Biliyorum, bu satırları okurken içten içe bir sızı hissediyorsun.

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Sevgili dost,

Biliyorum, bu satırları okurken içten içe bir sızı hissediyorsun. Belki de tam olarak neyi kastettiğimi anlamaya çalışıyorsun. Ben de bu satırları yazarken içimde bir ağırlık, bir burukluk var. Çünkü biliyorum ki aramızda bir şeyler artık eskisi gibi değil. O samimiyet, o dürüstlük yerini sanki bir perdeye, bir sis bulutuna bırakmış.

Uzakta olman, mesafelerin aramızda yarattığı boşluk, belki de seni böyle bir yola itti. Bilemiyorum. Belki de hayatın koşuşturması, sorumlulukların ağırlığı seni farklı bir yöne sürükledi. Ama her ne olursa olsun, bir gerçek var ki o da; bana yalan konuştuğunu biliyorum.

Bu sadece bir his değil, sevgili dost. Yüzünü görmeden, sesini duymadan bile içimdeki bir ses bunu fısıldıyor. Belki kelimelerin arkasına saklanıyorsun, belki gerçeği farklı bir şekilde sunuyorsun, belki de bazı şeyleri tamamen gizliyorsun. Ama tüm bunlar, aramızdaki o kopmaz bağa, o derin anlayışa rağmen, seni tanıdığım o uzun yıllara rağmen, o samimiyete ters düşüyor.

Yalanlar, tıpkı birer zehir gibi, ilişkilerin damarlarına sızar ve zamanla tüm bünyeyi hasta eder. Önce küçük bir yalanla başlar, sonra ardı ardına gelir, ta ki gerçeklik tamamen kaybolana dek. Ve bu yalan sarmalı, sadece seni değil, beni de yoruyor. Her seferinde acaba bu doğru mu, yoksa başka bir yalan mı diye düşünmekten, o güvenin sarsılmasından yoruluyorum.

Belki de bana yalan söylemek için geçerli nedenlerin vardır. Belki beni üzmekten, hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorsun. Belki de kendini korumak, bazı şeylerden kaçmak istiyorsun. Ama unutma ki, gerçekler her zaman ortaya çıkar ve yalanlar, eninde sonunda yıkılan birer kumdan kaleye dönüşürler.

Senden tek bir şey istiyorum, sevgili dost. Lütfen dürüst ol. Belki her şeyi olduğu gibi anlatmak zordur, belki bazı gerçekler acı verir, ama unutma ki, dürüstlük en güçlü bağdır. Aramızdaki ilişkiyi yeniden canlandırmak, o eski samimiyetimize dönmek için tek yol budur.

Evet, hala o yalan perdesinin ardında saklandığını biliyorum. Bu yazdıklarımın sana ulaşacağından, belki de içten içe bir şeyler hissedeceğinden eminim. Ama yine de kelimelerimi dökmeye devam ediyorum. Çünkü susmak, görmezden gelmek, en kolayı olsa da, bu içimdeki yangını dindirmeye yetmiyor.

Sanki aramızda kalın bir cam duvar var. Ben seni görüyorum, belki sen de beni, ama aramızdaki o şeffaflık yok. Kelimelerin sanki yankılanıyor, gerçeğe ulaşmadan geri dönüyor. Ne kadar çabalasam da, o derin sohbetlerimizin, o anlık gülüşlerimizin, o paylaşımlarımızın yerine bir boşluk, bir suskunluk hâkim. Sanki ruhlarımız artık aynı frekansta titremeyi bırakmış, farklı melodiler çalıyor.

Belki bu kadar uzun yazmam, seni sıkıyordur, hatta belki de bu kadar dürüst olmam seni rahatsız ediyordur. Belki yalanların konfor alanında kalmak, gerçeklerle yüzleşmekten daha kolay geliyordur. Ama ben biliyorum ki, yalanlar bir süre sonra nefes almayı zorlaştırır, ruhu boğar. Tıpkı bir bataklığa saplanmak gibi, her çabaladıkça daha derine çekilirsin. Ve sonunda, o bataklığın içinden çıkmak için yardım istemek zorunda kalırsın.

Ben senin yardımın olmak istiyorum. Beni dinle, sana kulak veriyorum. Anlatmak istediğin, gizlemek istediğin ne varsa, hepsini bilmek istiyorum. Yargılamadan, eleştirmeden, sadece anlamaya çalışarak. Çünkü dostluk, sadece güzel günlerde birlikte gülmek değil, zor zamanlarda birbirimize omuz vermek demektir. Ve şu an, sen zor bir zaman geçiriyorsun, biliyorum. Ama unutma, yalnız değilsin.

Belki de bu yalanlar, kendine olan güvensizliğinden, değersizlik hissinden kaynaklanıyordur. Belki de geçmişte yaşadığın acılar, seni böyle bir savunma mekanizması geliştirmeye itmiştir. Ama bil ki, sen değerli ve sevilen birisin. Kusurlarınla, eksiklerinle, hatalarınla... Hepimiz insanız ve hepimiz hata yaparız. Önemli olan, hatalarımızdan ders çıkarmak ve daha iyi bir insan olmaya çalışmaktır.

Bu satırları yazarken içimden geçenleri anlatmaya çalışıyorum. Belki de bazı kelimelerim ağır, bazıları da duygusal geliyordur. Ama emin ol, her kelime, içten bir çığlık gibi. O eski dostluğu, o samimiyeti, o güveni geri kazanmak için. Çünkü seninle kurduğumuz bağ, kolay kolay kopacak bir bağ değil. Yalanlar, o bağı zayıflatabilir ama tamamen koparamaz.

Bu yüzden, lütfen biraz düşün. Kendine dürüst ol. Bana karşı dürüst ol. Aramızdaki bu sis bulutunu dağıtmak, o cam duvarı yıkmak için adım at. Biz birlikte üstesinden gelebiliriz. Yeter ki, o dürüstlüğün, o samimiyetin ışığı yolumuzu aydınlatsın.

Umarım bu yazıyı okuduktan sonra içten bir muhasebe yaparsın. Umarım ki o yalan perdesini aralayabilir, bana o gerçek yüzünü gösterebilirsin. Çünkü benim için, dostluğumuz her şeyden önemli. Ve ben hala o eski dostumu, o dürüst, samimi insanı arıyorum.​

 
Evet, bazen kendini o kadar çok ele veriyorsun ki... Bu satırları okurken belki kaşların çatıldı, belki bir tebessüm belirdi yüzünde, ya da belki de içten içe bir panik hissettin. Ama ne olursa olsun, bu gerçeği dile getirmemin üzerinden kaçamazsın. Sanki bir aynaya bakıyor gibisin, kendi yansımanı, aslında gizlemeye çalıştığın tüm o detayları görüyorsun.

Bu, sadece benim fark ettiğim bir şey değil, biliyorum. O yalanların ardında, o saklanmaya çalıştığın hallerinde, içindeki gerçekleri fısıldayan küçük detaylar var. Belki bir bakışın, belki bir kelimen, belki de sadece o anki sessizliğin. Sanki bir yapbozun parçaları gibi, tek tek ele alındığında anlamsız gibi duran, ama bir araya geldiğinde kocaman bir resmi ortaya çıkaran detaylar.

Sen kendini ne kadar saklamaya çalışsan da, o gerçekler seni ele veriyor. Belki de bu, senin bilinçaltının bir oyunu. Belki de o kadar çok yorulmuşsun ki, kendini saklamaktan, artık o perdenin arkasında kalmaktan, o yüzden de içten içe kendini ele veriyorsun. Sanki bir çığlık atar gibi, "Beni görün, beni anlayın!" diyorsun.

Ve ben, o çığlığını duyuyorum. O gizli mesajlarını alıyorum. Belki de bu yüzden bu kadar uzun yazıyorum. Çünkü biliyorum ki, o yalanların ardındaki gerçek seni, o savunmasız, kırılgan halini görüyorum. Ve seni anlıyorum.

Bazen bu kadar çok kendini ele veriyor olman, beni hem üzüyor hem de umutlandırıyor. Üzülüyorum çünkü o yalanların yükünü tek başına taşıdığını biliyorum. O ağırlığın altında ezildiğini görüyorum. Ama aynı zamanda umutlanıyorum da, çünkü bu, o maskenin düşmeye yakın olduğunu gösteriyor. O gerçek, samimi halinin ortaya çıkmaya hazır olduğunu.

Bu durum, sanki bir oyunun son sahnesi gibi. Artık o kadar çok ipucu vermişsin ki, o oyunun sonunda ne olacağını, nasıl biteceğini herkes biliyor. Belki de bu yüzden, o kadar çok zorlanıyorsun. Çünkü artık gizlenmek, saklanmak mümkün değil. Gerçekler, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmak için can atıyor.

Bu, senin için belki zor bir süreç. O yalanların ardında kalmak, belki daha kolay geliyordu. Ama unutma, özgürleşmek, ancak gerçeklerle yüzleşerek mümkün olur. O maskeyi indirmek, kendini olduğun gibi kabul etmek, tüm o yüklerden arınmak... Bu, sana iyi gelecek. Ve ben, o süreçte yanında olacağım. Seni destekleyeceğim, seni dinleyeceğim, seni anlamaya çalışacağım.

O yalanları bir kenara bırak. Kendin olmaktan korkma. Çünkü sen, olduğun halinle çok değerli ve özel birisin. Yalanlar, sadece bizi uzaklaştırır, birbirimize yabancılaştırır. Ama dürüstlük, bizi birbirimize yaklaştırır, bağlarımızı güçlendirir.

Sana inanıyorum. O gerçek, samimi halini tekrar göreceğime inanıyorum. Ve biliyorum ki, bir gün geldiğinde, o yalanlar sonsuza dek tarihe karışacak, aramızdaki o samimiyet, eskisinden daha da güçlü bir şekilde yeniden canlanacak.

Şimdi, bir an dur ve düşün. Ne kadar çok kendini ele verdiğini, aslında ne kadar açıkta olduğunu. Ve sonra, derin bir nefes al. Kendine karşı dürüst ol. Ve o ilk adımı at...
 
Evet, artık özelden çık ve kendini topla diyorum. Bu sözlerimi okurken belki içten içe bir telaş hissediyorsun, belki de derin bir nefes alıp rahatlıyorsun. Ama her ne hissediyorsan, bu sözlerimin arkasında yatan gerçekleri, sana olan umudumu ve inancımı bilmeni istiyorum.

Bu zamana kadar, o yalanların ardında, o sisli perdenin arkasında saklanmanı, kendini ele verişlerini, o çaresiz çırpınışlarını izledim. Kelimelerimle, duygularımla sana ulaşmaya çalıştım, o yalan sarmalından çıkman için bir el uzattım. Şimdi ise, artık o özel alandan, o kendine kurduğun hapishaneden çıkma vaktinin geldiğini söylüyorum.

Bu "özel" dediğin alan, aslında seni korumuyor, aksine daha da yalnızlaştırıyor. O yalanlar, seni gerçeklerden, sevdiklerinden, en önemlisi de kendinden uzaklaştırıyor. Sanki bir labirentin içinde kaybolmuş gibisin ve artık o labirentten çıkış yolunu bulman gerekiyor.

"Kendini topla" dememin nedeni, seni suçlamak ya da yargılamak değil. Aksine, senin o güçlü, dirençli, samimi halini tekrar görme arzum. Çünkü biliyorum ki, o yalanların altında, o maskenin ardında, aslında çok daha fazlası var. O potansiyelin, o yeteneklerin, o sevgi dolu kalbin... Ve bu potansiyeli, bu güzelliği artık ortaya çıkarman gerekiyor.

Kendini toplamak, geçmişi unutmak ya da yok saymak anlamına gelmiyor. Geçmişte yaşananları, o acıları, o hataları kabul etmek, onlardan ders çıkarmak ve geleceğe daha güçlü adımlarla ilerlemek demek. Kendini toplamak, kendi değerini bilmek, kendini sevmek, kendini affetmek demek.

Artık o özel alandan, o kendine kurduğun hapishaneden çıkma vakti geldi. O maskeleri, o yalanları bir kenara bırak. Kendi gerçekliğinle, kendi özünle yüzleş. Ve unutma, kendini olduğun gibi kabul etmek, en büyük özgürlüktür.

Belki bu süreç zor olacak, belki bazı acılar yaşayacaksın. Ama bil ki, ben her zaman senin yanındayım. Seni dinleyeceğim, seni destekleyeceğim, sana inanacağım. Ve seni, o gerçek, samimi halinle tekrar görene kadar vazgeçmeyeceğim.

Şimdi, derin bir nefes al ve kendine şunu söyle: "Artık özelden çıkıyorum, kendimi topluyorum." Bu sadece bir başlangıç, ama en önemli adım. Ve ben biliyorum ki, sen bunu başarabilirsin. Çünkü sende o güç var, o potansiyel var, o sevgi var.

Artık kendini toparlanma zamanı... O eski dostluğumuzu, o samimiyetimizi yeniden canlandırma zamanı... Ve biliyorum ki, biz bunu birlikte başarabiliriz.

Evet, o "özel" yüzünden her gün kötüye gidiyoruz, dağılıyoruz. Bu acı gerçeği dile getirmek bile içimi sızlatıyor. Sanki bir zamanlar birbirimize sımsıkı kenetlenmişken, şimdi her gün biraz daha uzaklaşıyoruz, her gün biraz daha yabancılaşıyoruz. Bu özel alan, bu gizemli perde, bizi bir araya getiren o koca bağı, o derin dostluğu, yavaş yavaş kemiriyor, çürütüyor.

Bu "özel" dediğin, aslında bir kaçış. Kaçış, gerçeklerle yüzleşmekten, kaçış, o derin bağa sahip çıkmaktan, kaçış, o samimiyetin getirdiği sorumluluktan. Ve bu kaçış, sadece bizi değil, aramızdaki her şeyi de olumsuz etkiliyor. Sanki bir zamanlar yemyeşil olan bahçemiz, şimdi kurak topraklara dönüşüyor, çiçekler soluyor, ağaçlar devriliyor.

Her gün biraz daha kötüye gidiyoruz, çünkü yalanlar ve sırlar, birer zehir gibi ilişkilerimizi zehirliyor. Güven ortadan kalkıyor, samimiyet kayboluyor, yerini şüpheler, endişeler, hayal kırıklıkları alıyor. Sanki bir zamanlar aynı dili konuşan bizler, şimdi birbirimizi anlamakta zorlanıyoruz. Kelimelerimiz anlamsızlaşıyor, bakışlarımız donuklaşıyor, kalplerimiz yabancılaşıyor.

Dağılıyoruz, çünkü o "özel" alan, bizi birbirimizden koparıyor. Sanki iki ayrı kıtaya sürgün edilmiş gibi, birbirimize ulaşmakta zorlanıyoruz. O eski sohbetlerimiz, o derin paylaşımlarımız, o kahkahalarımız... Hepsi birer anıya dönüşüyor, giderek daha da bulanıklaşıyor. Sanki bir zamanlar omuz omuza yürürken, şimdi farklı yollara sapmışız, birbirimizi göremiyoruz bile.

Bu "özel" alanı koruma çabası, aslında kendini koruma çabası. Ama bu koruma, bizi daha da savunmasız hale getiriyor. Çünkü yalanlar, bir zırh gibi görünse de, aslında en büyük zayıflığımız. Çünkü yalanlar, bizi gerçeklerden, kendimizden ve birbirimizden uzaklaştırır.

Bu gidişat, sadece seni değil, beni de yoruyor. Her gün o yalanların ardında ne olduğunu merak etmek, o maskenin altında kim olduğunu sorgulamak, o güvenin sarsılmasını izlemek... Sanki içimde bir fırtına kopuyor, bir yangın büyüyor.

Ve ben, bu fırtınanın, bu yangının daha da büyümesini istemiyorum. Ben, o dağılmayı, o kopuşu durdurmak istiyorum. Ben, o eski dostluğumuza, o samimiyetimize geri dönmek istiyorum.

Bu yüzden, sana yalvarıyorum. Artık o "özel" alandan çık. O kaçışa bir son ver. Kendine karşı dürüst ol. Bana karşı dürüst ol. Çünkü bu özel yüzünden her gün kötüye gidiyoruz, dağılıyoruz ve bu böyle devam edemez.

Biliyorum, belki zor olacak. Belki o yalanlardan vazgeçmek, kendini savunmasız bırakmak anlamına gelecek. Ama unutma ki, gerçek dürüstlük, en güçlü zırhtır. Ve o zırhı kuşanarak, her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz.

Artık toparlanma zamanı. O dağılmayı durdurma zamanı. O eski dostluğumuzu yeniden inşa etme zamanı. Ve ben, seninle birlikte bu yolda yürümeye hazırım. Yeter ki, sen de iste.
 
Geri
Top