Uzaklarda Yankılanan Sirenler"

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri

Siren Sesleriyle Kurtulma Yolculuğu​

Siren sesleri sokaktan yükseldiğinde, herkes durup kulak kabarttı. Kimi tedirgin, kimi merakla pencerelere koştu. Ama Leyla, bu sesi duyduğunda kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. Çünkü o siren, onun geçmişinden gelen bir uyarıydı.

Leyla, küçük bir kasabada, sessiz ve sakin bir hayat sürüyordu. Kimse onun geçmişte yaşadıklarını bilmiyordu. Oysa yıllar önce, büyük şehirde bir hastanede acil servis hemşiresiydi. Her gün siren sesleriyle koşturur, hayat kurtarmak için çabalardı. Ta ki o korkunç geceye kadar...

O gece, acil bir çağrı almışlardı. Büyük bir kaza olmuş, çok sayıda yaralı vardı. Ambulanslar peş peşe geliyor, sirenler hiç susmuyordu. Leyla, en son gelen ambulansın arka kapısını açtığında, içeride tanıdık bir yüzle karşılaştı. Kanlar içindeki adam, yıllar önce terk ettiği babasıydı.

O an her şey durdu. Siren sesleri uzaklaştı, zaman dondu. Babasının gözlerindeki korku ve pişmanlık, Leyla’nın yüreğine saplanmıştı. O gece, ne yaparsa yapsın onu kurtaramadı. Ve o siren sesi, artık onun için bir uğursuzluk habercisi olmuştu.

Şimdi, bu küçük kasabada bile sirenler peşini bırakmıyordu. Belki de kaçtığı her şey, bir gün yine karşısına çıkacaktı. Leyla, perdeleri çekti ve derin bir nefes aldı. Siren sesi uzaklaşıyordu ama içindeki fırtına hiç dinmeyecek gibiydi.

Siren sesi iyice uzaklaşmıştı, ama Leyla'nın içindeki sarsıntı dinmek bilmiyordu. Pencerenin önünde, avuçları ter içinde, nefesini tutarak bekledi. "Belki de sadece bir ambulans geçiyordur," diye düşündü. "Belki de bu sefer benimle hiçbir ilgisi yoktur."

Ama hayat, onun "belki"lerine hiç aldırmamıştı.

O akşam, kasabanın tek lokantasında çalışırken kapı çıngırağı çaldı. İçeri giren adam, uzun bir yolculuğun yorgunluğunu taşıyordu. Siyah bir mont, solgun bir yüz ve gözlerinde derin bir hüzün. Leyla, tepsiyi düşürecek gibi oldu. Adam, babasının gözlerine sahipti.

"Bir kahve, lütfen," dedi adam, sesi kısık.

Leyla'nın elleri titriyordu. Kahveyi getirirken bardağı hafifçe salladı, sıcak sıvı kenara taştı. Adam başını kaldırdı, ona baktı.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu.

Leyla, boğazındaki düğümü yutkundu. "Hayır, önemli değil."

Ama adamın bakışları onu delip geçiyordu. Sanki geçmişin gölgeleri arasından fırlamıştı. Sonra, cebinden çıkardığı fotoğrafı masaya bıraktı. Eski, yıpranmış bir kare. Üzerinde genç bir kadın ve küçük bir kız vardı.

"Bu sen misin?" diye sordu adam.

Leyla'nın nefesi kesildi. Fotoğraftaki kadın, annesiydi. Kız ise kendisi.

"Kimsiniz siz?" diye fısıldadı.

Adam derin bir iç çekti. "Ben... babanın arkadaşıydım. Onun son isteğini yerine getirmeye geldim."

Leyla'nın dizlerinin bağı çözüldü. Sandalyeye çöktü. "Baba" kelimesi ağzında acı bir tat bıraktı.

Adam, cebinden bir mektup çıkardı. Zarfın üzerinde "Leyla'ma" yazıyordu.

"Bunu okumalısın," dedi. "Belki bazı şeyleri anlamana yardım eder."

Leyla'nın gözleri buğulandı. Siren sesleri yeniden kulaklarında çınlıyordu. Sanki geçmiş, onu yakalamak için hızla yaklaşıyordu.
 


Mesajınızı yazın...
Geri
Top