Sayın Başbakan'ım,
Az önce konuşmanızı dinledim. Küçük bir hatırlatma yapmak ihtiyacı hissettim:
Unutmayınız; siz, size oy vermeyenlerin, sizinle aynı fikirde olmayanların da başbakanısınız. Günlerdir kendi vatandaşlarınıza ruhen ve bedenen şiddet uygulanmaktadır. Üstelik dünyanın neresine giderseniz gidin ''doğru'' ve ''haklı'' sayılacak, parkını, ağaçlarını, şehirlerini korumaya gönüllü insanların masum gösterisine karşılık olarak…
Sayın Başbakan'ım, lafı hiç uzatmayayım. Hislerim beni yanıltmıyorsa bugünlerde takınacağınız tavır tarihe nasıl geçeceğiniz konusunda her zamankinden çok daha etkili olacak.
Sayın Başbakan'ım, eğer söylemezsem bir insan olarak büyük bir yanlışa ortak olmuş gibi hissedeceğim, lütfen bir konuşma daha yapınız ve özür dileyiniz. Zararın neresinden dönülürse kardır. Bugün konuyla ilgili söylediklerinizden çok daha yapıcı olacağına inancım sonsuzdur. Lütfen, ''Vatandaşlarımın haklarını korumak şöyle dursun; en ufak ve doğal demokrasi emaresinde onları ruhen ve bedenen yaraladığım için, bu ülkede yaşayan insanların tamamının ne düşüneceğini, ne hissedeceğini, neyi kabulleneceğini yönlendirme erkine sahip olduğum yanılgısına düştüğüm için, vicdanımın sesini dinlemek ve sağduyulu bir hamleyle bana ne anlatıldığını dinlemek, görevimin ve sorumluluklarımın gerçek gerekliliklerini yerine getirmek yerine her istediğini yaptırmaya alışmış ve oyuncağı elinden alınmış öfkeli bir çocuktan farklı davranamadığım için bütün kalbimle özür dilerim.'' deyiniz.
Bütün kalbimle ve inanarak söylüyorum; bence bunu bize borçlusunuz.
Sayın ve Sevgili Başbakan'ım… Ben 'bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçe yaşamak' isteyen vatandaşlarınızdan biriyim. Siz bizim başbakanımızsınız. Rica ediyorum, karşıdan bakıldığında en eksik ifadeyle 'erk sarhoşluğu' gibi görünen bu tavrınızı bir tarafa bırakınız ve ivedilikle ''dinlemeye'' başlayınız…
Saygılarımla,
Şebnem Ferah
Şebnem Ferah ın başbakana mektubu...