• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

50- Nevşehir

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Târihi

Nevşehir ve civarının yaklaşık beş bin senelik bir târihî geçmişi vardır. Bölgenin ilk sâkinleri Hititler olup, bu bölgeye “Nissa” ismini verdiler. Hititlerden sonra Frigler ve Lidyalılar bölgeye hâkim oldu.

Kapadokya’ya Asurlular “Katputuka” ismini verdiler. M.Ö. 6. asırda Persler bu bölgeyi ele geçirdiler ve M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı Pers (İran) Devletini ortadan kaldırarak Anadolu ve İran’ı Makedonya Krallığına kattı. Makedonya Kralı İskender’in ölümü ve Makedonya İmparatorluğunun dağılışı üzerine bu bölge Kapadokya Krallığının eline geçti. Roma İmparatorluğu Kapadokya Krallığını ilhak edince bu bölge de Roma İmparatorluğunun eline geçti. M.S. 395 yılında Romaİmparatorluğunun bölünmesi üzerine Anadolu’nun diğer bölgeleri gibi Doğu Roma (Bizans)ın payına düştü.

İslâm orduları “Niğde-Aksaray-Kayseri” üçgeni içinde kalan bu bölgeyi 8. asırda fethederek 300 sene hâkim oldular, İslâm Devleti, iç isyan ve bölücü faaliyetlerle zayıflayınca bölge tekrar Bizans’ın eline geçti.

1071 Malazgirt Zaferinden sonra AnadoluFâtihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah, bütün Anadolu gibi bu bölgeyi de fethetti. Türkler bu köye “Muşkara” ismini verdiler. Selçuklu Devletinin yıkılışından sonra İlhanlılar 14. asır ortalarında da Eratnaoğulları ve Karamanoğulları bölgeye hakim oldular. On dördüncü asrın sonlarında Nevşehir ve civârı Osmanlı Devletinin hâkimiyeti altına girdi. Bu esnâda “Muşkara” köyü 10-12 hânelik bir yerleşim merkeziydi.

Lâle devrinin sadrâzamı (1718-1730) Nevşehirli Dâmâd İbrahim Paşa “Muşkara” köyünü genişleterek îmâr etti. Yeni kurulan şehre “Yeni şehir” mânâsına gelen “Nevşehir” ismi verildi ve bir kazâ olarak Niğde Sancağına bağlandı.

Cumhûriyet devrinde Niğde iline bağlı iken, 20.7.1954 târihinde 6429 sayılı kânunla il hâline geldi. O günden beri İç Anadolu bölgemizin şirin bir ilidir.
 
KAPADOKYA'NIN KONUMU
Roma İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönemyazarlarından Strabon Kapadokya Bölgesi'nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtir. Bu günkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan kayalık Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresinden ibarettir.

VOLKANLARIN PATLAMASI VE JEOLOJİK OLUŞUM
Kaya yapısı:
Kapadokya Bölgesi'ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif birer volkandı. Bu volkanla birlikte diğer çok sayıdaki volkanların püskürmeleri Üst Miyosen'de ( 10 milyon yıl önce) başlayıp, holosen'e (Günümüze) kadar sürmüştür. Neojen gölleri altındaki yanardağlardan çıkan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen'den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almıştır.

Peri bacaları nasıl oluştu:
Vadi yamaçlarından inen sel suşarının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası" adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üsy kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Daha çok Paşabağı civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak, peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır. Kapadokya Bölgesi'nde erozyonun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır. Peribacaları en yoğun şekilde Avanos- Uçhisar-Ürgüp üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, çavuşin, Güllüdere, Göreme, Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde gözlenir.
 
Nevşehir’in biri merkez olmak üzere sekiz ilçesi vardır.

Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 86.800 olup, 52.719’u ilçe merkezinde, 34.081’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 17 köyü vardır. İlçe toprakları 900-1350 m yükseklikte platolardan meydana gelir. Başlıca akarsuyu Kızılırmak ve kollarıdır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri Pancar, patates, tahıl ve baklagillerdir. Sümerbank Pamuklu Sanayi, meyve suyu, marmelat, pekmez, tuğla ve kiremit fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, Kızılırmak’ın kollarından olan küçük bir çay kenarında kurulmuştur. Denizden yüksekliği 1150 metredir. Eski adı Muşkara’dır. Lâle devrinin meşhur sadrazamı Nevşehirli Dâmât İbrâhim Paşa 25 hânelik bu köyü îmâr etti ve buraya “Nevşehir” ismi verildi. 1954’te il yapılan Nevşehir’in belediyesi Cumhûriyetten önce kurulmuştur. Konya ve Aksaray’ı Kayseri’ye, Kırşehir’i Niğde’ye bağlayan yollar ilçede kesişir.

Acıgöl: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 26.048 olup, 6489’u ilçe merkezinde, 19.559’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 12 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikte platolardan meydana gelir. Güneydoğusunda Erdaş Dağı yer alır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri pancar, patates, baklagiller ve tahıldır. İlçe topraklarında perlit yatakları vardır. İlçe merkezi Aksaray-Nevşehir karayolu üzerinde yer alır. Merkez ilçeye bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.

Avanos: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 39.661 olup, 10.010’u ilçe merkezinde, 29.651’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 3, Özkonak bucağına bağlı 10 ve Topraklı bucağına bağlı 5 köyü vardır. Yüzölçümü 1045 km2 olup, nüfus yoğunluğu 38’dir. İlçe toprakları Kızılırmak Platosunda yer alır. Başlıca akarsuları Kızılırmak ve Damsa Çayıdır. Kızılırmak Vâdisi küçük, fakat verimli ovalardan meydana gelir.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, şekerpancarı ve ayçiçeğidir. Yamaçlarda ve eğimli topraklarda bağcılık yapılır. Tuğla ve kiremit, dokuma ve un fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. Çanak-çömlek yapımı ve halı dokumacılığı yaygındır.

İlçe merkezi, Kızılırmak kıyısında kurulmuştur. Nevşehir’i Kırşehir-Kayseri karayoluna bağlayan yol üzerindedir. İl merkezine 17 km mesâfededir. 1954’te ilçe olan Avanos’un belediyesi 1884’te kurulmuştur.

Derinkuyu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 20.043 olup, 8580’i ilçe merkezinde, 11.463’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 8 köyü vardır. Yüzölçümü 495 km2 olup, nüfus yoğunluğu 41’dir. İlçe toprakları, kuzey ve doğusu engebeli ve dağlık bunun dışında kalan kısmı düz olan bir arâziden meydana gelmiştir. Doğu ve kuzeydoğusunda Hodul Dağı, kuzeybatısında Erdaş Dağı yer alır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri; tahıl ve patatestir. Hayvancılık küçük çapta yapılır. Toprağın kıraç olması ve derelerin yazın kuruması yüzünden tarım ürünleri çeşitlenmemiştir. İlçe topraklarında perlit yatakları vardır.

İlçe merkezi, Nevşehir-Niğde karayolu kenarında kurulmuştur. İl merkezine 30 km mesâfededir. Eski ismi Melengübü idi. Su kuyularının derinliği sebebiyle 1928’de Derinkuyu ismini aldı. Turizm açısından büyük önem taşıyan ilçenin altında, dünyânın sekizinci hârikası olarak adlandırılan bir yeraltı şehri vardır. 1960’ta ilçe olan Derinkuyu’nun belediyesi 1932’de kurulmuştur.

Gülşehir: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 34.526 olup, 8499’u ilçe merkezinde, 26.027’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 26, Gümüşkent bucağına bağlı 6 köyü vardır. Yüzölçümü 931 km2 olup, nüfus yoğunluğu 37’dir. İlçe toprakları 850-1250 m yüksekliğindeki dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Başlıca akarsuyu Kızılırmak olup, bu akarsuyun vâdisinde Gülşehir Ovası yer alır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri; buğday şekerpancarı, arpa, patates, soğandır. Yaygın olarak bağcılık yapılan ilçede kavun, karpuz, yetiştirilir ve seracılık yapılır. Hayvancılık gelişmiş olup, en çok koyun ve sığır beslenir. Un ve tuğla-kiremit fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında barit, linyit ve tuz yatakları vardır.

İlçe merkezi, Kızılırmak’ın güney kıyısında kurulmuştur. Ankara-Nevşehir karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 19 km mesâfededir. Eski ismi Arapsun idi. 1954’te ilçe olan Gülşehir’in belediyesi 1877’de kurulmuştur.

Hacıbektaş: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 20.811 olup, 8062’si ilçe merkezinde, 12.749’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 30 köyü vardır. Yüzölçümü 666 km2 olup, nüfus yoğunluğu 31’dir. İlçe toprakları, ortalama yüksekliği 1200 m civârında olan bir platodan meydana gelir. Toprakları sulayan dereler yazın kurur.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, şekerpancarı, üzüm, patates, elma, baklagiller, armut ve sebzedir. Koyun ve keçi besiciliği oldukça gelişmiştir. İlçe topraklarında kaymaktaşı diye de bilinen Hacıbektaş taşı çıkarılır. Bu taş süs eşyâsı yapımında kullanılır.

İlçe merkezi, Ankara-Nevşehir karayolu üzerindedir. İl merkezine 46 km mesâfededir. Büyük veli Hacı Bektaş-ı Velî’nin kabr-i şerîfi buradadır. Eski ismi Sulucakara Höyük idi. 1948’de ilçe olan Hacıbektaş’ın belediyesi 1882’de kurulmuştur.

Kozaklı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 25.932 olup, 7556’sı ilçe merkezinde, 18.376’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 22, Karahasanlı bucağına bağlı 7 köyü vardır. Yüzölçümü 789 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları ortalama 1000 m yükseklikte bir platodan meydana gelir. Başlıca akarsuları Deli Çayı ve Karasu Çayıdır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, şekerpancarı, üzüm, arpa, baklagiller, çavdar ve patates olup, ayrıca az miktarda soğan, elma ve armut yetiştirilir. Hayvancılık ilçe ekonomisinde önemli yer tutmaz.

İlçe merkezi, Hamam Orta ve Kozaklı köylerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Ankara-Kayseri demiryolu ilçe topraklarından geçer. İl merkezine 90 km mesâfededir. 1954’te ilçe olan Kozaklı’nın belediyesi aynı sene kurulmuştur.

Ürgüp: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 35.688 olup 11.040’ı ilçe merkezinde, 24.648’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 25 köyü vardır. Yüzölçümü 574 km2 olup, nüfus yoğunluğu 62’dir. İlçe topraklarının yarısı dalgalı düzlük, yarısı ise dağlık olan bir arâziden meydana gelir. Dağlık arâzi güneyinde yer alır. Başlıca akarsuyu Damsa Çayıdır. Bu akarsu üzerinde sulama gayeli bir baraj vardır.

Ekonomisi tarım ve turizme dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri patates, üzüm, buğday, soğan, arpa, çavdar elma ve armuttur. El tezgahlarında halıcılık yapılır. Pekmez, marmelat, yerkarosu ve turistik eşyâ yapan fabrika va tölyeler başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. Peri bacalarının bir kısmının ilçede bulunmasından dolayı turizm gelişmiştir. İlçe topraklarında süngertaşı yatakları vardır.

İlçe merkezi Damsa Çayı kıyısında kurulmuştur. İl merkezine 18 km mesâfededir. Nevşehir’i İncesu üzerinden Kayseri’ye bağlayan yol ilçeden geçer. Belediyesi 1886’da kurulmuştur. Kayalara oyulmuş kiliseleri meşhurdur. Her sene yüzbinlerce yerli ve yabancı turist bölgeye gelir. Belediyesi 1886’da kurulmuştur
 
Antik çağlardaki ismi Hallys olan Kızılırmak nehrinin her iki yakasında kurulmuş olan Avanos, Kapadokya'nın turizm merkezlerinden biridir. Nevşehir'in 18 km. doğusunda yer alan bu şirin ilçe, Hititler döneminde, kimi tarihçilere göre "Zu-Winasa, kimilerine göre ise "Nenassa" adını aldığı belirtilir. Yunan ve Roma dönemlerinde "Venessa" , Bizans döneminde ise "Vanote" diye adlandılıyor. Selçukluların önemli kumandanlarından Evranos Bey'in adını aldığı; bu ismin ise Osmanlı döneminde Avanos olarak değiştiği öne sürülmektedir. Tarihçi Strabon'un M.Ö. 58 ile M.S. 25 yılları arasında kaleme aldığı "Geografika" kitabında belirttiğine göre Venessa, Kayseri (Mazaka) ve Kemerhisar'dan (Tyana veya Eusebia: Niğde yakınlarında antik bir kenttir.) sonra gelen Kapadokya Krallığı içindeki üçüncü politik ve dini öneme sahip bir yerleşim yeridir. Aynı eserde buraya yerleşmiş olan, tanrı Zeus ve Uranos kültünün varlığından da söz edilmektedir.

Avanos'un hemen yakınındaki 32 m. yüksekliğindeki Çeç tümülüsünün, Gordion, Nemrut Dağı ve Karakuş (Adıyaman) gibi bir kral mezarı olduğu düşünülmektedir. Ancak, kazı çalışması yapılamadığı için tümülüs hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değiliz. Ayrıca, 1970'li yıllarda Kızılırmak'ın doğu yakasında bir lahit bulunmuş; ancak, daha önce hırsızlar lahdi açıp içindekilerini götürdükleri için mezarın kime ait olduğu bilinmemektedir.

Kapadokya'daki hemen hemen bütün yerleşim bölgelerinde olduğu gibi Avanos ve çevresi de Roma zulmünden kaçıp bölgeye yerleşen Hıristiyanlarla önemini artırmaktadır. Kapadokya'nın en eski kiliselerinden olan Yamanlı Kilise birkaç yıl önce Avanos Belediyesinin aldığı bir kararla Vatikan'dan gelen temsilcilerin de bulunduğu bir törenle ibadete açılarak bölgeye gelen dini grupların hizmetine sunuldu.

Avanos, çanak-çömlek yapımcılığı ile ün kazanmıştır. Bölgede, antik çağlardan beri var olan çanak-çömlek yapımcılığı Avanos halkına miras olarak kalmıştır.

...Kör de bilir Avanos'un yolunu;
Testi, bardak kırığından bellidir...


diyen Abdullah Kılıç'ın da çok güzel ifade ettiği gibi, Avanoslular çanak-çömlek, seramik imalatıyla özdeşleşmişlerdir. Tahsilsizi, tahsillisi neredeyle herkes bu mesleği bilir. 200'den fazla çanak-çömlek atölyesi olduğu söylenmektedir. Ayrıca, halı dokumacılığının da en yaygın olduğu yer Avanos'tur.
 
Nevşehir'in 20 km. doğusunda olan Ürgüp ilçesi, Kapadokya'nın en önemli turizm merkezlerindendir. Çok sayıda isme sahip olan Ürgüp, Osiana, Hagios Prokopios, Başhisar, Burgut Kalesi gibi isimlerle anılmış, Cumhuriyetin ilk yıllarında bugünkü adını almıştır.

Ürgüp ve çevresindeki bilinen ilk yerleşim, antik adı Tomissos olan Damsa Çayı'nın doğusundaki Avla Dağı etekleridir. Roma dönemine ait kaya mezarları da önemli bir yer tutmaktadır. Bizans döneminde de önemli bir dini merkez olan Ürgüp, çevresinde bulunan yerleşim yerlerindeki ve vadilerdeki kilise ve manastırların piskoposluk merkezi durumundaydı.

2002 yılında, Ürgüp'ün Şahinefendi kasabasında yeni bir yerleşim merkezi bulunmuş ve kazı çalışmalarına başlanmıştır. Arkeolog Halis Yenipınar ve Murat Gülyaz denetiminde yapılan kazılarda, bir hamam ve tabanında mozaikler olan, rezidans/kilise ortaya çıkarılmıştır. Bu yapının içinde bulunan mezarlardan mumyalanmış ceset bulunmuştur. (Henüz yeni bir kazı çalışması olduğu için çok fazla bilgi elde edilememiştir. Bu itibarla, ben de bu kadar bilgiyle yetinmek istiyorum.)

11. yüzyılda Ürgüp, Selçukluların önemli kentleri olan Konya ve Niğde'ye giden yolların üzerinde önemli bir kale konumundadır. Bu döneme ait iki yapı kentin merkezindeki Altıkapılı ve Temenni Tepesi Türbeleridir. Bir anne ve kızına ait olan Altıkapılı Türbesi, adından da anlaşılacağı üzere, altı cepheli, her cephesinde kemerli pencere olup üstü açıktır. Temenni Tepesi'nde de, kime ait olduğu bilinmeyen iki türbe mevcuttur.

Ürgüp, Osmanlı döneminde de önemli bir kenttir. Şemsettin Sami 1888-1900 yıllarında yazdığı Kamus-ül Alam adlı kitabında Ürgüp'te 70 cami, 5 kilise ve 11 kütüphane olduğunu belirtir. Ancak, 1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, 18 yüzyılda Sadrazam Nevşehir'li Damat İbrahim Paşa'nın kadılık makamını Muşkara'ya (Nevşehir) taşıması sonucu eski önemini yitirir. Buna tepki gösteren Ürgüp halkının gönlünü almak isteyen Sadrazam, Ürgüp'ün içine künklerle (çamurdan pişirilerek yapılmış boru) su hattı döşetir.
 
Göreme'den Avanos'a giderken 3 km. sonra sağınızda, şirin mi şirin, küçücük bir köy görürsünüz. Uzaktan bakıldığında görmeye değecek birşey yokmuş gibi görünse de, köyün içine doğru girdiğinizde eski köydeki çoğunluğu yıkılmış evlerle karşılaşırsınız. Eski köyün, yakın zamanlara kadar kullanılmış olan ve yarısı kayadan oyma, yarısı kesme taşlarla yapılmış olan bir camisi vardır. Caminin solundan yıkılmış olan evlerin arasından yukarılara çıkıldığında, Avanos istikametinde çok güzel bir manzara vardır. Ayrıca, bölgenin en büyük kilisesi kabul edilen, ne yazık ki hiçbir koruma altında olmadığı için büyük ölçüde tahribata uğramış olan bir de kilise vardır.

Çavuşin Kilisesi (Nicephoros Phocas)
Göreme-Avanos yolu kenarında, Göreme'ye 2.5 km uzaklıktadır. Oldukça yüksek tek nefli, beşik tonozlu, üç apsisli olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. 964/965 yıllarına tarihlenmektedir.
Sahneleri: Tonozda Müjde, Ziyaret, Bakireliğin ispatı, Mısır'a kaçış, Yusuf'un ikinci rüyası, Havarilerin Tanrı yolunda görevlendirilmesi, Üç müneccimin tapınması, Masum çocukların katliamı, Elizabeth'in takip edilişi, Zekeriya'nın öldürülmesi; batı duvarında Yusuf ve Meryem deney sonrası, Beytüllahim'e yolculuk, Doğum, Son yemek, İhanet, İsa'nın cehenneme inişi, Vaftiz; kuzey duvarında İsa Platus önünde, İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta, İsa'nın ölümü; güney duvarında Kudüs'e giriş, Lazaruz'un diriltilmesi, Kör adamın iyileştirilmesi, İsa'nın çarmıhtan indirilmesi, Kadınlar boş mezar başında; apsis duvarında Başkalaşım resmedilmiştir.
 
Nevşehir'e 10 km. uzaklıktaki Göreme kasabası Nevşehir-Ürgüp-Avanos üçgeni arasındaki etrafı vadilerle çevrili bölgede yer alır. "Korama, Matiana, Maccan ve Avcılar" Göreme'nin eski adlarıdır. Göreme ile ilgili 6. yüzyıla ait bir belgede ilk olarak "Korama" adına rastlanılmıştır. Bu belgede, Hieron adındaki bir azizin 3. yüzyıl sonlarında Korama'da doğduğu, Malatya'da 30 arkadaşı ile birlikte şehit olduğu ve elinin kesilerek annesine, Korama'ya getirildiğinden bahsedilmektedir. Aziz Hieron'un, Göreme Açık Hava Müzesi'ndeki Tokalı Kilise'de bir freski bulunmaktadır.

Göreme ve çevresinin Roma döneminde Venessa (Avanos) halkı tarafından mezarlık olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Göreme'nin merkezindeki büyük peribacasının içine oyulmuş olan iki sütunlu Roma mezarı ile çevrede bulunan çok sayıda mezar bu görüşü ortaya çıkarmıştır.

Orta çağın başlarında, Hıristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Göreme, 11 ve 13. yüzyılda bir başpiskoposluk merkezi durumundadır. Nitekim Göreme ve çevresinde çok sayıda dini yapılar mevcuttur. Ancak, bu yapıların yapılış tarihleri hakkında yeterli doküman bulunmamaktır. Bu itibarla tarihleme, yapının mimari özelliğine göre ve varsa fresklerine bakılarak yapılmaktadır.

Göreme Açık Hava Müzesi

M.S. 2. yüzyılın sonlarında Kapadokya'da önemli sayıda Hıristiyan toplumu bulunmakta idi. Bu devirde önemli piskoposluk merkezi olarak Malatya ve Kayseri görülmektedir. Bunlardan Kayseri (Ceaserea), asırlar boyunca Hıristiyanların merkezi olarak önemini korumuştur. 4. yüzyılda Kayseri başpiskoposu olan Aziz Büyük Basilius'un Hıristiyanlık doktrininin düzenlenmesi ve yeni bir şekil verilmesinde büyük payı vardır. Nitekim, bu görüşler bugün bile, bir takım Hıristiyan toplumları ve Gregorian kiliseli Aziz Büyük Basilius'un izinden gitmektedirler. Kıtlık zamanında, tek parça ekmeği olan bir Hıristiyana, "o ekmeği ikiye bölüp yarısını karnı aç birisine vermesini ve kendisini Allah'ın himayesine bırakmasını" öğütlemiştir. Büyük Basilius çok kapalı, halktan soyutlanmış şekildeki manastır hayatı yerine halka yakın, halkla iç içe bir hayatı tercih etmiş; bu zihniyet sonucunda ise kardeşi Nyssa'lı Gregorius ile Nazianos'lu Gregorius'un da büyük çabalarıyla Kapadokya'da, yerleşim merkezlerine çok uzak olmayan manastırlar, kilise ve şapeller kurdurmuş; buralarda din adamlarının nezaretinde günlük ibadetlerin yapılmasını sağlamıştır. Kapadokya'daki din adamları, Büyük Basil'in döneminde, Mısır ve Suriye'deki gibi halktan ayrı, imtiyazlı hala sokulmamışlardır. İnzivaya çekilen keşişlerin dışında, diğer din adamları cemaatle ibadeti tercih etmişlerdir. Bu tür bir dini eğitim sistemi Göreme'de başlamış ve Soğanlı, Ihlara, Açıksaray gibi Hıristiyanlık merkezlerinde sürdürülmüştür.

Kapadokya kiliseleri, fresk adını verdiğimiz duvar resimleriyle ünlüdür. Bu resimler genelde iki aşamalıdır. Birincisinde resimler, doğrudan duvarın üzerine yapılmış ve kırmızı renkli aşı boyası kullanılmıştır. Bu tip resimler çeşitli bezeme, şekiller ve sembollerden oluşmaktadır. İkincisi ise, kaya duvarın üzerine alçı, kum, saman karışımı bir sıva yapılmış ve bu sıvanın üzerine, konuları İncil'den alınmış ve Hz. İsa'nın hayatını anlatan sahneler resmedilmiştir.
 
Nevşehir'e 20 km. uzaklıkta, Kızılırmak'ın güney kenarında yer alan antik adı "Zoropassos" olan Gülşehir'in eski adı ise 'Arapsun'dur. Kızılırmak'ın batı kenarında kurulmuş olan Gülşehir, Aksaray-Kayseri kervan yolu üzerinde bir durak idi. Gülşehir'li Damat İbrahim Paşa'nın Nevşehir'e yaptığı imarı, bir başka Osmanlı Sadrazamı Karavezir Mehmet Seyyid Paşa da Gülşehir'e yapmış 30 haneli Gülşehir'i bir külliye ile donatmıştır. 18. yüzyıla ait olan Külliye cami, medrese ve çeşmeden oluşmaktadır. İlçede Rumlar ve Türkler mübadele zamanına kadar birlikte yaşamışlardır. Nitekim, ilçenin içinde Rumlardan kalma 19. yüzyıla ait bir de kilise vardır.

Nevşehir-Gülşehir yolu üzerinde, Gülşehir'e 3 km. uzaklıktaki Açık Saray Ören Yeri, Çat Kasabasına kadar uzanan vadinin içinde yer almaktadır. Tüf kayalar içine oyulmuş sayısız mekanları, Roma Dönemi kaya mezarları, 9. ve 10. yüzyıla tarihlenen kaya kiliseleri ile önemli bir piskoposluk merkeziydi. Bu ören yerinde bulunan mantar biçimindeki peribacalarının benzeri yoktur. Kiliseler, mimari açıdan birkaç döneme aittir. Ören yerine girişin hemen sağında yer alan, dikdörtgen planlı kilisenin tavanında kabartma bir haç vardır. Giriş kapısının üstünde bulunan pencerenin her iki yanında boğa kabartmaları bulunmaktadır. Kiliselerde çok fazla resim yoktur; zamanla sıvaların düşmeleri nedeniyle resimler kaybolmuşlardır. Bunun yanında, halk arasında "Saray" diye isimlendirilen yapının büyük salonunda kırmızı aşı boyası ile yapılmış bir boğa resmi vardır. Zamanında çok büyük bir kaya bloku olduğu anlaşılan "Saray" bölümünde, ayrıca iki kilise daha vardır ki bunlardan birisi dört kalın sütuna sahiptir.

Gülşehir'in hemen girişinde yer alan ve iki katlı olan Aziz Jean Kilisesi'nin alt katında kilise, şarap mahzeni, mezarlar, su kanalı ve görevlilere ait mekanlar, üst katında ise İncil'den alınmış sahnelerle süslenmiş bir diğer kilise yer almaktadır.

Alt kata ait kilise, tek apsisli, haç planlı, haç kolları, beşik tonozludur. Merkezi kubbesi çökmüştür. Süsleme açısından direk ana kaya üzerine kırmızı aşı boyası ile stilize hayvan, geometrik ve haç tasvirleri resmedilmiştir. Üst kattaki kilise ise tek apsisli ve beşik tonozludur. Ana apsisteki resimlerin dışında oldukça iyi korunmuş olan kilise siyah bir is tabakası ile kaplıydı. Kilise restorasyonu ve konservasyonu 1995 yılında Restoratör Rıdvan İşler tarafından yapıldıktan sonra bugünkü haline gelmiştir.

İsa ve İncil konularını içeren kilisede sahneler bantlar içinde frizler halindedir. Siyah zemin üzerine sarı ve kahverengi renkler kullanılmıştır. Niş tonozlarında ve cephelerinde bitkisel ve geometrik motifler tercih edilmiştir. Batı ve güney duvarında Kapadokya Bölgesi'nde oldukça nadir olarak resmedilen son yargı sahnesi yer alır.

Kilise, apsisinde yer alan yazıtına göre 1212 yılına tarihlenmektedir.

Sahneleri: Apsiste Deesis, ön cephesinde kuş tasvirleri altında Müjde, tonozunda madalyonlar içinde aziz tasvirleri; tonozun güney kanadında Son yemek, İhanet, Vaftiz, Meryem'in ölümü, İsa'nın çarmıhtan indirilmesi, Kadınlar boş mezar başında, İsa'nın cehenneme inişi ve Son yargı.
 
Nevşehir'e 46 km. uzaklıkta olan Hacıbektaş, Kırşehir yolu üzerindedir. Nevşehir'in ilçelerinden Hacıbektaş'ın eski ismi Sulucakarahöyük'tür. Kapadokya'daki din turizminin bir başka türünü, bu defa Hıristiyanlığı değil, Müslümanlığı ilgilendiren yönü vardır bu küçük ilçenin. Adından da anlaşılacağı üzere, Hacı Bektaş Veli'nin dergahının bulunduğu yer olması nedeniyle, Sulucakarahöyük olan adı Hacıbektaş'a çevrilmiştir. Yüksek bir platoda bulunan Hacıbektaş yakınlarında, güneybatısındaki Hırka Dağının eteklerinden, onyx çıkarılmaktadır. Genellikle beyaz rengi çıkan onyx, Hacıbektaş'taki eskilere dayanan bir sektör oluşturmuştur. Her yıl 16-18 Ağustos tarihlerinde düzenlenen Hacıbektaş Alevi şenliklerinde, bu taştan çeşitli hediyelik eşyalar yapılarak satılmaktadır. Bu şenlikler oldukça ilgi görmekte ülkenin her yerinden gelen Aleviler, çeşitli sanatsal etkinliklere katılmaktadır.

Hacı Bektaş Veli'nin dergahının bulunduğu mekan Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki eklerle bugünkü halini almış ve Cumhuriyet döneminde Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasıyla müze haline getirilmiştir. İçinde Hacı Bektaş-ı Veli ve Balım Sultan Türbeleri'nin bulunduğu külliyede; cami, çamaşırhane, hamam, aş evi, konuk evi ve çeşmeler yer alır. Müze olarak ziyarete açılan külliye birbiri ardına sıralanan üç avludan ibarettir:



Avlu (Nadar Avlusu): Büyük, kemerli bir kapı ile avluya girilir. Hemen sağda 1902 yılında inşa edilmiş 'Üçler Çeşmesi" yer alır. Aynı avlu içinde çamaşırhane ve hamam da bulunmaktadır. Avlu (Dergah Avlusu): Buraya 'Üçler Kapısı 'olarak adlandırılan bir kapı vasıtasıyla girilir. Kapının hemen sağındaki Çeşme 1554 tarihinde yaptırılmıştır, 1875 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın kızı tarafından Mısır'dan gönderilen aslan heykelinin yerleştirilmesinden sonra 'Aslanlı Çeşme' adını almıştır. Bu avluda Osmanlı Sultanı II. Mahmut zamanında, 1834 yılında yaptırılan bir Cami, dergaha gelen misafir ve yolcuların karşılandığı Konuk Evi ve Aş Evi yer alır. Meydan Evi'nin bitişiğindeki Kiler Evi'nin alt katında dergahın kıymetli eşyaları ve yiyecekleri depo edilmiştir.
Avlu (Hazret Avlusu): Altılar kapısından girilir. Girişte hasbahçe, sağ tarafta derviş ve baba mezarları bulunur. Karşı tarafta Selçuklu mimarisi özelliklerini arz eden ve Orhan Gazi zamanında yaptırılan Hacı Bektaş Veli Türbesi yer almaktadır. Türbeye Selçuklu motiflerinden oluşan mermer bir kapıdan girilmektedir. Hacı Bektaş'ın inzivaya çekildiği Çilehane ve Kırklar Meydanı bu bölümdedir.
Hacı Bektaş'ın yeşil sandukalı türbesi, çeşitli şamdanlarla donatılmış, kalem işi süslemeler ve yazı motifleriyle süslenmiştir.

Kırklar Meydanı'nın doğusunda Horasan Erleri'nin mezarları, batı tarafta çelebilere ait olduğu söylenen mezarlar ile Güvenç Abdal'ın Türbesi bulunmaktadır. Hazret Avlusu'nun sağında 1519 yılında yaptırılan Hacı Bektaş'tan sonra gelen Balım Sultan Türbesi yer alır.


Çilehane-Deliklitaş
İlçenin 3km. doğusundaki Arafat Dağı’nda bulunan mağaradır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin bu mekanda halvette bulunduğuna inanılır. Ayrıca, bu delikten geçenlerin günahlarından arındığı yönünde bir inanç da vardır. Zemzem çeşmesi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Ozanlar Anıtları ile 5.000 kişilik modern amfitiyatro bu tepede bulunmaktadır.
 
Geri
Top