• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Çocuklar Için Hacivat Karagöz Oyunları

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Çocuklar için eğlendirici ve güldürücü Hacivat Karagöz atışmaları, diyalogları, oyunları...
Bu söyleşmelerimiz, okunmak için ve çocuklarımıza uygun şekilde yazılmıştır. Günümüz olaylarını, günümüz Türkçesi ile işlemektedir ve her söyleşmenin ayrı bir konusu vardır.

Bu söyleşmeleri elbette zaman zaman tekrar okuyacak ve neşeleneceksiniz! Fakat onlardan iki ayrı alanda daha yararlanabilirsiniz! Çünkü Karagöz'ü çok seviyorsunuz!

Birincisi: Karagöz ile ilgili şiir, hikâye ve söyleşme yazmak isteyenler için, bu söyleşmeler örnek ve kaynak olacaklardır.

İkincisi: Evinde Karagöz oynatım çalışması yapmak isteyecek çocuklarımız, başka kaynaklardan yararlanabilecekleri gibi, bu söyleşmeleri de perdede canlandırabilirler.

Ancak, bu söyleşmelerin Karagöz oynatımında aynen ve bir başına kullanılamayacağı unutulmamalıdır.

Oynatım için gerekli temel bilgiler de burada verilmiştir. İşte bu bilgiler ışığında, söyleşmelerin perdeye nasıl uygulanacağına dikkat etmelidir. Çünkü, Karagöz oynatımında, bozulmaması gereken bir akış ve işleyiz kalıbı bulunmaktadır.

Bu kalıbın ne olduğunu kısaca hatırlayalım:


Perdedeki göstermelik alınır. /Şarkı ile Hacivat gelir./ Perde gazelini okur./ Konuşur ve Karagöz'ü çağırır./ Atışır ve kavga ederler./ Karagöz yerde kalır ve kalkar. Kaçan Hacivat tekrar gelir./ Yeniden konuşmaya başlarlar.

İşte söyleşme bu araya girer.

Söyleşme "çenginin dansı" ile tatlıya bağlanır. İki arkadaş, tekrar perdeye gelerek, bilinen kısa konuşmaları ile gösteriyi bitirirler.

Söyleşme ve bu konuşmalar ezberlenmemeli, dikkatle okunup akılda kalanlar, istenirse, eklemeler ve değişiklikler yapılarak kullanılmalıdır.



KURBANLIK KOÇ


HACİVAT - (Gelir ve söylenir.) Allah Allah, her halde yanlış görmüyorum ama Karagöz buralarda ne geziyor acaba? Aaaa, yanında bir de kocaman boynuzlu, kınalı bir koç var. (Seslenir) Karagöz'üm merhaba!..

KARAGÖZ - Hoş geldin suda pişmiş balkabağı!...

HACİVAT - Aman efendim, perdede değiliz güzel konuş!

KARAGÖZ - Köftehor, perdede değiliz ama sen beni yine her yerde rahatsız ediyorsun.

HACİVAT - Canım, rahatsız olacak ne var? Geçerken seni görüp "Merhaba!..." dedim o kadar...

KARAGÖZ - Öyleyse sana bana merhaba! Haydi yoluna git!

HACİVAT - Zaten gideceğim de... Buralarda ne yapıyorsun diye merak ettim?

KARAGÖZ - Pataklarım ha, ne yaptığımı görmüyor musun?

HACİVAT - Görüyorum ama Karagöz'üm doğrusu bir şey anlayamıyorum. Bir defa Kurban Bayramı geçti. Sonra senin yedi yüz yıldır böyle bir koçla gezerken ilk defa görüyorum.

KARAGÖZ - Ne olmuş?...

HACİVAT - Ne olmuşu var mı? Yani bu koç neyin nesi?

KARAGÖZ - Babasının oğlu... Köftehor, onu ben doğurmadın ki neyin nesi olduğunu bileyim.

HACİVAT - Efendim, anlatamadım galiba... Neden beraber dolaşıyorsunuz?

KARAGÖZ - Birbirimizi kaybetmemek için Hacı Cavcav!

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, yine anlatamadım! Yani bu koçu neden gezdiriyorsun?

KARAGÖZ - Bende onu yemle besleyecek para var mı! Yeşil salata, karpuz kabuğu falan bulup yediriyorum. Açlıktan ölürse sahibine ne cevap veririm. Hayvana da yazık olur.

HACİVAT - Bu koç senin değil mi?

KARAGÖZ - Patakların ha! Ekmek Parası zor buluyorum. Bu koçu nasıl alacağım, alay mı ediyorsun?

HACİVAT - Alay olur mu Karagöz'üm! Fakat senin olmadığına göre sahibinden her halde para alacaksın?

KARAGÖZ - Ne parası?...

HACİVAT - Koçu dolaştırıp karnını doyuruyorsun diye...

KARAGÖZ - Sana öyle mi söyledi Cavcav?...

HACİVAT - Kim?...

KARAGÖZ - Bu koçun sahibi?

HACİVAT - Anlayamadım, yani sen bu koçun sahibini de mi tanımıyorsun?

KARAGÖZ - Köftehor, sahibini tanısam is aramayı bırakır, uyuklamayı terkeder böyle ortalıkta dolaşır mıyım? Üstelik bu hayvanın yanında pek eğilmeye de gelmiyor. Arkadan insanın poposuna öyle vuruyor ki... Üç defa onun yüzünden kaldırımları yaladım.

HACİVAT - Vah vah vah, geçmiş olsun Karagöz'üm!

KARAGÖZ - Sağolasın!...

HACİVAT - Fakat benim aklım iyice karıştı. İkiniz böyle daha ne kadar beraber dolaşıp duracaksınız.

KARAGÖZ - Yorgunluktan bir yere düşüp bayılana kadar...

HACİVAT - Canım şakayı bırak!

KARAGÖZ - Köftehor, anlamıyor musun bir yandan da sahibini arıyoruz.

HACİVAT - Bak bu doğru... Ayrıca sahibi belki sizi görüp koçunu tanır da sana bolca bahşiş verir

KARAGÖZ - Âmin!... Ne kadar bahşiş verir?

HACİVAT - Bilemem ama yine aklıma bir soru takıldı?

KARAGÖZ - Aklına boru mu takıldı?...

HACİVAT - Saçmalama!... Söyle bakalım sen bu koçu nerede buldun Karagöz'üm?...

KARAGÖZ - Nerede olacak, bayramın ilk günü seninle bayramlaşıp bahçenizden yola çıktım ki peşimden geliyor. Ayıp olmasın diye "Git" diyemedim.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, desene bu bizim kaybolan koçumuz! Ver bakayım ipi! (Koçu alıp gider.)

KARAGÖZ - (Seslenir.) Hacı Cavcav, Benim bahşiş ne olacak?... (Gider)
 
Son düzenleme:
Diş Macunu

HACİVAT - (Gelir ve söylenir.) Karagöz'üm yine nereye gidiyorsun acaba? Aaaa, durmadan da yalanıyor? (Seslenir.) Aman Karagöz'üm, nasılsın iki gözüm?..

KARAGÖZ - Cımcam cağcuğ... Ohhh!...

HACİVAT - Anlamadım, ne diyorsun?...

KARAGÖZ - Ohhh, muuhhh...

HACİVAT - Allah Allah, neyin var?...

KARAGÖZ - Muğuhhh muğuhhh... Yine ne istiyorsun Hacı Cavcav?

HACİVAT - Bir şey istediğim yok! Seni gördüm de şöyle bir hatırını sorayım dedim ama acayip sesler çıkarıp duruyorsun?

KARAGÖZ - Muuğhkkk... Âmin!...

HACİVAT - Üstelik yalanıp da duruyorsun? Boğazın falan mı ağrıyor.

KARAGÖZ - Sen yoluna git, ben bugün çok iyiyim!

HACİVAT - Hem de çok iyisin öyle mi? Şimdi daha çok merak ettim?

KARAGÖZ - Merak edecek ne var?

HACİVAT - Efendim durmadan yalanıp tuhaf sesler çıkarıyorsun. Seni böyle başkaları görürse ne derler? Aklından zorun mu var?

KARAGÖZ - Aklımdan zorum falan yok, bugün çok güzel bir gün Hacı Cavcav!

HACİVAT - Canım hava güzel, haklısın ama bunun için yalanmak mı lâzım?

KARAGÖZ - Hava değil, benim için çok güzel bir gün oldu.

HACİVAT - Yaaaaa, çok memnun oldum.

KARAGÖZ - Çok memur mu oldun?

HACİVAT - Değil canım, yani bu haberine çok sevindim.

KARAGÖZ - Sağol, teşekkür ederim!...

HACİVAT - İyi ama sebebini söylemiyecek misin? Güzel bir iş falan mı buldun?

KARAGÖZ - Diş falan bulmadım.

HACİVAT - Beni yine meraktan çatlatacaksın? Karagöz'üm neden yalanıp durduğunu başından güzelce bir anlatsan çok iyi olur?

KARAGÖZ - Sabah kahvaltısından sonra oğlum ders çalışmak için arkadaşlarına, hanım komşuya gitti. Ben de köşeme çekilip, iş verecekler beni kolay ve çabuk bulsun diye uyuklayıp beklemeye başladım.

HACİVAT - Uyuklayacağına kendin dolaşıp iş arasan daha iyi olmaz mı? Neyse, sonra?...

KARAGÖZ - Sonraaa... Birden aklıma geldi. Hanım dişlerini fırçalayıp gitti, oğlum da... Hele bir de ben şu işi yapayım dedim.

HACİVAT - Aferin Karagöz'üm, sonra?...

KARAGÖZ - Sorup durma da söyleyeceğimi unutmayayım! Derken efendim, musluğun başına gittim, hanımın bana aldığı , hiç kullanmadığım diş fırçasını buldum.

HACİVAT - İyi ama bunları yalanlamakta ne ilgisi var?

KARAGÖZ - Dinleyeceksen doğru dinle, pataklarım ha!

HACİVAT - Tamam, dinliyorum!...

KARAGÖZ - Sonra dış macunu aradım, yok... Aaaa, bir de baktım mutfakta unutmuşlar. Hemen alıp fırçanın üstüne sürdüm. Aman bir güzel kokuyor.

HACİVAT - Tabii, mis gibi kokar da insanın ağzını da ferahlatır.

KARAGÖZ - Ooohhh, mis gibi çikolata kokuyor!

HACİVAT - Demek ki kakaolu diş macunu da çıktı.
KARAGÖZ - Fırçayı ağzıma sokup macunu dişlerime bir güzel sürdüm. Aman ne güzel Hacı Cavcav! Tadı da çikolata gibi... Başladım macunu yemeye...

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, diş macunu yenir mi?

KARAGÖZ - Hem de nasıl?... Fırçayı yaladım da, tüpü de sıkıp macunun hepsini yedim.

HACİVAT - Bu nasıl diş macunu imiş?...

KARAGÖZ - Diş macunu değilmiş... Hanım oğluma iyi not aldı diye tüp çikolata almış... Gelince bağırmaya başladı. Ben de evden kaçtım. (Gülerek giderler.)
 
Borç Korkusu

HACİVAT - (Hacivat dükkânın önünde otururken Karagöz geçmektedir. Seslenir) Karagöz, Karagöz!...

KARAGÖZ - ................

HACİVAT - (Söylenir.) Allah Allah? Başına kötü bir şey mi geldi acaba, dalgın dalgın geçiyor? (Seslenir.) Karagöz, Karagöz!...

KARAGÖZ - Merhaba Hacı Cavcav, sen burada mısın?

HACİVAT - Canım nerede olacağım ya? Burası benim dükkanım değil mi! Hele gel bakalım yanıma!...

KARAGÖZ - Hayırlı işler!...

HACİVAT - Sağolasın Karagöz'üm! Fakat sen böyle dalgın ve düşünceli şekilde nereye gidiyorsun?

KARAGÖZ - Nereye gittiğimi biliyor muyum?

HACİVAT - Vah vah vah!...

KARAGÖZ - Başıma bu da mı gelecekti.

HACİVAT - Efendim derdini söylemeyen dermanını bulamaz. Hele anlat bakalım, neden kara kara düşünüyorsun?

KARAGÖZ - Beyaz beyaz düşünemiyorum da onun için...

HACİVAT - Saçmalamayı bırak da derdini anlat! Belki yardımcı olurum.

KARAGÖZ - Aman Hacı Cavcav, sahiden yardım eder misin?

HACİVAT - Canım bundan şüphen mi var? Altı yüz yılık dostluğumuz var. Tabii yardım ederim.

KARAGÖZ - Hay sağolasın, gönlümü rahatlattın!...

HACİVAT - Anlat bakalım, mesele nedir?

KARAGÖZ - Yardım edecek misin Hacı Cavcav?

HACİVAT - Edeceğimi söyledim ya!

KARAGÖZ - Öyleyse bana hemen borç para ver!

HACİVAT - Karagöz'üm para istemeyi bırak da bana derdini söyle!

KARAGÖZ - Pataklarım ha! Söyledim ya!... Eğer borcumu ödemezsem hayatım tehlikede...

HACİVAT - Her neyse... Sen şu işi başından iyice anlat?

KARAGÖZ - Aaaah ah Hacı Cavcav, her şey bugün yemekten sonra başladı. Sonra gidip iş ararım diye köşemde şöyle bir şekerleme yapıyordum.

HACİVAT - Eeeeee, sonra?

KARAGÖZ - Kes sesini de dinle! Birden acı acı kapı çalındı. Kapıyı açmamla iki kişinin beni yaka paça dışarı çıkarmaları bir oldu.

HACİVAT - Vah vah vah!... Kimse görmedi mi, "Kurtarın!..." diye bağırmadın mı?

KARAGÖZ - Ağzımı da kapattılar. Derken kendimi suratsız bir adamın önünde buldum. "Bana olan borcunu neden vermiyorsun?" diye bağırdı.

HACİVAT - Borcun mu varmış?...

KARAGÖZ - Ne bileyim?... "Borcum yok!" dedim. "Oğlun otomobil kredisi aldı, hanımın on tane bilezik kredisi aldı." dedi.

HACİVAT - Sana neden haber vermemişler?

KARAGÖZ - Onları bırak, ben de kendime haber vermeden villa kredisi almışım Hacı Cavcav!

HACİVAT - Allah Allah? Adamlar haklı Karagöz'üm neden işin bile yokken böyle kredi alıp yersin?

KARAGÖZ - Bilmiyorum ki ne zaman alıp yedik!

HACİVAT - Eeeee, sonra ne oldu?

KARAGÖZ - Ne olacak, "Ödeyemiyorsan, aldığın paraları geri ver!" dediler. "Veremem!..." dedim.

HACİVAT - Hiç olmazsa "Geri veririm!" deseydin de, ödeme gününü ileri alıp bir çare arardık. "Veremem!..." dersen orada başına neler gelir.

KARAGÖZ - Geldi zaten... Suratsız adam bana öyle kızdı ki, kel kafama bir yumruk indirdi. Ben yere yuvarlandım.

HACİVAT - Aaaa, Karagöz'üm senin suratında, efendim burnunda çürükler var?

KARAGÖZ - Köftehor, söyledim ya yere yuvarladılar diye!

HACİVAT - Büyük geçmiş olsun!...

KARAGÖZ - Gözümü bir açtım ki Hacı Cavcav, uyukladığım yerden düşmüşüm!

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, bana rüyâ mı anlattın! (Gülerler, Karagöz gider.)
 
Kan Karpuz

HACİVAT - (Karagöz, arkadaşının dükkânı önüne gelir.) Aman Karagöz'üm bu ne hâl? Çabuk dükkâna gir de bir çaresine bakalım!

KARAGÖZ - "Gir!..." demesen de zaten gireceğim Hacı Cavcav, eve kadar böyle gidilir mi?

HACİVAT - Allah Allah?... Üstün başın batmış, koynuna karpuz kabukları girmiş, kafana ve yüzüne karpuz çekirdekleri yapışmış... Her yerinde ayrıca karpuz parçaları var.

KARAGÖZ - Hay hay!...

HACİVAT - Eeee anlatsana, karpuz kamyonu üstüne mi boşaldı?

KARAGÖZ - Öyle bir şey olmadı.

HACİVAT - Yoksa sen bir karpuz sergisinin ortasına falan mı düştün?

KARAGÖZ - Öyle de hiç olmadı.

HACİVAT - Başka ne olabilir? Her halde bir grup arkadaş karpuz dilimlerini birbirinize atarak savaşçılık oynadınız değil mi?

KARAGÖZ - Köftehor her işim bitti de iş ortalıkta karpuz savaşına mı kaldı?

HACİVAT - Ne bileyim canım, doğrusunU sen anlatmıyorsun ki?

KARAGÖZ - Görmüyor musun nefes nefese oturuyorum. Hele bir aklım başıma gelsin...

HACİVAT - Haklısın, onu düşünemedim!

KARAGÖZ - Sen şu kapıdan bir dışarı bak, kucağında karpuzlarla beni arayan kimse var mı?

HACİVAT - Kim arayacak?

KARAGÖZ - Karpuz sergisinin sahibi...

HACİVAT - Görürsem, burada olduğunu söyleyeyim mi?

KARAGÖZ - Pataklarım ha, ben zaten onun elinden kaçıp zor kurtuldum. Sorarsa "Yok!..." dersin!

HACİVAT - Pekalâ Karagöz'üm, dediğin gibi yaparım. Fakat sen de yavaş yavaş anlat bakalım, bu karpuz sergisinin sahibiyle ne işin var?

KARAGÖZ - Ne işim olacak... Sabahtan beni işe aldı.

HACİVAT - Aman ne iyi efendim demek iş buldun?

KARAGÖZ - Acele etme de dinle! Sergiyi hazırladık, gelen kamyondan karpuzları indirip bir güzelce dizdik...

HACİVAT - Haydi bakalım, hayırlı müşteriler Karagöz'üm!

KARAGÖZ - Âmin!..

HACİVAT - Hemen satışa başladınız değil mi?

KARAGÖZ - Başlamadık... Sergi sahibi izin işlerini bitirmek için belediyeye gitti. Bana da "Karpuzları ortasından kesip güzelce yerleştir. Müşteriler görsün, canları çeksin, alsınlar." dedi.

HACİVAT - Hıımmm, adam işini biliyormuş... Tabii sende karpuzları kesip dizdin Karagöz'üm!

KARAGÖZ - Aaaaah ah, hem de nasıl Hacı Cavcav! Aldım bıçağı elime, bir gayret, bir baştan girip öte baştan çıktım.

HACİVAT - Anlayamadım?...

KARAGÖZ - Anlamayacak ne var? Sergideki karpuzların hepsini ortasından kesip bir güzel dizdim.

HACİVAT - Vah vah vahhh!... Desene yandın!

KARAGÖZ - Hiç sorma, hem de ne yandım Hacı Cavcav! Adam izin almış, neşe içinde geldi. Taksiden inip serginin halini görünce düşüp, bayıldı.

HACİVAT - Gördün mü olanları!... Eeee?...

KARAGÖZ - Şoför onu serginin içine taşıdı, gitti. Ben de yüzüne karpuz suyu döke döke ayılttım ya keşke ayıltmaz olsaydım.

HACİVAT - Aman ne oldu Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Köftehor anlamadın mı ne olduğunu? Önce beni karpuzların içine batırdı batırdı çıkardı. Sonra da eline karpuz bıçağını alıp düştü peşime...

HACİVAT - Allah iyiliğini versin! Hiç karpuz sergisi görmedin mi canım? İnsan bir iki tanesini kesip-bırakır. (Karagöz gider.)
 
Telefon İşi

(Karagöz, Arkadaşının Dükkânına Gelmiştir)

HACİVAT - Aman Efendim, canım efendim, hoş geldin safa geldin!

KARAGÖZ - Hoş bulduk Hacı Cavcav!...

HACİVAT - Ne o, gözlerin açılmıyor? Hasta mısın?

KARAGÖZ - Pasta sensin, ağzını bozma!

HACİVAT - Canım hemen yanlış anladın, yani rahatsız mısın diye soruyorum?

KARAGÖZ - Köftehor, rahatlamıştım ama gönderdiğin çocuk kapıda bağıra bağıra beni uyandırdı.

HACİVAT - Neyse Karagöz'üm geldiğine iyi ettin! Hele şöyle telefonun başına bir otur bakayım!

KARAGÖZ - Telefonun ayaklarına otursam olmaz mı Hacı Cavcav? Sonra kırılır falan...

HACİVAT - Efendim lafın gelişi öyle denir. Telefonun üstüne oturulur mu? Yanına otur!

KARAGÖZ - Hay hay, oturdum! Ne olacak şimdi?...

HACİVAT - Şimdi sana bir haber vereceğim ki muhakkak sevineceksin!

KARAGÖZ - Hangi gazetede okudun?...

HACİVAT - Gazete haberi değil, sana ait bir haber...

KARAGÖZ - Birisi bana para mı yolladı?

HACİVAT - Değil efendim, bir iş yapmadan kimse kimseye para yollar mı?

KARAGÖZ - Ne söyleyeceksen söyle, uykum yarıda kaldı.

HACİVAT - Efendimiz, az evvel yolda gelirken sana çok güzel bir iş buldum.

KARAGÖZ - Sen onu kendi ağzına tak köftehor!

HACİVAT - Yanlış anladın galiba?

KARAGÖZ - "Yolda gelirken sana diş buldum." demedin mi? Altın dişse ver de hemen gidip satayım.

HACİVAT - Diş değil Karagöz'üm, iş iş!...

KARAGÖZ - Öyle söylesene! Nasıl bir iş?...

HACİVAT - Aman Efendim, tam sana göre... Çok kolay ve zevkli bir iş...

KARAGÖZ - Ben zevzevkli bir iş istemem Hacı Cavcav!

HACİVAT - Hacivat yine yanlış anladın! Zevzekli iş olur mu...Zevkli iş, yani seveceğin bir iş...

KARAGÖZ - Para versinler de ben her işi yaparım.

HACİVAT - Neyse... Seni çağırdım ki, yeni işinle ilgili olarak biraz alıştırma yapalım.

KARAGÖZ - Hay hay, ben çok güzel atıştırma yaparım. Ne yiyeceğiz?

HACİVAT - Saçmalamayı bırak da beni iyi dinle!

KARAGÖZ - Çabuk söyle, hemen gidip işe başlayayım.

HACİVAT - Canım işin ne olduğunu öğrenmeden başlamak olur mu? Şimdi ben de ne yapacağını öğretmek istiyorum.

KARAGÖZ - Pataklarım, çabuk öğret!... Ben her işi yaparım.

HACİVAT - Efendim, telefon bekçiliği yapacaksın!

KARAGÖZ - Hacı Cavcav, bekçilerin maaşı azdır. Telefon polisliği yapsam olmaz mı?

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, olmaz!...

KARAGÖZ - Olsun, yaparım! Tabancayı kim verecek?
HACİVAT - Ne tabancası Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Köftehor, bekçilik yapacağım ya!...

HACİVAT - Yanlış anladın, öyle tabancalı bekçilik değil! Telefonun yanında bekleyeceksin...

KARAGÖZ - Kimse çalmasın diye mi?

HACİVAT - Hayır, dükkân sahibi olmadığı zaman sana iş düşecek...

KARAGÖZ - Ben de düşen fişleri toplarım

HACİVAT - Yine saçmalıyorsun! Fiş değil... Birisi arayıp telefon çalınca sen bakacaksın!

KARAGÖZ - Telefonu çalanı hemen polise bildiririm.

HACİVAT - Allah Allah... Yine sinirlerim bozulmaya başladı. Telefonun zili çalınca açıp-bakacaksın!

KARAGÖZ - Kapıya mı bakacağım Hacı Cavcav?...

HACİVAT - Anlaşıldı, sen bu işi de yüzüne gözüne bulaştıracaksın... En iyisi ben sana daha kolay başka bir iş bulayım.(Karagöz gider.)
 
Bahçevan İşi

(Hacivat, bir parkın yanından geçmektedir.)

HACİVAT - (Söylenir.) Aaaaa, parkta oturan şu adam da Karagöz'e benziyor. Üstünde de mavi bir tulum var. (Seslenir.)Karagöz!...

KARAGÖZ - Adımımı öğreniyorsun?

HACİVAT - Değil efendim, birden tanıyamadım da... Hele yanına oturup biraz nefes alayım.

KARAGÖZ - Kirazlı fes başka yerden al!

HACİVAT - Bakıyorum yine sinirlisin ama Karagöz'üm her halde güzel bir iş buldun?

KARAGÖZ - Hay hay güzel bir diş buldum. Yarısı altın, yarısı gümüş...

HACİVAT - Canım bırak altın dişi falan!... Baksana üzerinde iş tulumu var. Ne işi buldun?...

KARAGÖZ - Bahçevanlık Hacı Cavcav!...

HACİVAT - Aman ne güzel! Ne zaman işe başladın? Nerede?

KARAGÖZ - Bu sabah... Şeyde, bizim mahallenin sonunda, cadde kenarında köşklü, kocaman bir bahçede...

HACİVAT - Tamam Karagöz'ün bildim! Zeliha Hanım köşkü derler... Kocası geçen yıl vefat etti.

KARAGÖZ - İşte orası Hacı Cavcav!...

HACİVAT - Hanımeli var mı?

KARAGÖZ - Alay mı ediyorsun, hanımın eli de var iki ayağı da!

HACİVAT - Değil efendim, yani bahçesinde hanımeli çiçeği bulunuyor mu?

KARAGÖZ - Hay hay... Köftehor bilmiyor musun kocaman bahçe içinde her şey var.

HACİVAT - Canım yerini biliyorum ama içini hiç görmedim. Ne renk aslanağızları var?

KARAGÖZ - Köşkün içinde hayvanat bahçesi de mi kurmuş?

HACİVAT - Karagöz'üm, sen hiç aslanağzı diye çiçek duymadın mı? Sonra efendim, yâsemin ne tarafta?

KARAGÖZ - Az evvel babası ile bakkala girdi.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, sizin sokaktaki Yasemin kızı sormuyorum. Bu da bir çiçek ismi!

KARAGÖZ - Köftehor, öyle sorsana!...

HACİVAT - Pekâlâ Karagöz'üm, gül?...

KARAGÖZ - Pataklarım ha! Durup dururken güleyim de aklını kaçırmış diye beni götürsünler.

HACİVAT - Hah hah hah!... Efendim ben sana "Gül!" demedim. Yani bahçede gül de var mı?

KARAGÖZ - Olmaz mı, çeşit çeşit...

HACİVAT - Efendim, bahçen var ama bahçevanlık ayrı bir meslektir. İşe başlayınca neler yaptın?

KARAGÖZ - Acele yağmur yağmış ama ben önce bahçeyi bir güzel suladım.

HACİVAT - Hanım kızmadı mı?

KARAGÖZ - Kızmadı da "Su parasını ödersin!" dedi.

HACİVAT - Aşı da yapmaya kalktın mı yoksa?

KARAGÖZ - Köftehor, kalem aşısı yapmamı hanım istedi. Ben de yaptım.

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, nasıl yaparsın?

KARAGÖZ - Nasıl olacak, bakkaldan bir düzine kurşunkalem aldım gösterdiğim gülleri kesip kalemleri ucuna yapıştırarak bağladım.

HACİVAT - Hanım başka ne yapmanı istedi?

KARAGÖZ - "Güllerin bitini ilaçla!" dedi. Ben de eczaneden bit ilacı alıp hepsine sürdüm.

HACİVAT - Allah müstehakını vermesin! Güllerdeki baş biti değil, yeşil bir böcek... Sonra?...

KARAGÖZ - "Sebzelere dikkat et, kurt olmasın!" dedi.

HACİVAT - Sen ne yaptın?...

KARAGÖZ - Bir şey yapmadım. Bahçede hanımın kendi köpeği var. Kurt olsa zaten o kovalar.

HACİVAT - Sebze bahçesinde pırasa da var mı?

KARAGÖZ - Beni câhil mi zannettin, sebze bahçesinde yarasının ne işi var? Kargalar gelip domateslerle meyvaları yiyip-gidiyordu.

HACİVAT - Tühhh, korkuluk yok mu?

KARAGÖZ - Alay etme, bahçenin içinde korkuluk olur mu?

HACİVAT - Desene bu akılla hanımın başına bela oldun?

KARAGÖZ - Zaten hanım da bana "Ne başbelası adamsın al şu yarım günlük paranı da bir daha gelme!" dedi Hacı Cavcav.(Hacivat gider.)
 
Sihirli Paket

HACİVAT - (Karagöz, dükkâna gelmiştir.) Hoş geldin Karagöz'üm! Maşallah sabahleyin bir göründün, bir kayboldun.

KARAGÖZ - Hay hay, az kalsın kayboluyordum.

HACİVAT - Canım sen de kaybolacağın yerlere neden gidiyorsun? İş mi aradın?

KARAGÖZ - Ben gitmedim, Avukat Rahmi Bey gönderdi. Arkadaşından acele bir paket gelecekmiş. Beni görünce...

HACİVAT - Anlaşıldı... "Sen getirir misin?..." dedi. Sen hemen kabul ettin.

KARAGÖZ - Neden kabul etmeyeyim, para verecek...

HACİVAT - Tabii doğru yapmışsın, boş durmaktan iyidir. Pekalâ sen şimdi geliyor musun, gidiyor musun?

KARAGÖZ - Paketi aldım da vermeye gidiyorum.

HACİVAT - Karagöz'üm her halde paket çok büyük de dışarı bırakıp dinlenmek için içeri girdin değil mi?

KARAGÖZ - Hayır, tek elimle kolayca taşıdım.

HACİVAT - Eeeee, nereye bıraktın?

KARAGÖZ - Neyi nereye bıraktın Hacı Cavcav?

HACİVAT - Canım sen yorgunluktan ne söylediğini bilmiyorsun galiba. . Rahmi Bey'e vermek için getirdiğin paketi soruyorum?

KARAGÖZ - Niye soruyorsun?...

HACİVAT - Allah Allah elinde yok da onun için! Nerede?

KARAGÖZ - Köftehor, elinde yok olur mu, baksana elimde! Aaaaaaa, yok?... Otururken uçmuş!...

HACİVAT - Efendim, paket uçar mı?.. Ne yaptın?...

KARAGÖZ - Şimdi elimde idi Hacı Cavcav, ne oldu?

HACİVAT - Ben de sana onu soruyorum?

KARAGÖZ - Yoksa şakadan sen mi aldın?

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, elinden paketini alsam anlamaz mısın Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Doğru ya... Tüh, gördün mü başıma geleni! Ben şimdi ne yapacağım Hacı Cavcav? Paket de gitti, alacağım para da...

HACİVAT - Efendim sağlık olsun, bir çaresi vardır. Belki bulan getirir.

KARAGÖZ - Aman içime fenalık geliyor!

HACİVAT - Canım üzülmekle iş düzelecek değil ki...

KARAGÖZ - Kazandığım para da gitti, ne olacak şimdi?

HACİVAT - Karagöz'üm, aklını başın al da şöyle bir düşün bakalım.

KARAGÖZ - Düşündüm bile... Giderken elimde paket yoktu.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, tabii yoktu. Paketi getirmek için gittin. Aldıktan sonra ne yaptın, nasıl geldin?

KARAGÖZ - Durağa kadar yürüyüp, otobüsle geldim.

HACİVAT - Sonra Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Otobüsün içinde yürüdüm Hacı Cavcav!

HACİVAT - Dinlenmek için bir yere oturmadın mı?

KARAGÖZ - Otobüsün içinde oturdum.

HACİVAT - Bir dakika Karagöz'üm, telefon çalıyor. Bir bakayım!... (Telefonla konuşarak) Alo, evet benim efendim! Teşekkür ederim. Evet, kendisine söylerim. Size de hayırlı günler efendim! (Karagöz'e) Karagöz'üm, geçmiş olsun!...

KARAGÖZ - İkide bir alay eder gibi "Geçmiş olsun!" deyip durma, pataklarım ha!

HACİVAT - Canım alay etmiyorum, paket Rahmi Bey'e şimdi gelmiş...

HACİVAT - Paket kendi kendine otobüse binmiş, yürümüş gelmiş öyle mi? Desene sihirli paketmiş...

HACİVAT - Efendim paketin sihirli olur mu? Rahmi Bey zahmetin için teşekkür etti. "Gelsin parasını vereyim." dedi.

KARAGÖZ - Ne yüzle gidip para alacağım Hacı Cavcav!

HACİVAT - Paranı alırsın Karagöz'üm! Çünkü sen paketi kaybetmemişsin de, arkadaşı seni yolcu ederken paketi vermeyi unutmuş... Hemen başkası ile göndermiş... Yaaa!... (Karagöz gider.)
 
Piknik Macerasi

(Dükkanın önündeler.)

HACİVAT - Sevgili Karagöz'üm, çabuk içeri gir! Ne oldu, bu ne hâl?

KARAGÖZ - Hiç sorma Hacı Cavcav, öldüm bittim!

HACİVAT - Vah vah vah!... Hemen şuraya otur da rahat bir soluk al!

KARAGÖZ - Alamam!... Zaten terliyim, beni hasta mı etmek istiyorsun?

HACİVAT - Efendim hiç ben seni hasta etmek ister miyim?

KARAGÖZ - Köftehor, "Otur da soğuk al!" dedin ya?

HACİVAT - Canım soğuk olur mu, "Soluk, yani nefes al!" dedim. Dinlenmeni istedim.

KARAGÖZ - Öyle söylesene!... Vay vay vayyy...

HACİVAT - İnşaatta falan mı çalıştın Karagöz'üm?

HACİVAT - Ne inşaatı Hacı Cavcav, bugün biraz dinlenmeye gittik!

KARAGÖZ - Allah Allah, üstün-başın toz-toprak içinde? Futbol oynadınız da sen kaleci mi oldun?

KARAGÖZ - Kelleci falan olmadım. Aman aman, eve gidecek hâlim kalmamış...

HACİVAT - Al Karagöz'üm, bir yandan şu ayranı iç de yorgunluğunu alsın!

KARAGÖZ - Sağolasın!... Ohhh lıkır lıkır lıkır... Aklıma geldikçe... Ay aman, başımıza gelenler aklıma geldikçe fena oluyorum.

HACİVAT - Fena mı oluyorsun? İlaç vereyim mi?...

KARAGÖZ - Öyle değil, heh heh!... Hoh hoh hih hüh hüh!...

HACİVAT - Ağlıyor musun, gülüyor musun?

KARAGÖZ - Gülüyorum için için, gülmekten içim bir hoş oluyor.

HACİVAT - Hayrola efendim, bu kadar gülecek neler oldu?

KARAGÖZ - Neler olmadı ki neler!... Ah Hacı Cavcav, senin anlayacağın, komşumuz bizi otomobili ile pikniğe götürdü.

HACİVAT - Aman ne güzel, ne güzel!...

KARAGÖZ - Hay hay, çok güzel!... Otomobilden inince kendimizi bir korunun ortasında bulduk... Tepemiz de kuş sesleri, yanımızda bir çeşme...

HACİVAT - Oooh, yemeklerin tadını çıkardınız tabii...

KARAGÖZ - Çıkaramadık... Aceleden ben tuz diye sabun tozu getirmişim, hepimiz kuduz gibi köpükler saçmaya başladık... Etrafımızda oturanlar hemen toplanıp uzaklara kaçtılar.

HACİVAT - Hah hah hah!... Sonra?...

KARAGÖZ - Biraz sonra yanımıza hışımla bir adam gelip ters ters baktı.

HACİVAT - Allah Allah? Siz ne yaptınız?

KARAGÖZ - Biz kendimizi tutamayıp gülmeye başladık. Adam getirdiği bir karpuzu ikiye ayırıp birini benim kel kafama oturttu, diğerini de komşumuzun suratına...

HACİVAT - Tüh, adam her halde deli?... Ona uyup siz de adama aynı şeyi mi yaptınız yoksa?

KARAGÖZ - Yapacaktık ama bir baktım bizim karpuz yok! Meğer yuvarlanmış, ikiye bölünüp de gelen bu adamın kafasına geçmiş... Hem de uyurken...

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, gülmekte haklısın! Hah hah...

KARAGÖZ - Çok gülme pataklarım ha!... Heh heh hih hooo!...

HACİVAT - Eeeeee, sonra?...

KARAGÖZ - Sonra da bir ara top oynayalım dedik... Ben bir vurdum ama tam vurdum.

HACİVAT - Aman yavaş vur Karagöz'üm!

KARAGÖZ - Ben yavaş vurdum ama top hızlı gitmiş.... Az sonra bir kadın topumuzu getirdi.

HACİVAT - Ne iyi insanlar var değil mi?

KARAGÖZ - "Bu topu kim attı?" diye sordu, ben parmak kaldırdım. Arkasında sakladığı sopa ile bana bir girişti. Kaçmaya başladım. Meğer top çayları ile sularını devirmiş...

HACİVAT - Neyse efendim, eğlenceli bir piknik yapmışsınız, salimen dönmüşsünüz...

KARAGÖZ - Çok eğlenceli oldu. Aaaa, aman!... Cep saatim yok Hacı Cavcav!... Üüüüü!... (Karagöz gider.)
 
Acemi Güreşçi

(Hacivat, dükkânın önündedir.)

HACİVAT - Sevgili Karagöz'üm, gel içeri de mis gibi bir ıhlamur iç! Hah hah ha ha!...

KARAGÖZ - Başka zaman Hacı Cavcav! Bahçede yarım kalmış bir işim var.

HACİVAT - Hele biraz sohbet edelim de ben yarın gelip bahçe işine yardım ederim. Aman, hah hah!...

KARAGÖZ - Sen kime gülüyorsun?...

HACİVAT - Şuraya otur da anlatırım ha hah hah!...

KARAGÖZ - Pataklarım ha, köftehor senin gülmeni seyretmem için mi beni dükkana oturttun?

HACİVAT - Değil efendim, değil!...

KARAGÖZ - Öyleyse ne oldu?...

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, ne olduğunu sen bana anlatacaksın! Hah hah hah!...

KARAGÖZ - Bir şey olmadı ki!...
HACİVAT - Olmaz mı efendim, sen güreşe çıkmışsın!

KARAGÖZ - Bunda gülecek ne var? Güneşe de çıkarım, gölgeye de Hacı Cavcav!...

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, güneş değil, güreşe!...

KARAGÖZ - Öyle söylesene!...

HACİVAT - Hem de adamı bir güzel yenmişsin! Anlatsana bu iş nasıl oldu?

KARAGÖZ - Nasıl olacak, arkadaşlarla parkta otururken güreşten konuşuyorduk... Tanımadığım biri bana "Karagöz Ağa, seni bir tutuşta yere vururum!" dedi.

HACİVAT - Her halde eski güreşçilerden. Sonra?...

KARAGÖZ - Sonrası... Beni tanıyanlar "Karagöz yener", kalanlar "Yenemez!" diye atışmaya başladılar.

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, "Hastayım!" falan diye söyleyip kabul etmeseydin. Adam bir yerini kırar.

KARAGÖZ - Köftehor, benim bir şey söylememe fırsat bırakmadılar ki... Kendimi çayırın üstünde, adamın karşısında buldum. Ceketimi, ayakkabılarımı da çıkardılar.

HACİVAT - Desene zoraki güreş başladı. Hemen çift dalsaydın!

KARAGÖZ - Çiftlere dalıp kaçacağım ama ceket onlarda...

HACİVAT - Yağlandınız mı yoksa?

KARAGÖZ - Hay hay, ben motor yağı sürdüm, o da tereyağı... Birbirimizi yalamaya başladık.

HACİVAT - Canım yani yağlı güreş mi yapıyorsunuz?

KARAGÖZ - Hayır, ballı güreş yapıyoruz.

HACİVAT - Neyse efendim, sonra?...

KARAGÖZ - Sonra, adam beni çekerken ayağı kayıp yüzü koyun kapandı. Ben de üstüne düştüm.

HACİVAT - Yaşa Karagöz'üm, önce sen puan aldın!

KARAGÖZ - Önce ben soğan aldım, adam da gidip patates aldı.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, güreşten anlamadığın nasıl belli oluyor. Hiç olmazsa paçaları kapsaydın!

KARAGÖZ - Paçaları kaptım!...
HACİVAT - Aferin, bırakma bırakma!...

KARAGÖZ - Bırakmadım ama peşimden ciğerci koşup geldi. "Paçaların parasının vermedin!" deyip geri aldı.

HACİVAT - Öyle paça değil... Güreşiyordun ya! Adamı hiç bohçalamadın mı?

KARAGÖZ - Bohçalayıp eve götürdüm ama işi yaramaz diye hanım istemedi. Çöpe attım.

HACİVAT - Anlaşıldı, adam seni yerden yere vurmuştur.

KARAGÖZ - Hiç de değil... Bir ara üstüme çullandı da kaçmak için bir hamle yaptım. Adamı havaya kaldırmışım.

HACİVAT - Aferin Karagöz'üm, vur yere!

KARAGÖZ - Vuracağım ama adam havada kayboldu

HACİVAT - Allah Allah, o nasıl oluyor?

KARAGÖZ - Nasıl olacak, ağacın dalına takılmış... Ama yere düşünce üstüne bir çullandım. Kulağına başladım Karagöz oynatmaya... Adam gülmekten tuş oldu Hacı Cavcav! (Karagöz gider.)
 
Okur Yazarlık

(Hacivat, Karagöz'e yetişir.)

HACİVAT - Uğurlar olsun Karagöz'üm! Ben de dükkânıma gidiyordum, birlikte yürüyelim.

KARAGÖZ - Birlikte yün yiyelim.

HACİVAT - Ne yün yemesi canım, yani beraber gidelim.

KARAGÖZ - Hangi berbere gidelim.

HACİVAT - Aaaa, hemen sinirlendirme beni! Yolda yanyana ve konuşarak gidelim diyorum,

KARAGÖZ - İyi ya gidiyoruz işte...

HACİVAT - Neyse, senin hakkında iyi haberler duydum. Çok memnun oldum.

KARAGÖZ - Çok maymun oldunsa bana ne!

HACİVAT - Maymun değil, memnun oldum. Yani duyduğum habere sevindim.

KARAGÖZ - Hangi gazete yazıyor?

HACİVAT - Gazete haberi değil... Senin cahillikten kurtulmak istediğini öğrendim.
KARAGÖZ - Benim Câhitlerde kurt bulmak istediğimi mi öğrendin? Ben onları tanımıyorum.

HACİVAT - Allah Allah, bir lâfı da doğru anlasan olmaz mı? Diyorum ki, bilgini artırmak ve okuma-yazma öğrenmek istemişsin...

KARAGÖZ - Öyle söylesene!..

HACİVAT - Oğlunla çalışmaya başlamışsın...

KARAGÖZ - Başladımsa ne olacak?...

HACİVAT - Ne olacağı var mı? Çok sevindim. Okur-yazar olursan daha kolay iş bulursun.

KARAGÖZ - Öyleyse bulduğum işlerin hepsinde birden çalışırım Hacı Cavcav!

HACİVAT - Hah hah hah!... Öyle şey olur mu? Yine tek işte çalışırsın ama, daha başarılı olursun.

KARAGÖZ - Okur-yazar olunca başı sarılı mı olacağım? Yine şapka giysem olmaz mı?

HACİVAT - Canım saçmalama!... Daha başarılı olursun, yani işlerini daha iyi yaparsın.

KARAGÖZ - Şey, okuma-yazma öğrenince memurluğa da girerim Hacı Cavcav!

HACİVAT - Karagöz'üm, hele önce dışarıdan imtihana gir, ilkokuldan diploma al!

KARAGÖZ - Su mu taşıyacağım?

HACİVAT - Yine ne anladın, ne suyu taşıyorsun?

KARAGÖZ - Köftehor, "İlkokuldan dipli kova al!" dedin ya!

HACİVAT - Hay dipli kova da, dipsiz kova da kafana geçsin! Diploma diyorum, yani ilkokulu bitirdiğini gösterir, imzalı-mühürlü bir kâğıt...

KARAGÖZ - Hacı Cavcav, ben oğlumun müdürünü iyi tanıyorum, beni çok seviyor. Söylesem o kâğıttan bir tane bana vermez mi?

HACİVAT - Vermez efendim!... Oğlun yardım edecek, biz yardım edeceğiz. Sen de çalışıp ilkokul derslerini öğreneceksin... O zaman alırsın!

KARAGÖZ - İmza atmayı da öğrendim.

HACİVAT - Âferin, âferin Karagöz'üm! Nasıl yapıyorsun.

KARAGÖZ - İsmim Karagöz değil mi? Gözü kara bir Karagöz resmi çiziyorum. İmza oluyor.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, öyle imza olur mu?

KARAGÖZ - Pataklarım ha!... Eski insanlar resim yaparak yazı yazıyormuş ya!... Efendim, biz artık eski insanlar değiliz. Yazı yazmak için harflerimiz ve rakkamlarımız var, noktalama işaretlerimiz var.

KARAGÖZ - Okkalama işaretleri de ne demek?

HACİVAT - Okkalama değil, noktalama... Nokta, virgül, üç nokta, noktalı virgül, falan...

KARAGÖZ - Hacı Cavcav, yazı yazmayı öğrenince dünyanın her yerinden gelenlere de istediğimi yazıp anlatırım.

HACİVAT - Efendim onlar Türkçe bilmiyor ki senin yazdığını anlasınlar!

KARAGÖZ - Öyleyse ben de önce Türkçe öğretirim.

HACİVAT - Karagöz'üm, hele sen git de önce kendin yazı yazmasını öğren bakalım! (Gider.)

KARAGÖZ - Şimdi öğrenip - gelirim. (Gider.)
 
Geri
Top