• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Atatürk Müzeleri

Mersin Atatürk Evi ve Müzesi

1897’de dönemin Almanya Konsolosu Christman’ın Mersin’li Mavromati ailesinden bir bayanla evliliği nedeniyle konut olarak kullanılmak üzere yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. İlk zamanlar Krisman (Krizman Konağı) olarak bilinen yapı, daha sonraları Mavromati ailesinin konağı olarak tanınmıştır. 1270 m2lik bir alan üzerinde yer almaktadır.

Bina 1972 yılına kadar Tahinci ailesinin mülkiyetinde kalmış, l972 yılında ise Nebil Hayfavi tarafından satın alınmıştır. 1976 yılına kadar Toros Koleji olarak hizmet vermiştir. 1976’dan sonra boş tutulan bu tarihi yapının adı, aynı yıl belediye encümeninin aldığı bir kararla “Atatürk Evi” olmuştur.

1980 yılında yapının kamulaştırılması kararlaştırılarak restorasyon çalışmaları başlatılmış, 1982 yılından itibaren Kültür Bakanlığı`nın mülkiyetine geçmiş, 1992 yılına kadar süren restorasyon çalışmalarının ardından 12 Ekim 1992 tarihinde “Atatürk Evi ve Müzesi” olarak resmi açılışı yapılmıştır.

Müzenin alt katı, fotoğraf ve belgelerin bulunduğu “Atatürk Müzesi" olarak hazırlanmıştır. Ayrıca bu bölümde Anıtkabir Müzesi`nden getirilen Atatürk’ün 22 adet kişisel eşyası da bulunmaktadır. Etnografik eserlerin sergilendiği üst katta ise, salon hariç toplam yedi oda bulunmaktadır. Salona açılan yedi odanın ikisi yatak odası, biri çalışma odası, dördü ise oturma odası olarak düzenlenmiştir. Zemin katta çeşitli kültürel etkinlikler için düzenlenmiş 50 kişilik bir konferans salonu yer almaktadır. Müzede bulunan eşyalardan bazıları Tarsuslu Mehmet ve Belkıs Akçora ailesi ile Taki Aleksinoğlu`nun bağışıdır. Atatürk’ün kahve içtiği fincan ise Erdal Akalın tarafından armağan edilmiştir.

Atatürk, Mersin’i sekiz kez ziyaret etmiş, bu ziyaretlerin ilkini 17 Mart 1923’te gerçekleştirmiştir. Büyük Önder Atatürk ve eşi Latife Hanım 20 Ocak-2 Şubat 1925 tarihleri arasında Mersin’i ziyaret edişlerinde, bugün müze halinde olan bu yapıda on bir gün boyunca Mersinliler tarafından sevgi ve coşku ile ağırlanmışlardır.

Mersin Atatürk Evi ve Müzesi, şehrin en işlek caddesi olan “Atatürk Caddesi” üzerinde bulunmaktadır.
 
İçel-Silifke Atatürk Evi

Atatürk, Silifke’yi değişik zamanlarda dört defa ziyaret etmiştir. İlk ziyaretlerini 27 Ocak 1925 tarihinde gerçekleştiren Büyük Önder, o tarihlerde Silifke Belediye Reisi olan Hacı Hulusi Efendi’ye ait olan evde misafir edilmiştir.

Saray Mahallesi’nde bulunan bu ev iki katlı olup kâgir bir yapıdır. 329 m² lik bir yerleşim alanına sahiptir. Tarihsel ve mimari özellikleri açısından değerli bir yapı olmasından dolayı 1982 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce kamulaştırılmıştır. 1983 yılında başlanan onarım çalışmaları 1984 yılında tamamlanmıştır. 1985-1986 yıllarında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından teşhir ve tanzim çalışmaları gerçekleştirilen yapının alt katı ilçe halk kütüphanesi ve idare bölümü olarak düzenlenmiş, üst katı ise, Atatürk Evi olarak halkın ziyaretine açılmıştır.

Müze o dönemin ve yörenin özelliklerini yansıtacak şekilde düzenlenmiş, sergilemede Silifke Müzesi’nin etnografya seksiyonundan ve Silifke bölgesinden temin edilen etnografik malzemelerden yararlanılmıştır.

Silifke Atatürk Evi Müzesi’nde, Atatürk’ün misafir edildiği evin yatak odası ve yemek takımları, Atatürk’ün ev sahibi Sadık Taşucu’ya hediye etmiş olduğu üzerinde “Gazi M. Kemal” ibaresi taşıyan küçük bir tabanca ile kurmuş olduğu çiftlik ve kooperatifle ilgili belge ve fotoğraflar sergilenmektedir.
 
İstanbul-Dolmabahçe Sarayı

Sarayın Tarihçesi ve Mimari Özellikleri

Osmanlı sultanlarının İstanbul’daki üçüncü büyük sarayı olan Dolmabahçe Sarayı, 1856 yılında tamamlanarak kullanılmaya başlanmıştır. Dolmabahçe Sarayı, Batı ile ilişkilerin yoğunlaştığı 19. yüzyılda, Boğaz girişinde bir prestij yapısı olarak inşa edilmiştir.

Dış ve iç süslemeleri Barok, Rokoko, ve Ampir özellikleri gösterir. Planında Türk ve Batı anlayışı birlikte uygulanmış, sarayın ortaya çıkarılmasında hem Avrupalı hem de Osmanlı ustalarının emekleri olmuştur. Tüm yapı, bodrumla birlikte üç katlıdır. Beden duvarları taştan, iç duvarları tuğladan, döşemeleri ahşaptan yapılmıştır. Sarayı’nın en yüksek ve en görkemli parçası Harem ve Mabeyn bölümleri arasında yer alan Muayede Salonu’dur.

Dolmabahçe Sarayı; Saat Kulesi, Kapı Bahçeler, Selamlık, Harem Dairesi, Camlı Köşk, Saat Müzesi-Taş Hazine bölüm ve odalarından oluşmaktadır. Bu bölüm ve odalar içerisinde bulunan Selamlık bölümünde; Medhal Salon, Kristal Merdiven, Süfera Salonu, Elçi Kabul Odası, Zülvecheyn Salonu, Kütüphane, Hünkar Hamamı, 49 Numaralı Oda, Değerli Eşyalar Salonu ve Muayede Salonu bulunmaktadır. Harem Dairesi olarak adlandırılan bölümde ise; Harem Koridorları, Kırmızı Oda, Mavi Salon, Pembe Salon, 110 Nolu Yatak Odası, 122 Nolu Sarı Salon, 158 Nolu Oda yer almaktadır.

Saray Koleksiyonu

Sarayın dekorasyon zenginliği, ilk yıllarda yapılan düzenlemeler ve son yıllarda yapılan yenilemeler yanında, diğer saray ve kasırlardan getirilen eşyalar ile daha da artmıştır. Saray, gümüş ve metal eserler, seramik ve porselenler, cam ve kristal eserler, tablolar, mobilyalar ve dokuma eserler ile donatılmıştır.

Atatürk ve Dolmabahçe

Dolmabahçe Sarayı’nın Atatürk’ün yaşamında ayrı bir yeri ve önemi vardır. İstanbul’a her gelişinde Dolmabahçe Sarayı’nın kendisi için ayrılan Harem bölümündeki çalışma ve yatak odalarını kullanan Büyük Önder, dönemin önemli devlet adamlarını burada ağırlamış, dil ve tarih alanındaki çalışmalarını yine buradan yürütmüştür.

Atatürk’ün denize bakan cephede bulunan yatak odası, Dolmabahçe Sarayı’nın en önemli mekanlarından biridir. Büyük Önder’in son nefesini verdiği bu odada bulunan karyola üzerindeki Türk Bayrağı ipek atlas üzerine dival işi işlenip Olgunlaşma Enstitüsü tarafından armağan edilmiştir. Perdeleri iki farbelalı olup Hereke kumaşındandır. Duvarda Moskova Büyükelçiliği’mizin hediye ettiği “Dört Mevsim” adlı tablo ile birlikte, Alivazosky imzalı bir tablo asılıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938 günü saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumduğu bu tarihi oda, bütün eşyaları ile birlikte bir müze halindedir.
 
İstanbul-Florya Atatürk Deniz Köşkü

19. yüzyılda sönük bir avcı uğrağı konumunda olduğu bilinen Florya, Atatürk’ün ilgisiyle önem kazanmış, giderek yazlık bir dinlenme merkezine dönüşmüştür.

Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından mimar Seyfi Arkan’a sipariş edilen köşkün inşasına 1935 yılında başlanmıştır. Sahilden 70 metre ileride deniz tabanına çakılan sütunlar üzerine yapılmış olan köşk, karaya bir iskele yolu ile bağlanmıştır.

28 Haziran 1935 günü özel treniyle İstanbul’a gelen Atatürk, o gün Haydarpaşa’dan Dolmabahçe’ye oradan da Florya’ya geçerek İstanbul’un bu güzel plajında kendisi için yaptırılmakta olan Deniz Köşkü inşaatını gezmiş ve beğenmiştir. 1-7 Temmuz 1935 tarihleri arasında İstanbul’da 1 hafta kalan Atatürk, moda deniz yarışlarını takip etmiş ve Florya’da halkın arasında birkaç kez denize girmiştir. Kısa bir süre sonra tamamlanan Florya Deniz Köşkü, İstanbul Belediyesi tarafından Atatürk’e armağan edilmiştir.

14 Ağustos 1935’te kullanıma açılan köşkte, 1936 yılının Haziran ve Temmuz aylarında 42 gün kalan Atatürk, aralarında İngiliz Kralı VIII. Edward ve Madam Simpson’un da bulunduğu önemli konukları burada ağırlamıştır. Atatürk ayrıca 13 Haziran 1937’de 6 gün, 28 Haziran-25 Temmuz 1937 tarihleri arasında da 28 gün daha Florya Deniz Köşkü’nde çalışarak dinlenmiş, burada denize girmiştir. Atatürk’ün en son 28 Mayıs 1938 günü kullandığı köşk, vefatından sonra Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın yazlık konutu olarak kullanılmıştır.

16 Eylül 1988 tarihinde Cumhurbaşkanlığı’nca TBMM’ne bağlı Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na devredilen bu yapılar topluluğu, restorasyonu tamamlandıktan sonra dönemi içinde modern bir anlayışla inşa edilmiş, köşkün tarzına uyacak dönem eşyası ile tefriş edilerek Atatürk Müzesi haline getirilmiştir. İçinde “Atatürk İstanbul’da” konulu bir fotoğraf sergisi bulunmaktadır. Atatürk köşkünün, karada yapılmış olan Yaverlik ve Genel Sekreterlik binalarının bir kısmı günümüze ulaşmamış, kalan yapılar ise onarılarak TBMM sosyal tesisleri haline getirilmiştir.

Bugün Milli Saraylar İdaresi’nin elinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan Florya Deniz Köşkü’nün geniş bir salonu, kütüphanesi, dinlenme ve yatak odaları, banyosu bulunmaktadır. Florya’da ayrıca eski Ayastafonos Manastırı’na ait kalıntıların bulunduğu geniş alanda Atatürk’ün emriyle bir koruluk meydana getirilmiş, çamların süslediği bir koruluğa Atatürk Korusu adı verilmiştir.
 
İstanbul-Pera Palas’ta Atatürk Odası.

Mimar Alexander Vallaury’nin tasarladığı Pera Palace Hotel, oryantalist, art nouveau ve neo-klasik tarzların bir arada kullanıldığı mimarisiyle, İstanbul’un en ihtişamlı yapılarından biridir.

1892’de otelin kuruluşu için ilk çalışmalar başlatılmış, 1895’te açılışı bir balo ile yapılmıştır. Birçok ilkleri üzerinde taşıyan Pera Palace, Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği ilk ve tek bina olmuştur. Açılışından Birinci Dünya Savaşı’na kadar geçen 20 yıllık süre, otelin en parlak dönemidir.

Atatürk, ilkkez 1917 yılında Pera Palace’ta konaklamış, Veliaht Vahdettin ile birlikte gittiği Almanya’dan dönüşünde, 4 Ocak 1918 günü yine Pera Palas’ta kalmıştır. Atatürk, Birinci Dünya Savaşı sonunda, İstanbul’un işgali sırasında annesinin Beşiktaş Akaretler’deki evi işgal kuvvetlerince gözetim altında olduğu için, Pera Palas’ın birinci katındaki 101 No’lu odada sıklıkla kalmıştır. Bu odada, fikir arkadaşlarıyla buluşarak durum değerlendirmeleri yapmış, Şişli’deki eve taşınıncaya kadar Pera Palas otelinde kalmaya devam etmiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra yabancı konuklarını Dolmabahçe Sarayı yanı sıra Pera Palace’ın birinci katında bulunan 101 numaralı odasında ağırlayan Atatürk’ün, 1981 yılında müze haline getirilen odasında bir çok özel eşyası sergilenmektedir.

O yıllarda, eskidiği için atılacak olan bu eşyalar, Atatürk’ün 10 yıl süre ile koruma polisliğini yapmış olan Rıdvan Gürarı tarafından, Atatürk’ten rica edilerek alınmış olan eşyalardır. Halen Atatürk Odası’nda sergilenmekte olan bu eşyalar içerisinde; manevra gözlüğü, okuma gözlüğü, diş fırçası, diş tozu, çatal, bıçak, elbise fırçası, çay fincanı, kahve fincanı, mahmuz, takim elbise, markalı iç çamaşırları, muhtelif şapkalar, pijama ve terlikler bulunmaktadır.

Rıdvan Gürarı, Istanbul Pera Palas Oteli İşletmecisi Hasan Süzer’in bir Atatürk aşığı olduğu haberini alarak bu eşyaları kendisine göstermek üzere İstanbul’a getirmiş, Hasan Süzer’de çok memnun olarak bu eşyaları büyük bir meblağ ödeyerek satın almış ve kurulmakta olan Atatürk müzesinde özel vitrinlerde sergilemiştir. Aynı müzede, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü’ye Atatürk tarafından hediye edilen yatak örtüsü de Atatürk’ün yatağı üstündedir.

1934 yılında Yunan Başbakanı Elefterios Venizelos’un Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösteren ve Nobel BArış Ödülü Komitesi’ne yazılmış fransızca bir mektupta odada sergilenmektedir.

Müzenin en ilgi çeken parçası

1929 yılında Atatürk’ü ziyaret eden bir hint Mihracesi, Atatürk’e üzerinde bir saat motifi olan ipek bir seccade hediye etmiştir. Bu seccade üzerine dokunmuş olan saat motifi 09.07’yi göstermektedir. Bilindiği üzere Atatürk’ün ölüm saati 09.05’tir. Ancak beyin, kalpten sonra iki dakika daha yaşamaktadır. Ölümünden 9 yıl önce kendisine hediye edilen bir halı üzerinde Atatürk’ün ölüm saatini gösterir bir motifin bulunması, Atatürk’ün ölümünden sonra araştırmacıların oldukça dikkatini çekmiştir. Ayrıca seccade üzerinde sıralanmış olan 10 adet Kasımpatı çiçeği motifleride Atatürk’ün ölüm tarihi olan 10 Kasım’ı çağrıştımasıyla seccadeyi daha da gizemli bir hale getirmiştir. Seccade Atatürk Odası’nın duvarında asılı bulunmaktadır.
 
İzmir-Atatürk Müzesi

1875-1880 yıllarında halı tüccarı Takfor tarafından ev olarak yaptırılmış olan yapı, Kordonboyu üzerindedir. Bina Neoklasik tarzda bir yapıdır. Bodrum, zemin kat, 1. kat ve çatı katından oluşmaktadır. Dikdörtgen planlı ve avluludur. Ön cephede 1. katta cumbası vardır.

9 Eylül 1922’de sahibi tarafından terkedilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçmiştir. Türk ordusu İzmir’e girdiği zaman karargah olarak kullanmıştır. İzmir İktisat Kongresi’nin düzenlendiği yıllarda Atatürk çalışmalarını bu evde yürütmüştür. Kongre bitiminde hazine binayı Naim Bey’e otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır. 16 Haziran 1926’da İzmir’e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte Naim Palas’ta kalmıştır. 13 Ekim 1926’da İzmir Belediyesi tarafından satın alınan bina, içerisine yeni eşyalar da konularak Atatürk’e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir’e her gelişinde hep bu evde kalmıştır. Atatürk’ün vefatı üzerine ev, kızkardeşi Makbule Baysan’a veraset yoluyla intikal etmiştir.

25 Eylül 1940’ta İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere istimlak etmiştir. Atatürk’ün İzmir’e gelişinin 19. yılına rastlayan 11 Eylül 1941 tarihinde halkın ziyaretine açılan müze, 5 Ekim 1962 tarihinden itibaren “Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi” adını almıştır. 28 Aralık 1972’de Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’nın 12088 sayılı yazıları ile binanın mülkiyeti İzmir Arkeoloji Müzesi’ne verilmiştir. Restore ve düzenleme çalışmalarının tamamlanmasının ardından müze, 29 Ekim 1978’de törenle “Atatürk ve Etnografya Müzesi” olarak tekrar ziyarete açılmıştır. Müzede bulunan etnografik eserler 13 Mayıs 1988’de açılan yeni Etnografya Müzesi’ne taşındıktan sonra müzenin adı “Atatürk Müzesi” olmuştur.

Tüm zemin kat tabanı büyük boy mermer plakalarla döşelidir. Salonda Uşak halısı, mermer heykeller, büyük kristal ayna ve Atatürk büstü vardır. Küçük salonda, Sağ ve soldaki odada 19. yüzyıl mimari özelliklerini taşıyan şömineler mevcuttur. Birinci kata çıkan merdivenlerin başında aplik görevi yapan 2 adet tunç şövalye heykelciği bulunmaktadır. Merdiven sahanlığında büyük Atatürk portresi asılıdır.

1. katta, Atatürk’ün kullandığı odalardan toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, muhafız odası, berber odası, bekleme ve kabul odası, kütüphane, yemek odası ve banyo bulunmaktadır. Yatak odasında maun karyola, 2 komidin, 2 kadife koltuk, 1 kanepe, 1 şezlong, 1 markiz, 3 dolap vardır. Kütüphanede Fransızca bir ansiklopedi, toplantı salonunda ortada yeşil çuhalı rulet masası ve etrafında 12 adet Cosmos marka sandalye, çalışma odasında meşe kaplama çalışma masası ve onun üzerinde Atatürk’ün kullandığı yazı takımı vardır. Odalar bronz dolama heykeller, vazolar ve yağlıboya tablolarla süslenmiştir. Yerde Isparta ve Uşak halıları serilidir.

Adres: Atatürk Cad. No:24 Alsancak-İzmir
 
Kocaeli-İzmit Müzesi ve Atatürk Evi

1874 yılında Sultan Abdülaziz için yaptırılmış olan İzmit Av Köşkü, 1966 yılında düzenlenen törenle İzmit Müzesi ve Atatürk Evi olarak ziyarete açılmıştır. Sultan Abdülaziz’in çevrede avlandığı zaman dinlenmek için kullandığı tarihi köşk, iki katlı küçük bir saraydır.

Atatürk, Türk dostu Fransız yazarı Claude Farrere ile görüşmek üzere geldiği İzmit’te halkın saray adını verdiği bu köşkte misafir edilmiştir. Atatürk, İzmit halkının kendisine hazırladığı bu köşkün üst katında, merdivenin solundaki odada kalmıştır. Claude Farrere’de, Hafız Rüştü Konağında misafir edilmiştir.

Atatürk, Büyük Zafer’den sonra 16 Ocak 1923’te İzmit’e tekrar gelmiş, yine kendisi için hazırlanan bu köşke yerleşerek, akşam yemeğinden sonra gazetecilerin isteği üzerine bir basın toplantısı düzenlemiştir. Toplantı 17 Ocak 1923 günü sabah üçe kadar sürmüştür. Toplantı bitimi odasına çekilerek öğleye kadar dinlenmiş, öğleden sonra heyetleri kabul etmiştir. 19 Ocak 1923 günü İzmit’ten ayrılarak Bilecik’e uğurlanmıştır.

Atatürk’ün konuk olduğu İzmit Av Köşkü, Cumhuriyetle birlikte Valilik Konağı olarak kullanılmış, daha sonra köşkün mimari ve sanat değeri düşünülerek müze yapılmasına karar verilmiştir. Alt kat, arkeolojik eserlere ayrılırken, üst katta Atatürk’ün kaldığı yatak odası düzenlenerek 1966 yılında halkın ziyaretine açılmıştır.
 
Kastamonu - Arkeoloji Müzesi - Atatürk Salonu

Atatürk, inkılapların devam ettiği bir ortamda 24 Ağustos 1925 Pazartesi günü, arkadaşları ile birlikte, otomobille Kastamonu’ya gelmiş sevinç gösterileriyle karşılanmıştı. Atatürk halkın karşısına ilk kez şapkalı olarak Kastamonu’da çıkmış, böylece şapka inkılabını Kastamonu’da başlatmıştır.

Atatürk’ün Kastamonu’yu ziyaretleri sarısında kullandığı bazı eşyalar ve yemek takımları, Kastamonu Belediyesi tarafından hatıra olarak saklanmış, daha sonra Kastamonu Müzesi’ne verilmiştir.

Kastamonu Müzesi içerisinde ayrılan Atatürk Salonu’nda, Atatürk’ün Kastamonu ziyaretleri sırasında kullandığı eşyalar (sıralı bronzlar, gümüş çay takımı, peçete, havlu) ile Atatürk’e ait fotoğraflar sergilenmektedir.
 
Kayseri-Atatürk Evi Müzesi

19. yüzyıl sonunda Raşit Ağa tarafından ev olarak yaptırılan bina, Cumhuriyet Mahallesi’nde bulunmaktadır. Kesme taşlardan inşa edilmiş, ve iki katlıdır. Tavanı ahşap işlemelidir.

Milli Mücadele yıllarında, yanındaki arkadaşları ile birlikte 20 Aralık 1919 Cuma günü Kayseri’ye gelen Atatürk, Kayserililer tarafından coşkuyla karşılanmış, dönemin en gösterişli konağı olan İmamzade Raşit Ağa’nın evinde misafir edilmişlerdir. Kayserilerle bu evde görüşmeler yapmış, geceyi konakta geçirdikten sonra 21 Aralık 1919 sabahı Kayseri’den ayrılmışlardır.

Atatürk’ün kaldığı oda ikinci katta ve evin güney doğusundadır. Odanın tavanının ortasında yıldızlı bir göbek süslemesi mevcuttur. Ayrıca bu katta hol, dört oda ve banyo bulunmaktadır. Binanın üst katında bulunan bir odada, Atatürk’ün Kayseri’yi ziyaretleri ile ilgili belge ve fotoğraflar sergilenmektedir.

Atatürk’ün kaldığı odanın duvarında bulunan plakada, “Atatürk, Heyet-i Temsiliye Reisi olarak 20.12.1919 da Kayseri’ye teşriflerinde bu evde misafir kalmışlardır. 20.12.1964” yazılıdır.

Kayseri Atatürk Evi Müzesi, yapılan düzenleme çalışmalarının ardından 1986 yılında ziyarete açılmıştır. Tarihi konak, Gayri Menkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun aldığı bir kararla koruması gerekli eski eserlerden sayılmıştır.
 
Konya-Atatürk Müzesi

1912 yılında yapılmış olan tarihi ev, Atatürk caddesi üzerinde bulunmaktadır. iki katlı olup, yapımında kesme, moloz taş ve tuğla kullanılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra, 3 Ağustos 1920’de Konya’ya gelen Atatürk, burada bir gece kalmış, çeşitli görüşmeler yapmıştır. Bu tarihten ölümüne kadar toplam 12 kez Konya’ya gelen Atatürk, birçok kez “Atatürk Evi” olarak bilinen bu evde kalmıştır.

1923 yılında hazine adına tescil edilen ev Vali Konağı olarak kullanılmış, Atatürk’ün Konya ilini ziyaretlerinde kendisine tahsis edilmiştir. 1927 yılında hazineden Konya Belediyesi tarafından satın alınan ev 19.07.1928 tarihinde Konyalıların Atatürk’e şükranlarının bir ifadesi olarak Atatürk adına tescil edilmiş ve tapusuna “Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Konyalıların hediyesidir.” kaydı konulmuştur.

Atatürk’ün ölümünden sonra tekrar vali konağı olarak kullanılan köşk, 1963 yılında Konya Valiliğinden Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne devredilmiş, bir yıl sonra da “Atatürk Evi ve Müzesi” adıyla ziyarete açılmıştır. Atatürk Müzesi, Atatürk’ün doğumunun 100.yılında İl Kutlama Komitesi Başkanlığı’nın talepleri üzerine, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce restore edilerek, sergileme ve düzenlemesi de yeniden yapılmış ve 17 Nisan 1982 tarihinde “Atatürk Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır. Yapılan düzenlemelerde, Atatürk Evi’nin mimari özelliklerinin korunmasına büyük özen gösterilmiştir.

Müzede bulunan panolarda, Atatürk’ün Konya’ya gelişleri, şehirde yaptığı ziyaretleri, bu evde tuttuğu günlük notları gösteren belgeler, fotoğraflar ve gazete kupürleri yanında, Atatürk’ün sözleri yer almaktadır. Vitrinlerde ise Atatürk’e ait elbise, pardesü, pabuç gibi giyimler yanında, sofra takımları, salonları, dinlenirken kullandığı şezlong gibi bazı eşyalar teşhir edilmektedir. Atatürk pulları koleksiyonu da bir vitrin içerisinde sergilenmektedir.
 
Geri
Top