BÜTÜN MASALLARIN CADISI
Tek bir çocuk masalı bulamazsınız ki içinden kötü biri geçmesin.Günümüzün modern anneleri çocuklarını korkutmadan büyütmek istediklerinden, büyürken kendilerine öğretilen masallara yeni yorumlar kazandırmaktalar. Mesela, Kırmızı Başlıklı Kız, babaannesine yemek götürmek gibi ulvi bir amaçla ormanda yol alırken kötü kalpli kurtla karşılaşır ya... Kurt da gider babaanneyi ham diye yutar..Yatağın içinde minik elleri yorgana tutunmuş ve boncuk gözleriyle size korku içinde bakan bir çocuğa "gerçeği" ne kadar verebilirsiniz ki?Babaanneyi yiyen kötü kurt sonunda avcının haşin darbeleriyle can verecektir zaten ama bir de bu kanlı sahneyi anlatabilmek var...Bütün masalları düşünün...Pamuk Prenses ve Kül Kedisi'nin kötü kalpli üvey annelerini; Hansel ile Gretel'in, Yüz yıl Uyuyan Güzel'in, Rapunzel'in cadılarını, Ariel'in ya da (artık o da çocuk masalları içine girdi kısmen) Kuğu Gölü'nün o çok güçlü büyücülerini...Onlar olmasa masalların açmazları olmayacak ve belki bu yüzden "mutlu son" çocukları bu kadar mutlu etmeyecek.Masalların "gerçeği"..Yani;Kötüye karşı savaşmak gereği (bütün cadılara karşı masum kalpleriyle direnen altın saçlı kızları düşünün).Her şeyin mutlaka bir bedeli olması (sadece sevdiği adama kavuşabilmek için güzel sesini veren Ariel'i düşünün).Erkeğin kurtarıcılığı (her masalın sonunda atıyla koşturarak gelip kızı öpen yakışıklı prensi düşünün).Finallerin hep bir kavuşmayla sunulması (onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine...).Çocuğunuza eğer ezbere değil de "düşünerek" masal anlatırsanız, canınızın çok sıkılması muhtemel.Önünüzde iki seçenek var.Ya olduğu gibi anlatacaksınız, çocuk dünyanın iyilerle kötüler savaşı olduğunu erkenden anlayacak ama hep iyilerin kazandığı yanılgısıyla büyüyecek.Ya da ona muhteşem bir uzlaşma sunacaksınız "dünyadan haberi olmayan" mutlu bir çocuk olarak bir kaç yıl geçirecek, çünkü zaten dört yaşından sonra hayatı okulla, arkadaşlarla, televizyonla şekillenecek.Çok konuşulmuştur, bir tekrar olacak ama Kemalettin Tuğcu'nün çok acıklı kitaplarını okumaktan hamura dönmüş çocuk kalpler o melodram havasından kolay kolay çıkamamışlardır erişkin yaşlarında da. O tarihlerde şimdi isimlerini söylemekte zorlandığımız akıl, kavga, teknoloji oyunları olmadığından panzehiri alamayan ve koyu bir vicdan azabıyla zehirlenmiş çocuklar şimdi kendi evlatları kendilerine benzemesin diye çabalamaktalar.Aslında Gülten Dayıoğlu,Sulhi Dölek, Yalvaç Ural. Umur Bugay, Vivet Kanetti gibi yazarların kurtarıcı satırları ve çevirileri olmasa, şimdinin yetişkinlerinin durumu çok ağır olabilirdi..Deneyin...Bir masalı olabildiğince yumşatmayı deneyin.Bir tuhaflık olduğunu göreceksiniz.Ölüm korkusu olmasaydı 1001 gece aynı heyecanla, tutkuyla yeni bir masal anlatabilir miydi Şehrazat?Korkulardan örülü bir hayatın içinde masalların iyi kişilerine çokça cesaret yüklemek gerekiyor.Yeni çağın yeni çocukları kötü kalpli cadılardan daha kötülerle dolu gerçeklerle karşılaşacaklar çünkü.Yorganın altındaki o minicik suratları ve korku dolu gözleri hayata hazırlamak işte bu yüzden öyle zor ki..İnsan sadece güzel şeylerden söz etmek istiyor.iyi ile kötünün dönüşümü...İyi ile kötünün akıl oyunları...İyi ile kötünün vazgeçilemez beraberliği.Geçtiğimiz günlerde Okan Bayülgen programında "Kötü kalpli, çirkin Gargamel olmazsa Şirinler'in nice şirin olduğu anlaşılmaz" diyordu.
Gargamel olmazsa, Şirinler şirin olmaz ki...
Olmaz ki...
İclal Aydın
Tek bir çocuk masalı bulamazsınız ki içinden kötü biri geçmesin.Günümüzün modern anneleri çocuklarını korkutmadan büyütmek istediklerinden, büyürken kendilerine öğretilen masallara yeni yorumlar kazandırmaktalar. Mesela, Kırmızı Başlıklı Kız, babaannesine yemek götürmek gibi ulvi bir amaçla ormanda yol alırken kötü kalpli kurtla karşılaşır ya... Kurt da gider babaanneyi ham diye yutar..Yatağın içinde minik elleri yorgana tutunmuş ve boncuk gözleriyle size korku içinde bakan bir çocuğa "gerçeği" ne kadar verebilirsiniz ki?Babaanneyi yiyen kötü kurt sonunda avcının haşin darbeleriyle can verecektir zaten ama bir de bu kanlı sahneyi anlatabilmek var...Bütün masalları düşünün...Pamuk Prenses ve Kül Kedisi'nin kötü kalpli üvey annelerini; Hansel ile Gretel'in, Yüz yıl Uyuyan Güzel'in, Rapunzel'in cadılarını, Ariel'in ya da (artık o da çocuk masalları içine girdi kısmen) Kuğu Gölü'nün o çok güçlü büyücülerini...Onlar olmasa masalların açmazları olmayacak ve belki bu yüzden "mutlu son" çocukları bu kadar mutlu etmeyecek.Masalların "gerçeği"..Yani;Kötüye karşı savaşmak gereği (bütün cadılara karşı masum kalpleriyle direnen altın saçlı kızları düşünün).Her şeyin mutlaka bir bedeli olması (sadece sevdiği adama kavuşabilmek için güzel sesini veren Ariel'i düşünün).Erkeğin kurtarıcılığı (her masalın sonunda atıyla koşturarak gelip kızı öpen yakışıklı prensi düşünün).Finallerin hep bir kavuşmayla sunulması (onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine...).Çocuğunuza eğer ezbere değil de "düşünerek" masal anlatırsanız, canınızın çok sıkılması muhtemel.Önünüzde iki seçenek var.Ya olduğu gibi anlatacaksınız, çocuk dünyanın iyilerle kötüler savaşı olduğunu erkenden anlayacak ama hep iyilerin kazandığı yanılgısıyla büyüyecek.Ya da ona muhteşem bir uzlaşma sunacaksınız "dünyadan haberi olmayan" mutlu bir çocuk olarak bir kaç yıl geçirecek, çünkü zaten dört yaşından sonra hayatı okulla, arkadaşlarla, televizyonla şekillenecek.Çok konuşulmuştur, bir tekrar olacak ama Kemalettin Tuğcu'nün çok acıklı kitaplarını okumaktan hamura dönmüş çocuk kalpler o melodram havasından kolay kolay çıkamamışlardır erişkin yaşlarında da. O tarihlerde şimdi isimlerini söylemekte zorlandığımız akıl, kavga, teknoloji oyunları olmadığından panzehiri alamayan ve koyu bir vicdan azabıyla zehirlenmiş çocuklar şimdi kendi evlatları kendilerine benzemesin diye çabalamaktalar.Aslında Gülten Dayıoğlu,Sulhi Dölek, Yalvaç Ural. Umur Bugay, Vivet Kanetti gibi yazarların kurtarıcı satırları ve çevirileri olmasa, şimdinin yetişkinlerinin durumu çok ağır olabilirdi..Deneyin...Bir masalı olabildiğince yumşatmayı deneyin.Bir tuhaflık olduğunu göreceksiniz.Ölüm korkusu olmasaydı 1001 gece aynı heyecanla, tutkuyla yeni bir masal anlatabilir miydi Şehrazat?Korkulardan örülü bir hayatın içinde masalların iyi kişilerine çokça cesaret yüklemek gerekiyor.Yeni çağın yeni çocukları kötü kalpli cadılardan daha kötülerle dolu gerçeklerle karşılaşacaklar çünkü.Yorganın altındaki o minicik suratları ve korku dolu gözleri hayata hazırlamak işte bu yüzden öyle zor ki..İnsan sadece güzel şeylerden söz etmek istiyor.iyi ile kötünün dönüşümü...İyi ile kötünün akıl oyunları...İyi ile kötünün vazgeçilemez beraberliği.Geçtiğimiz günlerde Okan Bayülgen programında "Kötü kalpli, çirkin Gargamel olmazsa Şirinler'in nice şirin olduğu anlaşılmaz" diyordu.
Gargamel olmazsa, Şirinler şirin olmaz ki...
Olmaz ki...
İclal Aydın