Beni neden aramıyorsun?
Bir insanı gün ortasında delirtmek için kullanılabilecek ideal birkaç cümleden biridir. Kafa bin türlü şeyle meşgul, adeta bir yağmur bulutu olmuşken cep telefonunda bir ses... "Beni niye aramıyorsun?"
Sitem duymak sinir eder beni. Eminim sadece beni değil pek çok kişiyi. "Yani var ya, hep ben arıyorum, çok hayırsızsın çok." Zorlama kurulan bir iki cümle, özür filan, bu arada bu sitemi yemenin sonucu mecburen konuşmanın uzatılması, bekleyen iş, dağılan kafa...
Beni benden almak için cep telefonundan arayın, muhabbet etmek için aramıştım diye başlayın ve bir de sitem edin... Yerle bir oldum bile. Çocukken zorla yedirilen kereviz tencerelerine dönerim.
Telefon sesinden hiç hoşlanmıyorum. Telefonu sohbet amaçlı kullanmak alışkanlığını anlamıyorum.
Sitem edenlerden de hiç hoşlanmıyorum. Bunun ilişkilerde bir alışkanlık haline gelmesini de anlamıyorum.
Sonra kavga eden gazetecilerden, birilerinin yaptığı işler üzerine fikir yürüterek ama onun dışında bir şey yapmayarak yaşayanlardan, bir çeşit düşünce asalaklarından mesela, bütün televizyon programlarının feshaneye dönmesinden, korsan kitap, kaset, vcd, satanlardan ama daha çok alanlardan ve bir daha tekrar edeyim evet sitem edenlerden hiç hoşlanmıyorum. Bu sitemciler kadar hoşlanmadığım bir başka grup daha var...
Benim duygum en iyisidirciler...
Başka bir duygu ve düşünceye tahammüllü olamadıklarından kafadan hakaretle girerler konuya. Üslupları genellikle kendileri ve düşünceleri dışındaki her şeyi aşağılamak şeklindedir, öyle akıllıdır, öyle birikimlidirler ki insan öyle bir tavşanın ön dişleri gibi kalır karşılarında.
Bir de siyaset yazmayınca, bir kalemi ciddiye almayanlar vardır ki yukardaki hiçbir kategoriye girmez onlar. Siyaset dışında ya, nasılsa yazı yazıveriyor-dur bir şeyler. Yüzüne karşı salak demezler ama içlerinden eminim uzatmalı söylüyorlardır. "Salaaaaaakk" diye. Ve tüm bu salaklığa rağmen nasıl bu kadar çok insan tarafından benimsendiğine akıl sır erdiremezler. Erdiremedikçe içlerindeki safrayı döktürürler...
Yani sanmayın ki çocuk kitaplarındaki mutlu, saçı iki örgülü kızlar gibi "hayat güzeldir" diye gezinip duruyorum. Şu yukarda saydıklarıma en az benim kadar öfkelenenler var biliyorum. Benim de sinirlerim ve hatta gıcıklarım olduğunu bilmenizi istedim.
Yöntemler geliştirdim. Yukardaki şahısların hiçbirisi yokmuş gibi yaşıyorum. Duymuyorum. Görmüyorum, ilgilenmiyorum. Nefis bir karşılık bence. Kesinlikle öneriyorum. Cep telefonunu atmama az kaldı... O zaman tam olacak... Bir yazının tam ortasında kimse "Neden beni aramıyorsun?" demeyecek...
İclâl Aydın
Bir insanı gün ortasında delirtmek için kullanılabilecek ideal birkaç cümleden biridir. Kafa bin türlü şeyle meşgul, adeta bir yağmur bulutu olmuşken cep telefonunda bir ses... "Beni niye aramıyorsun?"
Sitem duymak sinir eder beni. Eminim sadece beni değil pek çok kişiyi. "Yani var ya, hep ben arıyorum, çok hayırsızsın çok." Zorlama kurulan bir iki cümle, özür filan, bu arada bu sitemi yemenin sonucu mecburen konuşmanın uzatılması, bekleyen iş, dağılan kafa...
Beni benden almak için cep telefonundan arayın, muhabbet etmek için aramıştım diye başlayın ve bir de sitem edin... Yerle bir oldum bile. Çocukken zorla yedirilen kereviz tencerelerine dönerim.
Telefon sesinden hiç hoşlanmıyorum. Telefonu sohbet amaçlı kullanmak alışkanlığını anlamıyorum.
Sitem edenlerden de hiç hoşlanmıyorum. Bunun ilişkilerde bir alışkanlık haline gelmesini de anlamıyorum.
Sonra kavga eden gazetecilerden, birilerinin yaptığı işler üzerine fikir yürüterek ama onun dışında bir şey yapmayarak yaşayanlardan, bir çeşit düşünce asalaklarından mesela, bütün televizyon programlarının feshaneye dönmesinden, korsan kitap, kaset, vcd, satanlardan ama daha çok alanlardan ve bir daha tekrar edeyim evet sitem edenlerden hiç hoşlanmıyorum. Bu sitemciler kadar hoşlanmadığım bir başka grup daha var...
Benim duygum en iyisidirciler...
Başka bir duygu ve düşünceye tahammüllü olamadıklarından kafadan hakaretle girerler konuya. Üslupları genellikle kendileri ve düşünceleri dışındaki her şeyi aşağılamak şeklindedir, öyle akıllıdır, öyle birikimlidirler ki insan öyle bir tavşanın ön dişleri gibi kalır karşılarında.
Bir de siyaset yazmayınca, bir kalemi ciddiye almayanlar vardır ki yukardaki hiçbir kategoriye girmez onlar. Siyaset dışında ya, nasılsa yazı yazıveriyor-dur bir şeyler. Yüzüne karşı salak demezler ama içlerinden eminim uzatmalı söylüyorlardır. "Salaaaaaakk" diye. Ve tüm bu salaklığa rağmen nasıl bu kadar çok insan tarafından benimsendiğine akıl sır erdiremezler. Erdiremedikçe içlerindeki safrayı döktürürler...
Yani sanmayın ki çocuk kitaplarındaki mutlu, saçı iki örgülü kızlar gibi "hayat güzeldir" diye gezinip duruyorum. Şu yukarda saydıklarıma en az benim kadar öfkelenenler var biliyorum. Benim de sinirlerim ve hatta gıcıklarım olduğunu bilmenizi istedim.
Yöntemler geliştirdim. Yukardaki şahısların hiçbirisi yokmuş gibi yaşıyorum. Duymuyorum. Görmüyorum, ilgilenmiyorum. Nefis bir karşılık bence. Kesinlikle öneriyorum. Cep telefonunu atmama az kaldı... O zaman tam olacak... Bir yazının tam ortasında kimse "Neden beni aramıyorsun?" demeyecek...
İclâl Aydın