna karşın Türkiye'de de otomobil üretimi ve hatta ihracatı devam etmektedir. Benzer şekilde, ABD tekstil ürünlerini büyük ölçüde ithal etmekte, ancak bu ülkede de tekstil üretimi devam etmektedir. Günümüzde tam uzmanlaşma yerine, daha çok karşımıza çıkan durum sınırlı uzmanlaşmadır.
Sınırlı uzmanlaşmanın altında yatan faktör artan maliyet (veya azalan verim) olgusunun varlığıdır. Türkiye Almanya'nın ürettiği elektronik malzeme ile rekabet gücüne sahip elektronik cihaz üretebilir. Elektronik cihaz üretiminde vasıflı işgücü ve sermaye teçhizatı arzının sınırlı olması nedeniyle, Türkiye daha yüksek üretim maliyetlerine katlanmaksızın yurtiçi ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde elektronik cihaz üretimini arttıramaz.
 
DIŞ TİCARETİN YARAR VE SAKINCALARI
Mutlak veya karşılaştırmalı üstünlüğe göre uzmanlaşma dış ticaret işlemine girişen her iki tarafın da kazançlı çıkmasına neden olmaktadır. Ancak bu ülkelerde faaliyette bulunan her ekonomik birim bu kazanımdan eşit ölçüde yararlanamaz. Hatta bazı kişi ve firmalar ekonomik anlamda bir kayıpla bile karşı karşıya kalabilirler
 
Tüketicilerin Elde Ettiği Yarar
Dış ticaretin söz konusu olmadığı bir ortamda yapamayacağınız bazı şeyler söz konusudur. Örneğin serada kakao yetiştirilemediğine göre, dış ticaretin olmadığı bir ortamda Türkiye'de çikolata yiyemezdik Ekvator isimli ülkeden satın almak yerine kakaoyu kendimiz yetiştirmeye çabalasaydık katlanmamız gereken maliyet çok yüksek olacağı için yine çikolata yiyemeyecek üstelik kaynak israfına neden olacaktık. Ancak, yukarıdaki bölümde de ele aldığımız gibi, ithal edilen birçok mal ve hizmet aynı zamanda yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlerdir.
Bu durum direkt olarak artan maliyetlerin bir sonucudur.Yerli firmalar tarafından üretilen ve aynı zamanda ithali de yapılan bu mallara ithalata rakip mallar adı verilmektedir Tüketiciler daha geniş bir mal demetinden seçim yapma olanağına sahip oldukları, ithal edilen mallar daha ucuz veya kaliteli olduğu için ithal malların mevcudiyetinden yarar sağlamaktadırlar. Öte yandan, ithal edilen malların yol açtığı rekabet nedeniyle yurtiçinde üretilen malların fiyatları da düşük düzeyde kalmakta veya kalitelerinde bir artış ortaya çıkmaktadır.
 
DIŞ TİCARETİN KISITLANMASI
Eğer ülkeler çeşitli kısıtlamalar getirmemiş olsalardı uluslararası ticaret hacmi bugünkünden çok daha yüksek olacaktı. Dış ticarete getirilen kısıtlamalar çeşitli biçimlerde olabilir. Aşağıda bunlardan bazılarını ele alacağız.
 
Tarifeler
Tarifeler, ithalatın değeri veya miktan üzerinden alınan vergidir. Tarifelerin doğuş nedeni devlete gelir sağlamak iken, günümüzde temel amaç yerli firmaları uluslararası rekabetten korumaktır. Tarifelerin ekonomik etkileri aşağıda yer alan Şekil aracılığı ile incelenebilir. Alınan vergi nedeniyle muzun kilogram fiyatı 1.5 milyon liraya yükselmiştir. Artan fiyat sonucu yurtiçi talep yılda 500 bin kg'dan 400 bin kg'a düşmekte, buna karşılık yurtiçi muz üretimi 100 bin kg'dan 200 bin kg'a çıkmaktadır. Satın alınan miktar ile yurtiçi üretim arasındaki fark ithalatla karşılandığı için ithalat miktarı da 400 bin kg'dan 200 bin kg'a gerilemektedir. Yeni durumda yerli üreticilerin gelirleri 100 milyar liradan 300 milyar liraya (1.5 milyon TL x 200 bin kg) yükselmiştir. Öte yandan, devlet kilogram başına aldığı 500 bin lira vergi ile 200 bin kg'lık ithalattan toplam 100 milyar lira vergi geliri elde etmektedir.
 
ithalata Getirilen Tarifenin Etkileri: Muz ithalatına uygulanan 500 bin TL/kg'hk tarife muzun kg fiyatını 1 milyon liradan 1,5 milyon liraya yükseltir. Daha yüksek bir fiyat düzeyinde yurtiçi üretim 100 bin kg'dan 200 bin kg 'a çıkarken, talep edilen miktar 400 bin kg 'a düşer. Şekildeki taralı alan devletin elde ettiği 100 milyar liralık tarife gelirini göstermektedir.
Devletin ve yerli üreticilerin kazanından yerli tüketicilerin kayıpları ile dengelenmektedir. Getirilen vergi sonrasında tüketiciler kilogramı 1 milyon liradan 500 bin kg muz tüketmek yerine, daha yüksek bir fiyattan (kilogramı 1.5 milyon lira) yılda 400 bin kg muz tüketmekle yetinmek durumunadırlar. Dikkat edilirse tüketiciler daha az muz tüketmelerine karşın daha fazla para ödemektedirler. Vergi öncesinde tüketiciler tükettikleri 500 bin kg muz karşılığında 500 milyar liralık harcamada bulunurken vergi sonrasında 400 bin kg'lık toplam tüketimleri karşılığında 600 milyar liralık ödemede bulunmaktadırlar.Görüldüğü gibi yılda 100 bin kg daha az muz tüketilmesine karşın 100 miyar lira daha fazla ödeme yapılmaktadır. Eğer yerli muz üreticileri uluslararası rekabeti tamamen elimine edebilmiş olsalardı tüketiciler daha düşük bir miktara (yılda 300 bin kg) daha yüksek bir bedel (600 milyar lira) ödemek zorunda kalacaklardı Getirilen vergi sonrasında tüketicilerin uğradığı kaybın üreticiler ve devlet tarafından elde edilen kazançtan daha büyük olduğu konusunda birçok iktisatçı uzlaşmaktadır.
Günümüz ekonomilerinde ülkeler gerçekleştirdikleri çift taraflı tarife anlaşmaları ile ithalat üzerinden alınan vergileri azaltabilmektedirler. Sadece iki ülke arasındaki ticaret anlaşması anlamına gelen çift taraflı tarifeler nedeniyle farklı ülkelere farklı vergi oranlarının uygulandığı karmaşık bir tarife yapısı ortaya çıkmıştır. 1947 yılında imzalanan GATT (Tarife ve Ticaret Genel Anlaşması) anlaşması ülkeler arasındaki tarife ayırımcılığına son vermeyi amaçlamıştır. Ülkeler arasındaki çok sayıda çift taraflı ticaret anlaşmalarının yerine GATT sayesinde çok taraflı bir ticaret anlaşması gerçekleştirilmiştir. Katılımcı ülkeler arasında eşanlı olarak anlaşmaya varılması tarifelerin düşürülmesi olasılığını yükseltmektedir. GATT'ın bir ölçüde başarı sağlaması ile tarife oranlan önemli ölçüde düşürülebilmiştir. Bazı istisnalar bulunmasına karşın, günümüzde uluslararası ticaretin önceki yıllara göre daha serbest olduğunu söylemek mümkündür.
 
Kotalar
Belirli bir dönemde ithal veya ihraç edilebilecek mal miktarına veya değerine konulan kısıtlamalar kota olarak adlandırılmaktadır.
Kotalar fiziki anlamda (miktar sınırlaması) olabileceği gibi değer anlamında da olabilir. Kotalar sadece tek bir ülkeye bir ülkeler grubuna veya tüm ülkelere karşı uygulanabilir. Öte yandan kota mutlak anlamda, yani bir ülkeye bir maldan belirli bir miktarda veya değerde girişine izin verilmesi şeklinde olabileceği gibi, tarife kotaları şeklinde de olabilir. Bu tür kota uygulamasında bir ülkeye bir maldan belirli bir miktarın veya değerin vergiden muaf veya düşük oranda bir vergiyle girmesine olanak tanınmakta, bundan daha fazla miktar veya değerdeki mallann girişi ise daha yüksek bir vergiye tabi tutulmaktadır. Örneğin, Avrupa'da Japon otomobillerinin sınırlı olmasının nedeni büyük ölçüde kotalardır.
Tarifenin yarattığı etkiyle mutlak kotanın etkisi arasındaki temel fark şu şekilde açıklanabilir: Tarife, ithalatı yapan ülkede fiyat mekanizmasının kaynak tahsisini gerçekleştirilmesine olanak tanımaktadır. Oysa kota mutlak anlamda bir sınır getirmekte ve yurtiçindeki fiyat yurtdışındaki fiyattan ne kadar yüksek olursa olsun daha fazla ithalat yapılamamaktadır. Uruguay Raundu olarak, bilinen GATT toplantısı kotaların bir koruma aracı olarak kullanımının azaltılması konusunda başarılı sonuçların elde edildiği bir toplantı olmuştur.
 
Tarife Dışı Engeller
Tarife ve kotaların dışında, ithalatı kısıtlamak için diğer bazı yöntemler de söz konusudur. Bu yöntemler tarife dışı engeller olarak adlandırılmaktadır. Ülke içinde dış ticaretin rekabetinden korunmak isteyen gruplar yüksek tarife veya ithalat kotası konulmasını gerçekleştirememişlerse kullanabilecekleri diğer silahlar da vardır. Örneğin, yabancı ürün içeren tüm malların etiketlenmesi zorunlu hale getirilebilir. Bu tür bir önlem milliyetçi duyguları uyararak bu ürünlerin talebinde bir azalmaya neden olabilir. Ayrıca etiketleme yabancı üreticilerin maliyetini de arttırabilir. Tarife dışı engeller konusunda bazı endüstriler daha da yaratıcı (!) olabilmektedirler. Örneğin, Almanya'da yakın bir tarihe kadar yapılan bira tanımında "Alman-ya'daki bir kaynaktan elde edilen su kullanılması" zorunlu tutulmakta idi. Japonya'da işlenmiş gıda ürünlerinde son kullanma tarihinin değil, üretim tarihinin ürünün üzerine basılması zorunludur. Böylece ithal gıda ürünlerinin eski ve bayatlamış görünmesi sağlanmaktadır. Yasal olmayan ancak uygulamada sıkça karşılaşılan bir diğer engel yabancı malların gümrükten çekilmesine yoğun bürokratik işlemler getirmek ve işlemlerin yavaş yürümesini sağlamaktır. Bu da maliyetleri arttırdığı için ithal ürünlerin fiyatı yüksek olmaktadır. İthal edilen mallar emniyet, sağlık ve toplum refahı gibi nedenlerle bir dizi teste veya incelemeye tabi tutulabilir. Bu tür tarife dışı engeller uygulandıkları zaman ithalatı caydırmada bir hayli etkili olabilmektedir.
 
DIŞ TİCARET KURAMLARININ GELİŞİMİ
Merkantilistler, klasikler, neo-klasikler ve modem ekonomistler ekonomi kavramında uluslararası ticarete farklı boyutlarda yer ve anlam vermişlerdir.
Merkantilistler ve Fizyokratlar Dış ticaret konusunda ilk sistemli düşünceleri ileri sürenler Merkantilistlerdir Merkantilizm dış ticaretin ülkeye olumlu olduğu kadar fazla altın ve gümüş kazandıracak şekilde düzenlenmesini amaç edinmiştir. Ancak, ülkeye girecek altınları biriktirmek suretiyle ulusal servetin arttırılması olurlu olabilirdi. İç ticaret hiçbir şekilde altın ve gümüş stokunu arttıramaz.
Bu nedenle Merkantilistler, ithalatın daraltılmasına ve ihracatın özendirilmesine taraftardılar. Dış ticaret hesapları ihracat fazlasıyla kapandığı sürece, gönenç ve gelişmenin süreceğini düşünüyorlardı. Bir ülkenin servet kaynaklarında artış veya azalış meydana geldiğini anlamak için sınırlarından giren ve çıkan değerli maden miktarı arasındaki farka bakmak gerektiğine inanıyorlardı.
Dış ticaret koşullarını lehe çevirmek için ağır gümrük vergileri koymak, ithalatı kontrol altında tutmak ve özellikle nihai ürünler ile lüks eşyanın neden olabileceği altın harcamasını önlemek zorunluluğuna inanmakta idiler.
 
Geri
Top