• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Çocuklar Için Hacivat Karagöz Oyunları

Mektup Kimden

(İki arkadaş dükkâna girerler.)

HACİVAT - Gel bakalım Karagöz'üm! İşlerim için ben de dolaşıp şimdi geldim. Hem dinleyip hem de biraz laflaşalım.

KARAGÖZ - Hay hay, kiraz paylaşalım!

HACİVAT - Canım hemen aklın boğaza gitmesin!

KARAGÖZ - Boğaza gitmesin, Haliç'i, Marmara'yı dolaşsın!

HACİVAT - Anlaşılan yine şakacılığın üstünde! Yoksa iyi bir haber mi var?

KARAGÖZ - Şey, haber var iyi mi kötü mü bilmiyorum.

HACİVAT - Haberi kim getirdi?

KARAGÖZ - Kimse getirmedi, dış kapının dibinde buldum.

HACİVAT - Benimle alay mı ediyorsun? Ne biçim habermiş?...

KARAGÖZ - Kim alay ediyor, yazılı haber işte...

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, mektup mu geldi.

KARAGÖZ - Yine sana okutmaya getirdim.

HACİVAT - Efendim, iyi yaptın ama sen ne zamandır okuma yazma çalışıyorsun. Kelimeleri sökemedin mi?

KARAGÖZ - Kel Ömer'i söktüm de bahçeye dikmedim.

HACİVAT - Yani mektubu kendin okuyamadın mı?

KARAGÖZ - Köftehor, okuyabilsem sana getirir miyim?

HACİVAT - Pekâlâ yazabiliyor musun?

KARAGÖZ - Ördeği de, kazı da biliyorum ama getiren yok!

HACİVAT - Anlatamadım Karagöz'üm, yazı çıkaramadın mı?

KARAGÖZ - Yazı çıkardım ama kömür parası yok, kışı nasıl çıkaracağım bilmiyorum.

HACİVAT - Şakayı bırak. Yine ters ters cevaplar verip sinirlerimi oynatma!

KARAGÖZ - Senin mektubu okumaya niyetin yok, lafı başka yerlere götürüyorsun.

HACİVAT - Efendim ver okuyayım ama senin iyiliğin için merak ettim. Günlerdir çalışıyorsun ismini de yazamıyor musun?

KARAGÖZ - Köftehor, iftira etme!... Yazıyorum.

HACİVAT - Şu kâğıdı kalemi al da yaz bakalım!

KARAGÖZ - Ondan kolay ne var. İşte yazdım!

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, Karagöz yazmışsın!

KARAGÖZ - Laf karıştırma da mektubumu oku!

HACİVAT - Pekâlâ okuyalım... Başlayayım mı?

KARAGÖZ - Neyi haşlayacaksın?

HACİVAT - Yani efendim, okuyorum iyi dinle! "Biricik oğlum!"0000

KARAGÖZ - Minicik oğlum da kim oluyor Hacı Cavcav?

HACİVAT - Dinle! "Bu mektubu kimseye gösterme, kendin okuyup sonra bir kenarda yak!"

KARAGÖZ - Hacı Cavcav, ver bakalım mektubumu geri!

HACİVAT - Neden Karagöz'üm?...

KARAGÖZ - Köftehor, kendi okuduğunu duymuyor musun? "Kimseye gösterme, kendin oku!" diyor.

HACİVAT - Okuyabileceksen al!

KARAGÖZ - Öyleyse devam et ama okumamış ol!

HACİVAT - "Annem ve ben seni çok özledik!"

KARAGÖZ - Âmin, ben de sizi özledim!

HACİVAT - Konuşma da dinle! "Artık bizim gelmemiz mümkün değil... Bizi seviyorsan hemen yanımıza gel!"

KARAGÖZ - Hacı Cavcav ben gidip çocuklarla helalleşeyim. Sen de hakkını helâl et!

HACİVAT - Allah Allah, Karagöz'üm ne oldu şimdi helalleşecek canım?

KARAGÖZ - Pataklarım ha, okuduğunu anlamıyor musun? Annemle babam beni acele yanlarına çağırıyor.

HACİVAT - Ne olmuş yani sen de git!

KARAGÖZ - İyi ya işte, ben de gitmek için hazırlanmaya başladım.

HACİVAT - Canım bu ne biçim hazırlık?...

KARAGÖZ - Ne biçim hazırlık olacak, onlar mezarda ya!

HACİVAT - Evet, haklısın Karagöz'üm! Fakat bu işte yine bir karışıklık olmasın? Sen yine şu zarfı ver! (Zarfın üzerine bakar.) Allah iyiliğini versin, tabii ya!... Her bulduğun mektuba sahip çıkar da okutursan böyle olur. Bu mektup senin değil ki!... (Karagöz gider.)
 
Ramazan İkramı

(Hacivat, arkadaşını kapıda karşılar.)

KARAGÖZ - Merhaba Hacı Cavcav!...

HACİVAT - Ooooo, Merhaba merhaba! Dükkânıma hoş geldin, safalar getirdin Karagöz'üm!

KARAGÖZ - Sopalar falan getirmedim.

HACİVAT - Efendim, sözlerimi hemen yanlış anlamaya başladın. Sopalar olur mu! "Sâfalar getirdin!" dedim. Yani seni görünce rahatladım ve çok sevindim demektir.

KARAGÖZ - Âmin, âmin!...

HACİVAT - Hele otur bakalım! Biraz dertleşelim.

KARAGÖZ - Hay hay, biraz dert deşelim ama sen önce dükkânına gelen misâfire ikramını yapsana!

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, sen şaşırdın mı?

KARAGÖZ - Şimdi seni bir güzel pataklarsam, görürsün kimin şaşırdığını!...

HACİVAT - Allah Allah?... Şaka mı yapıyorsun, yoksa benimle alay mı ediyorsun?

KARAGÖZ - İkisi de değil...

HACİVAT - Karagöz'üm Ramazan'dan haberin yok mu?

KARAGÖZ - Var... Şimdi eve gitti.

HACİVAT - O Ramazan değil, şu bildiğimiz Ramazan... Hani yılda bir kere geliyor ya!

KARAGÖZ - Haaa, Almanya'daki Ramazan'ı mı soruyorsun? Anasına mektup yazmış da mayısta gelecekmiş...

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, mübârek günde yine benim sinirlerimi bozmaya başlıyorsun.

KARAGÖZ - Köftehor , asıl sen benim sinirlerimi bozacaksın! Geçende uğradım da, hemen "Sana ne ikram edeyim Karagöz Beyefendi?" demedin mi?

HACİVAT - Canım dedim ama o zaman Ramazan gelmemişti.

KARAGÖZ - Köftehor, Ramazan'dan bana ne? Ona da geldiği zaman ayrı ikramını yaparsın!

HACİVAT - Yârabbi bana Ramazan sabrı ver!

KARAGÖZ - Sabri'yi falan karıştırma da ikramını yap!

HACİVAT - Allah Allah... Hem anlayamıyorum, hem de anlatamıyorum galiba! Yani sana şimdi çay kahve, ayran falan ikram etsem utanmadan içecek misin?

KARAGÖZ - Hele sen ikram et de görürsün ne olacağını!

HACİVAT - Oruç değil misin, nasıl içeceksin?

KARAGÖZ - Hacı Cavcav, oruç senin başına mı vurdu? Ben onları içeceğim dedim mi? Senden çay, kahve, ayran falan istedim mi?

HACİVAT - Aman Allah'ım aklım karmakarışık oldu. Pekâlâ ne istiyorsun Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Benim gönlümden ne koparsa onu ikram et birâder?

HACİVAT - Senin gönlünden ne kopuyorsa söyle de ikram edeyim öyleyse?

KARAGÖZ - Hah şimdi adam oldur! Benim gönlümden yarım kilo zeytin, peynir, bir avuç hurma, iki pide falan kopuyor Hacı Cavcav!

HACİVAT - Canım efendim yine anlayamadım? Tamam bunları ikram edeyim amma, ne biçim oruçsun, buraya öğlen yemeğine mi geldir?

KARAGÖZ - Hay hay, öğlen yemeğine geldim.

HACİVAT - Olmaz efendim, beni de günaha sokacaksın!

KARAGÖZ - Pataklarım ha! Bilmiyor musun, biz Ramazan'da öğle yemeğini de akşam yiyoruz.

HACİVAT - Öyle söylesene!... Demek ağzın kapalı?...

KARAGÖZ - Hay hay, ağzım, burnum, gözlerim, kulaklarım, kapalı amma seni pataklamak için ellerim kaşınmaya başladı.

HACİVAT - Efendim, elini kaşındıracak ne var? Ramazan'dan sonra bir gün uğra da istediğin ikramı yapayım.

KARAGÖZ - Olmaz Hacı Cavcav!... Ağzım kapalı diye Ramazan ikramından kaçarsan ben sana dayak ikram ederim.

HACİVAT - Canım, anladım amma böyle ısmarlama ikram olur mu? bir çay ikramı nerede, saydıkların nerede?...

KARAGÖZ - Köftehor, sen onları bana ikram edeceksin, ben iftarda sahurda benim hanım ile çocuklara ikram edeceğim.

HACİVAT - Hah hah hah! Öyle söylesene!... (Karagöz gider.)
 
İftarın Böylesi

(İki arkadaş yolda karşılaşırlar.)

HACİVAT - Aman efendim, canım efendim! Böyle nereden gelip nereye gidiyorsun Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Hay hay, dereden gelip dereye gidiyorum. Hacı Cavcav!

HACİVAT - Hah hah hah!... Seninle anlaşıp konuşmak için bin düşünüp bir söylemek lâzım... Söylediklerime hemen de neler bulup benzetiyorsun, neler uydurup yetiştiriyorsun!

KARAGÖZ - Köftehor, benzettiklerimle uydurduklarım hoşuna gitmiyorsa başka arkadaş bul kendine!

HACİVAT - Canım yalnız benim değil, bütün dünyanın hoşuna gidiyor amma bazen de insanın canını sıkıyorsun?

KARAGÖZ - Beni rahat bırak da kendi yoluna git!

HACİVAT - Ne demek efendim, konuşa konuşa beraberce gidiyoruz işte... Şu mübarek Ramazan gününde bakıyorum çok neşelisin!

KARAGÖZ - Hiç sorma Hacı Cavcav, öyle neşeliyim ki içimden seni güle oynaya bir güzel pataklamak geliyor.

HACİVAT - Karagöz'üm bırak şimdi şakadan pataklama laflarını da yüzünde güller açıyor.

KARAGÖZ - Haklısın, yüzümde güller açıyor, kulaklarım karanfil saçıyor, burnumda menekşeler uçuyor.

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, maşallah, ne güzel şair gibi konuştun.

KARAGÖZ - Hay hay, istersem Mahir gibi, istersem Karagöz gibi konuşurum.

HACİVAT - Her neyse, Ramazan'la aranız nasıl bakalım?

KARAGÖZ - Çok iyiydi amma dün bozuştuk Hacı Cavcav!

HACİVAT - Vah vah, ne oldu da orucu bozdun canım?

KARAGÖZ - Pataklarım ha, ne oruç bozması?

HACİVAT - Efendim "Dün bozmuştuk!.." demedin mi?

KARAGÖZ - Köftehor, bakkal Ramazan'ı sormadın mı? Tam Ramazan başında veresiyeyi kesti de aramız bozuldu.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, ben o Ramazan'ı söylemiyorum. Yani oruçla, iftarla aran nasıl?

KARAGÖZ - Benim aram çok iyi de cüzdanımın arası yok!

HACİVAT - Hah hah hah!... Aman Karagöz'üm beni güldürmesen olmuyor. Ramazan'dan sonra sana iyi bir iş bulurum, borçlarını da ödeyip rahat edersin...

KARAGÖZ - Allah razı olsun Hacı Cavcav!

HACİVAT - Cümlemizden efendim... İnsanlık öldü mü? şurada yediyüz küsür yıllık dostluğumuz var.

KARAGÖZ - Aman birader, dostluk dedin de aklıma geldi. Bizi bu akşam iftira davet etsene!

HACİVAT - Canım ben zaten davet edecektim amma... Sen iftira kendini zorla davet ettiriyorsun.

KARAGÖZ - Pataklarım ha, sana yardım ediyorum.

HACİVAT - Canım efendim, iftira gelmek için aramızda teklif mi var?

KARAGÖZ - Aman ne iyi Hacı Cavcav! (Vurur.)

HACİVAT - Karagöz'üm ne vuruyorsun?

KARAGÖZ - Öyleyse sahura da davet etsene! (Vurur.)

HACİVAT - Efendim vurmaya ne lüzum var, sahura da buyurun!

KARAGÖZ - Hangi iftira, hangi sahura buyuralım Hacı Cavcav?...

HACİVAT - İkisine de istediğiniz zaman buyurun!...

KARAGÖZ - Köftehor, dün akşam yatakları da sırtlanıp geldik ama evde yoktunuz?

HACİVAT - Şey Karagöz'üm... Biz de iftira davetli idik ama haber verseydiniz gitmezdik...

KARAGÖZ - Öyleyse her akşam evde durun!

HACİVAT - Canım öyle şey olur mu?

KARAGÖZ - Pataklarım ha!... Başka yere davetli olsak bile oradan çıkıncı size yine geliriz.

HACİVAT - Karagöz'üm her akşam beklenir mi?

KARAGÖZ - Beklemezseniz bizim iftar payımızı hergün gönderin!

HACİVAT - Eh, bu daha iyi... Şey, iyi de dün akşam yataklarınızla neden geldiniz anlayamadım?

KARAGÖZ - Köftehor, sahura da kalkacaktık... O saatten sonra eve gidecek hâlimiz yok ya... Yatak sırtımızda yollarda mı uyuyalım? (Karagöz gider.)
 
Kolay Şiir

(Hacivat, arkadaşının arkasından yetişir.)

HACİVAT - Karagöz'üm bu ne dalgınlık böyle?

KARAGÖZ - Aklımı karıştırma, ben kimseyle dargınlık falan yapmıyorum.

HACİVAT - Dargınlık demedim yani pek düşüncelisin!

KARAGÖZ - Hay hay!... (Söylenir.) Duvarın güneşi yok... Sen duvarsın... olmadı!

HACİVAT - Bunları bana mı söylüyorsun?

KARAGÖZ - (Söylenir.) Güneşin duvarı yok...

HACİVAT - Aklından zorun mu var?

KARAGÖZ - Hakkı da boru yok, git Ali'den al!

HACİVAT - Karagöz'üm iyi misin?

KARAGÖZ - Ben iyiyim, sen nasılsın Hacı Cavcav?

HACİVAT - Hâl hatır sormuyorum, yani aklın başında mı?

KARAGÖZ - Köftehor benimle alay mı ediyorsun? Aklım göbeğim de değil ya, tabii aklım başımda!

HACİVAT - Pekâlâ, öyleyse neden saçma saçma söylenip duruyorsun bakalım?

KARAGÖZ - Anlayamadın mı, şiir yazıyorum.

HACİVAT - Hah hah hah!... Aman Karagöz'üm beni güldürdün! Sen şiir mi yazıyorsun?

KARAGÖZ - Pataklarım ha! Sen yazmıyorsun diye kıskanma!

HACİVAT - Kıskanmak değil efendim, sen güzel şeyler yaparsan ben de gururlanırım.

KARAGÖZ - Homurdanırsan homurdan!...

HACİVAT - Karagöz'üm, okuması-yazması olmadığı halde güzel şiirler söyleyen halk şâirlerimiz var ama... Sen bugüne kadar şiirle hiç uğraşmadın ki! Nereden çıktı?

KARAGÖZ - Televizyondan çıktı Hacı Cavcav! En güzel şiiri yazıp gönderenlere çok para verecekler.

HACİVAT - Efendim, şimdi anladım. Demek ki sen öteki şiirlerle yarışacaksın!

KARAGÖZ - Hay hay, tömbeki şiirlere karışacağım.

HACİVAT - Pekâlâ, derece alanlara ne veriyorlar?

KARAGÖZ - Her gece kalanlara bir kilo ıspanakla, iki paket muşmula veriyorlar.
HACİVAT - Canım yani en güzel şiirlerin sahiplerine ne kadar ödül koymuşlar?

KARAGÖZ - Üç tane bülbül koymuşlar, birisi kaçmış...

HACİVAT - Anlaşılan şiir yazacağım diye senin olan aklın da yerinde değil... İyice saçmalamaya başladın!

KARAGÖZ - (Söylenir.) Güneş duvara küsmüş. Böcekler taşların gölgesini ısırmışlar...

HACİVAT - Bu nasıl şiir Karagöz'üm?

KARAGÖZ - Köftehor, sen ne anlarsın! Modern şiir! Oğlum öğretti, bana kitaptan şiirler dinletti.

HACİVAT - Yani önünde örnekler var, öyle mi?

KARAGÖZ - Hay hay, önümde ördekler var, arkamda kazlarla hindiler var.

HACİVAT - Sen Kim, şiir yazmak kim?...

KARAGÖZ - Ben de oğluma öyle söyledim? "Kitaplardan seç, altına benim adımı yazıp yolla" dedim. "Babacığım, sen çok güzel modern şiirler söylersin!" dedi.

HACİVAT - Şiirlerini nereye yazıyorsun?

KARAGÖZ - Aklıma yazıyorum, eve gidince de aynısını söylüyorum oğlum kağıtlara yazıyor.

HACİVAT - Hece mi yazıyorsun.

KARAGÖZ - Aklıma ne zaman gelirse, gece-gündüz yazıyorum.

HACİVAT - Anlaşılan serbest yazıyorsun!

KARAGÖZ - Amin, kimse karışmıyor. Ben de serbest yazıyorum.

HACİVAT - Efendim bu hece ile serbest dediğim şiir yazmakta kullanılan ölçülerdir. Oğlun anlattı mı bilmiyorum, bir de kâfiye var.

KARAGÖZ - Nerede Sâfiye var?...

HACİVAT - Sâfiye değil, kâfiye... Yâni şiirde satır sonlarında bulunan ve söylenişleri birbirine benzeyen kelimelere denir. Meselâ güneş, eş, güreş...

KARAGÖZ - Hay ağzına sağlık Hacı Cavcav, ben sabahtan beri onları arıyordum. Bak şiirimi dinle! Duvarla güneş, tuttular güreş... Duvarın dibinde iki leş, biri Hacı Cavcav biri keleş...

HACİVAT - Karagöz'üm unutmadan eve yetiş de, oğlun hemen yazıp göndersin!
 
Davul Bahşişi

(İki arkadaş konuşarak yürüyorlar.)

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, beni bazen kızdırsan da seni görünce rahatlıyorum, Nasılsın?...

KARAGÖZ - Teşekkür ederim, iyiyim Hacı Cavcav!

HACİVAT - Hayrola, kendi kendine niye gülüp duruyorsun?

KARAGÖZ - Başıma gelenleri hatırladıkça gülmeden edemiyorum. Hah hah hah!...

HACİVAT - Hah hah hah!... Demek seni bu kadar çok güldürecek kadar tuhaf şeyler oldu.

KARAGÖZ - Pataklarım ha, sen gülme!

HACİVAT - Canım nasıl gülmeyeyim, baksana çok komikmiş...

KARAGÖZ - Köftehor, daha beni dinlemeye başlamadan neye gülüyorsun?

HACİVAT - Tamam efendim, gülmüyorum. Haydi anlat?...

KARAGÖZ - Biliyorsun, Ramazan gelince benim dededen kalma davulu köşesinden çıkarıyorum.

HACİVAT - İyi yapıyorsun Karagöz'üm! Davulsuz Ramazan tuzsuz yemeğe benziyor.

KARAGÖZ - İyi ya, ben de ilk günden davulumu gümbürdettim ki Ramazan şenlenir oldu.

HACİVAT - Aferin, eline koluna sağlık!... Sonra?...

KARAGÖZ - Dinleyeceksen çeneni kapat Hacı Cavcav!

HACİVAT - Kapattım!...

KARAGÖZ - Dün de davulumu sırtlayıp düştüm yollara... Komşu mahallede kapı numarası ile başlayıp salladım tokmağı...

HACİVAT - Aman çal davulu Karagöz'üm, çal ki şu güzel Ramazan âdetimiz unutulmasın!

KARAGÖZ - Pataklarım ha, yine çenen açıldı!

HACİVAT - Canım efendim, verdiğin bilgilere senin adına seviniyorum da konuşmadan edemiyorum.

KARAGÖZ - Davulun sesi bir güzel çıkıyor ki Hacı Cavcav, keyfime değme gitsin!...

HACİVAT - Oh oh, maşallah, gelsin bahşişler!...

KARAGÖZ - Bahşişler geldi de... Evin birisinde başıma bilsen ne işler geldi.

HACİVAT - Aman Karagöz'üm, yanlışlık mı oldu?

KARAGÖZ - Yanlışlık falan olmadı da... Huysuz Haydar beyin kapısında işler karıştı. Evde sesler var, bekle bekle bahşiş yok...

HACİVAT - Efendim yoksa geç öteki kapıya... Herkes zorla para vermek zorunda değil ki...

KARAGÖZ - Bana bak, alamadığım bahşişleri sonra senden isterim ha! Köftehor, vermeyeceklerse önceden söylesinler de boşuna tokmak sallamayayım.

HACİVAT - Sen de haklısın Karagöz'üm! Pekâlâ, bekleyince ne oldu?

KARAGÖZ - Ne olacak, ben davul çalmaya devam edince üstüme pencereden bir kova suyu boşalttı.

HACİVAT - Çok ayıp etmiş ama bir şeye mi sinirlenmiş?

KARAGÖZ - Ben kapısında davul çalmadan az evvel evini soyan hırsıza sinirlenmiş Hacı Cavcav!

HACİVAT - Canım olsun, hırsıza kızıp davulcunun başına su boşaltılır mı?

KARAGÖZ - Hay hay, boşaltılmaz ya... Huysuz Haydar beyin bütün parası çalınmış da bana verecek bahşiş bile kalmamış...

HACİVAT - Vah vah vah!... Pekâlâ sen ne yaptın?

KARAGÖZ - Ne bileyim!... Kafama su boşaltacağına, pencereden soyulduğunu söylesene, topladığım bahşişleri de verirdim.

HACİVAT - Aferin Karagöz'üm! Eeee, sonra?...

KARAGÖZ - Ben inadına kapıda çalmaya devam ediyorum.

HACİVAT - Şey, davulun ıslanmamış mı?

KARAGÖZ - Önce ıslanmamıştı. Çalıp söylediğim mâniyi duyunca kafama bir kova daha su boşlattı.

HACİVAT - Ne mânisi söyledin bakayım?

KARAGÖZ - Yarım kaldı uykusu,
Sardı bahşiş korkusu,
Haydar Bey pencereden
Başıma boşalttı su.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin Karagöz'üm!... (Konuşarak yürümeye devam ederler.)
 
İftar Bilmecesi

(Hacivat, arkadaşının arkasından yetişir.)

HACİVAT - Merhaba Karagöz'üm, uğurlar olsun!

KARAGÖZ - İftar kokuları burnuna dolsun!

HACİVAT - Hah hah hah!... Eksik olma, beni yine güldürdün! Aman!...

KARAGÖZ - Ne oldu Hacı Cavcav, kel kafanı bit mi ısırdı?

HACİVAT - Değil efendim! Sen göbeklenmişsin?...

KARAGÖZ - Pataklarım ha, ağzını bozma!

HACİVAT - Canım fena bir şeyi mi söyledim?

KARAGÖZ - Köftehor, "Sen köpek yemişsin!" dedin ya!...

HACİVAT - Efendim hiç öyle söyler miyim? Yani göbek yapmışsın diyorum.

KARAGÖZ - Ne zaman börek yapmışsın?...

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, hemen saçmalamaya başladın! Kilo almışsın...

KARAGÖZ - Bizde terazi yok ki, kilo alıp ne yapayım?

HACİVAT - Nasıl anlatmalı?... Şişmanlamışsın!...

KARAGÖZ - Öyle söylesene! Hay hay!...

HACİVAT - Nasıl da farketmemişim? Çok kilo almışsın!

KARAGÖZ - Köftehor, başka türlü geçinebilir miyim?

HACİVAT - Canım, Ramazan'da kilo almanın geçinmekle ne alâkası var anlayamadım?

KARAGÖZ - Anlayamayacak ne var? Her akşam birkaç iftira, her gece birkaç sahura gidiyoruz ya, tabii bir ayda yirmiiki kilo şişmanlıyorum.

HACİVAT - Allah Allah?...

KARAGÖZ - Sonra da parasızlıktan Ramazan sonrası on bir ay akşam yemekleri ile idare ettiğim için ayda iki kilo zayıflayıp, gelecek Ramazan'a kadar idare ediyorum.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin! Bırak şakayı ama Karagöz'üm, şişmanlık iyi değil! çeşitli hastalıklara sebep olur.

KARAGÖZ - Hay hay!... Sen şimdi bırak şişmanlığı da Hacı Cavcav, aklıma bir bilmece geldi.

HACİVAT - Hatırın kalmasın, sor bakalım?

KARAGÖZ - Ama bilemezsen bize iftara geleceksiniz!

HACİVAT - Anlayamadım? Öyle şey olur mu?

KARAGÖZ - Pataklarım ha, bal gibi olur!

HACİVAT - Bilmeceyi bilirsem, siz bize iftara geleceksiniz? Ters oldu ama sor bakalım?

KARAGÖZ - Ters sensin! İyi dinle!... Bugün hangi gün?

HACİVAT - Canım bırak bugünü de sen şu bilmeceyi sor bakalım?

KARAGÖZ - Köftehor, sordum ya!...

HACİVAT - Allah Allah, ne zaman sordun? "Bugün hangi gün?" dedin o kadar...

KARAGÖZ - İyi ya, işte o bilmece idi.

HACİVAT - Efendim öyle bilmece olur mu? çocuklar bile cevabını hemen verir. Bugün hangi gün olacak? Sen de biliyorsun ki Cumartesi...

KARAGÖZ - Bilemedin Hacı Cavcav!...

HACİVAT - Hah hah hah, haydi Pazar olsun!

KARAGÖZ - Düşün de öyle cevap ver!

HACİVAT - Düşünecek ne var? Cumartesi, Pazar olmazsa... Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe...

KARAGÖZ - İyi düşün de sonra mızıkçılık yapma!

HACİVAT - Kaldı bir gün... Bildim, Cuma!...

KARAGÖZ - Bilemedin!...

HACİVAT - Allah Allah?... Pekâlâ bilemedim, cevabını sen söyle bakalım!

KARAGÖZ - Köftehor, bugün Ramazan günü...

HACİVAT - Birâder böyle bilmece olur mu? sen uydurdun!

KARAGÖZ - Baştan kabul etmeseydin!

HACİVAT - Haklısın ama bana doğru dürüst bir bilmece soracaksın zannettim. Ne olacak şimdi?...

KARAGÖZ - Söyledim ya, bu akşam bize iftira geleceksiniz?

HACİVAT - Karagöz'üm, sen bizi kolay kolay iftara dâvet etmezsin ya, bu işin içinde bir bit yeniği var.

KARAGÖZ - Bit yemi yok, fare zehiri var.

HACİVAT - Pekâlâ sorması ayıp olmasın da iftarda bize neler ikram edeceksin bakalım?

KARAGÖZ - Köftehor bilmiyor musun? Neler getirirseniz onları beraberce yiyeceğiz. (Yürümeye devam ederler.)
 
Geri
Top