Mevlâna Celaleddin-i Rumî
13.yy
30 Eylül 1207 tarihinde Belh'te dünyâya gelen Mevlânâ'nın asıl adı Mevlânâ Muhammed'dir. Babası "Sultanü'l-Ulema" Bahae'd-dîn Veled, bir ulema ailesine mensuptur. Mevlâna, beş yaşında iken Belh'ten ayrılmış, babasıyla Bağdat üzerinden hacca gitmiştir. Hicaz ve Şam yoluyla Anadolu'ya gelmiş ve ailece 1218'de Konya'ya yerleşmişlerdir. Çok iyi bir eğitim ve öğretim almış; Farsça, Arapça ve Rumca öğrenmiştir. Babası Bahaeddin Veled iki yıl sonra Konya'da ölmüştür. 18 yaşında Gevher Hatun'la evlenmiş, bu evlilikten oğlu Sultan Veled dünyâya gelmiştir.
1244'te Konya'ya gelen gezgin derviş "Sultanü'l-Ma'şukîn” Şemseddin Muhammed-i Tebrizî ile tanışmış, tasavvufi anlamda ona âşık olmuş, bu tasavvufî aşk, Mevlâna'yı şâir yapmış ve böylece, İslâm dünyasının en büyük şairlerinden biri olmuştur. Mevlâna, Şems ile tanıştıktan sonra müritlerini ihmal etmiş, Şems'ten başka hiç kimse ile meşgul olmamıştır. Bu durumdan müritleri rahatsız olunca, Şems de Şam'a kaçmıştır. Ancak, Mevlâna daha da perişan hâli gelmiş, eskisi kadar bile müritleriyle ilgilenememiştir. Bunun üzerine müritleri, af dilemişler ve Sultan Veled, Şems'i Şam'dan alıp gelmesi için görevlendirilmiş, Şems Mevlâna'nın yazılı ricasına dayanamayarak Konya'ya dönmüştür. Kısa bir müddet sonra müritlerin, Şems'i Mevlâna'dan uzak tutmağa çalışmaları üzerine Şems bir gün ortadan kaybolmuş (1247), Mevlâna bunun üzerine iki kere Şam'a gitmesine rağmen Şems'i bulamamıştır.
Mevlâna kendisini şiire ve semâya verir. Kaybolan Şems'i kendinde bulur. Nitekim bazı gazellerinde mahlas olarak Şems'in adını zikreder. 1254'te müritlerinden Selâhaddin-i Zerkûb'u halife tayin eder, on yıl naiplikten sonra Zerkûb hastalanarak ölür. Yerine Çelebi Hüsameddin halife olur ve Mevlâna'nın ölümüne kadar yanında kalır. Mevlâna 17 Aralık 1273 tarihinde Konya'da ölür. Cenazesi büyük bir törenle kaldırılır. Törene bütün Konya halkı, devlet büyükleri, Hıristiyanlar ve Museviler katılır. Çelebi Hüsameddin'in ölümünden sonra Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled şeyhliği kabul eder ve ölümüne kadar (1313) bu görevde kalır. Sultan Veled, Mevlevîlik'i sistemleştirir, semânın kurallarını belirler ve bir âyin düzeni hâline getirir.
Edebî Kişiliği
«Hamûş» mahlasını kullanan Mevlâna, şiirlerinde sec'lere bolca yer vermiştir. Çoklukla şiirlerini içine doğduğu gibi söylemiştir. Mesnevî'sinde bir konudan diğerine geçer, başladığı bir hikâyenin arasına uzun tasavvufî öğütler sokar, konular arasında sık sık çağrışımlar yapar.
Mevlâna, eserlerinin büyük çoğunluğunu Farsça ile yazmış olmakla birlikte, Dîvân'ında Türkçe-Farsça mülemma' şiirlere rastlanır. Diğer eserlerinde de Türkçe kelimelere rastlanır.
Şair, Senâî ve Feridüddin Attâr'dan etkilenmiştir.
Zaman zaman şiirlerinde rind bir şâir olarak görünse de şeriat kurallarını saygıyla uygulamıştır. Ana kaynağı Kur'ân ve Hz. Muhammed sevgisi olmuştur. Matematik, tıp ve astronomi ilimlerini de öğrenmiş ve eserlerinde bu bilimlerin terimlerini kullanmıştır.
Bildiklerini halka öğretmek için basit ifadeler kullanmıştır.
Tasavvuf anlayışını bir yaşam biçimi hâline sokmuştur. Bütün varlıklara sevgi, saygı ve vefa ile yaklaşmıştır. Bu noktada yönetenle yönetilenleri birbirinden ayırmamıştır.
İslâm ahlâkını Kur'ân ve hadislerin ışığında mükemmel bir biçimde yorumlayarak sentezini yapmış ve uygulamıştır. Asıl konunun "insan" olduğunu çok iyi bilen Mevlâna, dinlerin, felsefelerin ve ahlâk sistemlerinin insan için ve insanın mutluluğu için vasıta olduğunu her fırsatta vurgulamıştır. İşte bu gerçeğe giden yolun vefalı sevgiden geçtiğini, bunun da yaşanarak öğrenileceğini özellikle belirtmiştir. Allah'ı yarattıklarında ve insanda görerek sevmek, varlıkları değişik nitelikleriyle birbirinden ayırmamak temel anlayışı olmuştur. Bu anlayışını şiir, musikî ve semâ ile de pekiştirmiştir.
Eserleri: Dîvân-ı Kebîr, Mesnevî-yi Ma’nevî, Fî-hi mâ Fîh, Mecâlis-i Seb’a, Mektûbât.
Kaynak: SOYSAL, M. Orhan, Eski Türk Edebiyatı Metinleri, Millî Eğitim Basımevi, Ankara, 2002.
Şair: Mevlâna Celaleddin-i Rumî
Türü: Rubai
Başlık: Key based u key based u key based u key
Şiir: Farsçası:
Key bâsed u key bâsed u key bâsed u key
Mey bâsed u mey bâsed u mey bâsed u mey
Men bâsem u men bâsem u men bâsem u men
V'ey bâsed u v'ey bâsed u v'ey bâsed u v'ey
Açıklama: Türkçesi:
Ne zaman olur, ne zaman olur, ne zaman olur, ne zaman?
Mey olur, mey olur, mey olur, mey..
Ben olurum, ben olurum, ben olurum, ben;
Sen olursun, sen olursun, sen olursun, sen...
13.yy
30 Eylül 1207 tarihinde Belh'te dünyâya gelen Mevlânâ'nın asıl adı Mevlânâ Muhammed'dir. Babası "Sultanü'l-Ulema" Bahae'd-dîn Veled, bir ulema ailesine mensuptur. Mevlâna, beş yaşında iken Belh'ten ayrılmış, babasıyla Bağdat üzerinden hacca gitmiştir. Hicaz ve Şam yoluyla Anadolu'ya gelmiş ve ailece 1218'de Konya'ya yerleşmişlerdir. Çok iyi bir eğitim ve öğretim almış; Farsça, Arapça ve Rumca öğrenmiştir. Babası Bahaeddin Veled iki yıl sonra Konya'da ölmüştür. 18 yaşında Gevher Hatun'la evlenmiş, bu evlilikten oğlu Sultan Veled dünyâya gelmiştir.
1244'te Konya'ya gelen gezgin derviş "Sultanü'l-Ma'şukîn” Şemseddin Muhammed-i Tebrizî ile tanışmış, tasavvufi anlamda ona âşık olmuş, bu tasavvufî aşk, Mevlâna'yı şâir yapmış ve böylece, İslâm dünyasının en büyük şairlerinden biri olmuştur. Mevlâna, Şems ile tanıştıktan sonra müritlerini ihmal etmiş, Şems'ten başka hiç kimse ile meşgul olmamıştır. Bu durumdan müritleri rahatsız olunca, Şems de Şam'a kaçmıştır. Ancak, Mevlâna daha da perişan hâli gelmiş, eskisi kadar bile müritleriyle ilgilenememiştir. Bunun üzerine müritleri, af dilemişler ve Sultan Veled, Şems'i Şam'dan alıp gelmesi için görevlendirilmiş, Şems Mevlâna'nın yazılı ricasına dayanamayarak Konya'ya dönmüştür. Kısa bir müddet sonra müritlerin, Şems'i Mevlâna'dan uzak tutmağa çalışmaları üzerine Şems bir gün ortadan kaybolmuş (1247), Mevlâna bunun üzerine iki kere Şam'a gitmesine rağmen Şems'i bulamamıştır.
Mevlâna kendisini şiire ve semâya verir. Kaybolan Şems'i kendinde bulur. Nitekim bazı gazellerinde mahlas olarak Şems'in adını zikreder. 1254'te müritlerinden Selâhaddin-i Zerkûb'u halife tayin eder, on yıl naiplikten sonra Zerkûb hastalanarak ölür. Yerine Çelebi Hüsameddin halife olur ve Mevlâna'nın ölümüne kadar yanında kalır. Mevlâna 17 Aralık 1273 tarihinde Konya'da ölür. Cenazesi büyük bir törenle kaldırılır. Törene bütün Konya halkı, devlet büyükleri, Hıristiyanlar ve Museviler katılır. Çelebi Hüsameddin'in ölümünden sonra Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled şeyhliği kabul eder ve ölümüne kadar (1313) bu görevde kalır. Sultan Veled, Mevlevîlik'i sistemleştirir, semânın kurallarını belirler ve bir âyin düzeni hâline getirir.
Edebî Kişiliği
«Hamûş» mahlasını kullanan Mevlâna, şiirlerinde sec'lere bolca yer vermiştir. Çoklukla şiirlerini içine doğduğu gibi söylemiştir. Mesnevî'sinde bir konudan diğerine geçer, başladığı bir hikâyenin arasına uzun tasavvufî öğütler sokar, konular arasında sık sık çağrışımlar yapar.
Mevlâna, eserlerinin büyük çoğunluğunu Farsça ile yazmış olmakla birlikte, Dîvân'ında Türkçe-Farsça mülemma' şiirlere rastlanır. Diğer eserlerinde de Türkçe kelimelere rastlanır.
Şair, Senâî ve Feridüddin Attâr'dan etkilenmiştir.
Zaman zaman şiirlerinde rind bir şâir olarak görünse de şeriat kurallarını saygıyla uygulamıştır. Ana kaynağı Kur'ân ve Hz. Muhammed sevgisi olmuştur. Matematik, tıp ve astronomi ilimlerini de öğrenmiş ve eserlerinde bu bilimlerin terimlerini kullanmıştır.
Bildiklerini halka öğretmek için basit ifadeler kullanmıştır.
Tasavvuf anlayışını bir yaşam biçimi hâline sokmuştur. Bütün varlıklara sevgi, saygı ve vefa ile yaklaşmıştır. Bu noktada yönetenle yönetilenleri birbirinden ayırmamıştır.
İslâm ahlâkını Kur'ân ve hadislerin ışığında mükemmel bir biçimde yorumlayarak sentezini yapmış ve uygulamıştır. Asıl konunun "insan" olduğunu çok iyi bilen Mevlâna, dinlerin, felsefelerin ve ahlâk sistemlerinin insan için ve insanın mutluluğu için vasıta olduğunu her fırsatta vurgulamıştır. İşte bu gerçeğe giden yolun vefalı sevgiden geçtiğini, bunun da yaşanarak öğrenileceğini özellikle belirtmiştir. Allah'ı yarattıklarında ve insanda görerek sevmek, varlıkları değişik nitelikleriyle birbirinden ayırmamak temel anlayışı olmuştur. Bu anlayışını şiir, musikî ve semâ ile de pekiştirmiştir.
Eserleri: Dîvân-ı Kebîr, Mesnevî-yi Ma’nevî, Fî-hi mâ Fîh, Mecâlis-i Seb’a, Mektûbât.
Kaynak: SOYSAL, M. Orhan, Eski Türk Edebiyatı Metinleri, Millî Eğitim Basımevi, Ankara, 2002.
Şair: Mevlâna Celaleddin-i Rumî
Türü: Rubai
Başlık: Key based u key based u key based u key
Şiir: Farsçası:
Key bâsed u key bâsed u key bâsed u key
Mey bâsed u mey bâsed u mey bâsed u mey
Men bâsem u men bâsem u men bâsem u men
V'ey bâsed u v'ey bâsed u v'ey bâsed u v'ey
Açıklama: Türkçesi:
Ne zaman olur, ne zaman olur, ne zaman olur, ne zaman?
Mey olur, mey olur, mey olur, mey..
Ben olurum, ben olurum, ben olurum, ben;
Sen olursun, sen olursun, sen olursun, sen...