İ'TİBARAT
(İ'tibar. C.) İ'tibarlar, şeref ve haysiyetler. * Var sayılan şeyler, faraziyeler.
İ'TİBAREN
...den beri, ... başlıyarak, ... den başlıyarak, ...den (yerinde kullanılır.)
İ'TİBAR-I SURET
Surete itibar etme, görünüşe değer verme.
İ'TİBARÎ
(İtibarî) Hakiki kıymeti olmayıp kıymeti var kabul edilme. Farazî ve izafî olan. Varlığı, başka şeylere nisbet edilmesi halinde bilinen.
İ'TİDA
Sesini yükseltmek. * Zulmetmek. * Haddinden geçmek.
İ'TİDAD
Yardım isteme. İmdât isteme. * Bir şeyi kol üzerine alma.
İ'TİDAL
Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek. Vasat derece olmak. * Yumuşaklık. Uygunluk. * Gündüz ve gecenin birbirine denk, eşit olması. * Miktar ve keyfiyyet hususunda iki hâlet arasında mutavassıt olmak.
İ'TİDAL-İ DEM
Soğukkanlı davranış. Heyecanlanmadan, acele etmeden, düşüne düşüne ve tedbirli hareket.
İ'TİFA'
Bağış dileme, afvedilmesini isteme.
İ'TİFAR
Yere vurma. Kavrayıp yere çarpma. Üzerine atılıp kavrama.
İ'TİKAB
Veresiye vermeme. Bir malı borç olarak satmama. Parasını almadıkça malı teslim etmeme.
İ'TİKAD
İnanmak. İnanç. Sıdk ve doğruluğuna kalben kararlı olmak. Gönülden tasdik ederek inanmak. Dinin temelini meydana getiren şeylere inanmak. (Bak: İltizam)
İ'TİKADÂT
(İ'tikad. C.) İnanışlar. Bağlanışlar ve inançlar.
İ'TİKADÂT-I BÂTILA
Bâtıl, hak olmayan, asılsız şeylere inanışlar.
İ'TİKAD-I FÂSİD
Bozuk inanç.
İ'TİKADÎ
İtikad ve inançla alâkalı.
İ'TİKADİYAT
İtikada ait mes'eleler.
İ'TİKÂF
Bir şeye devam etmek. * Ist: Bir yere çekilip yalnız ibadetle meşguliyet. Hususan Ramazanın son on gününde, mescidlerde ve buna benzer yerlerde kalıp, ibadet, ilm-i iman ve Kur'an, evrad ve ezkâr gibi ibadetlerle meşgul olmak. Böyle bir kimseye "Mu'tekif" denir.
İ'TİKAL
Zorlaşma, müşkilleşme.
İ'TİKAL
Sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına alma. * Devenin dizini büküp bağlama. * Güreş yaparken rakibini sarmaya getirip yıkma.
İ'TİKÂL
(Ekl. den) Kemirme, kemirerek yeme. * Dalgaların, deniz kenarlarındaki karaları döğerek aşındırması. * Tıb: Yaranın, vücudu yemesi. Yaranın büyümesi.
İ'TİKÂL-İ SEVÂHİL
Kıyıların aşınması.
İ'TİKAM
Biriktirme, yığma.
İ'TİKAR
Birbirine karışıp sayılamama.
İ'TİKAS
Tersine dönme, akislenme.
İ'TİLA
(Ulüv. den) Yükselmek. Yukarı çıkmak. * Yüksek rütbelere çıkmak.
İTİLAF
Anlaşmak. Görüşmek. Uyuşmak. Muvafakat. * Cem' olmak, birikmek.
İ'TİLAF
Yem yeme.
İ'TİLAFAT
(İ'tilaf. C.) Uyuşmalar, anlaşmalar.
İ'TİLAK
Âşık olma, birinin sevgi ve muhabbetine tutulma.
İ'TİLAL
(İllet. den) Hasta olma. * Hastalanma. * Bahane etme. * Her şeyden vazgeçip tek bir şeyle meşgul olma.
İ'TİLAM
Öğrenme, bilme.
İ'TİLAN
Aşikâr ve meydanda olma. İlân olunma, meydana çıkma. * Doğum esnâsında çocuğun görünmesi.
İ'TİMAD
(İtimad) Güvenerek bağlanmak. Emniyet etmek. Bir şeye kalben güvenip dayanmak.
İ'TİMADEN
İtimad ederek, dayanarak, güvenerek.
İ'TİMAD-I KAVÎ
Sağlam itimad, kavi güveniş.
İ'TİMADNAME
f. İtimad yazısı, itimad bildiren yazı.
İ'TİMAD-ÜD DEVLE
Devletin itimadı, güveni. * Tar: Safevî sadrazamlarına verilen ünvan.
İ'TİMAK
Derinine varma, derinliğine inme.
İ'TİMAM
(İtimam) Başına sarık sarmak. * Ortalık yeşillenmek. * Miğfer giymek.
İ'TİMAN
Emniyet etme, emin bulunma.
İ'TİNA
(İtinâ) Çok dikkat etmek. Özenmek.
İ'TİNAK
(Unk. dan) Birbirlerinin boyunlarına sarılma. * Kucaklama. * Sıkıca kavrayıp alma.
İ'TİNAN
Bir kimsenin içyüzü meydana çıkma. * İnsanın önüne durma.
İ'TİRAF
(İtiraf) Kabahatini saklamamak. Suçunu söylemeği kabul etmek. Gizleyip söylemek istemediği şeyi açıklamak.
İ'TİRAF-I CÜRM
Maznunun yaptığı suçu söylemesi, itiraf etmesi.
İ'TİRAF-I KUSUR
Kusurunu söyleme, itiraf etme.
İ'TİRAZ
(İtiraz) Kabul etmediğini bildirmek. Bir fikir veya işin olmasını kabul etmemek. * Men' eylemek. Men' olmak.
İ'TİRAZİYE
İtiraza, kabul etmediğine dair yazı. * Edb: Cümlenin esasından olmayıp yalnız bir husus hakkında söylenen ibare. (Bak: Cümle-i mu'terize)
İ'TİSA
Asâya dayanma, baston kullanma.
İ'TİSAB
Sinirlenme, asabileşme. * Kanaat etme.
İ'TİSAF
Zulüm ve haksızlık etmek. Doğru yoldan ayrılmak. Haksızlık.
İ'TİSAM
Günahlardan sakınmak. * Pâk olmak. * Bir şeye yapışarak sıkı tutmak ve korunmak.
İ'TİSAM
İstediğini vermek.
İ'TİSAR
Zorluk, güçlük, meşakkat.
İ'TİSAR
Suyunu çıkarmak için bir şeyi sıkma.
İ'TİSAS
Gece gezip dolaşma, devriye vazifesini görme.
İ'TİŞA'
Akşam vakti yola çıkma.
İ'TİTAF
Bir şeye örtünme, bürünme.
İ'TİVA
Bükme veya bükülme.
İ'TİYAD
(İtiyat) Alışkanlık. Huy. Âdet. Âdet edinmek.
İ'TİYAK
Alıkoymak, engel olmak, mani olmak.
İ'TİYAN
Dik dik bakma, gözünü dikme. * Yardım etme.
İ'TİYAŞ
Geçinme. İdareli yaşama.İ'TİZA' : Bir kavim veya kimseye bağlı bulunma.
İ'TİZAD
Yardım etme. Muavenette bulunma. * Yardım ve imdat isteme. * Bir şeyi kol üzerine alma.
İ'TİZAL
Ehl-i Sünnet olan hak mezhebden ayrılıp hakka aykırı başka yola sapmak. Mu'tezile olmak. (Bak: Mutezile)
İ'TİZAL
(İtizal) Bir şeyi işlemeğe tamamen kasd ve teveccüh eylemek. * Nefsine müracaatla cürüm ve hatasını itiraf etmek.
İ'TİZAM
Azim ve kasdeylemek. Gitmek üzere olmak. Fütursuz ve kasd üzere olmak.
İ'TİZAM
(İtizam) Büyüklük kazanmak. Azametlenmek. Büyüklenmek.
İ'TİZAR
Kusurunu bilerek özür dilemek. Kusurunu beyan edip ve anlayıp af dilemek. (Takdire şayan güzel bir haslettir.)
İ'TİZAZ
Kendini aziz, izzetli saymak.
İTKÂ'
Koltuk altına yastık veya dayak koyma. Dayanacak bir şey kullanma. * Yaslanma.
İTKAN
Pürüzsüz yapmak veya yapılmak. Sağlamlaştırmak. Hakikata yakından vakıf olmak, delileriyle bilmek, inanmak. Bilerek emin olmak. Muhkem kılmak, muhkem yapmak. Sâbit kılmak.
İTKAN-I MUHKEM
Bütün açıklığıyla bilerek sağlam yapmak.(...Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem, bir insicam-ı ahkem görünüyor. Mâdem şu biçare, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz bu kadar hadd ü hesaba gelmez zevil-hayat ile, zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur. Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakîn ile hükmolunur ki: Şu kusûr-u semaviye ve şu bürûc-u sâmiyenin dahi kendilerine münasib zihayat, zişuur sekeneleri vardır. S.)
İTKAN-I SAN'AT
San'atın sağlam, mükemmel ve pürüzsüzlüğü.
İTLA'
Başkasını geçme. * Te'hir etme.
(İ'tibar. C.) İ'tibarlar, şeref ve haysiyetler. * Var sayılan şeyler, faraziyeler.
İ'TİBAREN
...den beri, ... başlıyarak, ... den başlıyarak, ...den (yerinde kullanılır.)
İ'TİBAR-I SURET
Surete itibar etme, görünüşe değer verme.
İ'TİBARÎ
(İtibarî) Hakiki kıymeti olmayıp kıymeti var kabul edilme. Farazî ve izafî olan. Varlığı, başka şeylere nisbet edilmesi halinde bilinen.
İ'TİDA
Sesini yükseltmek. * Zulmetmek. * Haddinden geçmek.
İ'TİDAD
Yardım isteme. İmdât isteme. * Bir şeyi kol üzerine alma.
İ'TİDAL
Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek. Vasat derece olmak. * Yumuşaklık. Uygunluk. * Gündüz ve gecenin birbirine denk, eşit olması. * Miktar ve keyfiyyet hususunda iki hâlet arasında mutavassıt olmak.
İ'TİDAL-İ DEM
Soğukkanlı davranış. Heyecanlanmadan, acele etmeden, düşüne düşüne ve tedbirli hareket.
İ'TİFA'
Bağış dileme, afvedilmesini isteme.
İ'TİFAR
Yere vurma. Kavrayıp yere çarpma. Üzerine atılıp kavrama.
İ'TİKAB
Veresiye vermeme. Bir malı borç olarak satmama. Parasını almadıkça malı teslim etmeme.
İ'TİKAD
İnanmak. İnanç. Sıdk ve doğruluğuna kalben kararlı olmak. Gönülden tasdik ederek inanmak. Dinin temelini meydana getiren şeylere inanmak. (Bak: İltizam)
İ'TİKADÂT
(İ'tikad. C.) İnanışlar. Bağlanışlar ve inançlar.
İ'TİKADÂT-I BÂTILA
Bâtıl, hak olmayan, asılsız şeylere inanışlar.
İ'TİKAD-I FÂSİD
Bozuk inanç.
İ'TİKADÎ
İtikad ve inançla alâkalı.
İ'TİKADİYAT
İtikada ait mes'eleler.
İ'TİKÂF
Bir şeye devam etmek. * Ist: Bir yere çekilip yalnız ibadetle meşguliyet. Hususan Ramazanın son on gününde, mescidlerde ve buna benzer yerlerde kalıp, ibadet, ilm-i iman ve Kur'an, evrad ve ezkâr gibi ibadetlerle meşgul olmak. Böyle bir kimseye "Mu'tekif" denir.
İ'TİKAL
Zorlaşma, müşkilleşme.
İ'TİKAL
Sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına alma. * Devenin dizini büküp bağlama. * Güreş yaparken rakibini sarmaya getirip yıkma.
İ'TİKÂL
(Ekl. den) Kemirme, kemirerek yeme. * Dalgaların, deniz kenarlarındaki karaları döğerek aşındırması. * Tıb: Yaranın, vücudu yemesi. Yaranın büyümesi.
İ'TİKÂL-İ SEVÂHİL
Kıyıların aşınması.
İ'TİKAM
Biriktirme, yığma.
İ'TİKAR
Birbirine karışıp sayılamama.
İ'TİKAS
Tersine dönme, akislenme.
İ'TİLA
(Ulüv. den) Yükselmek. Yukarı çıkmak. * Yüksek rütbelere çıkmak.
İTİLAF
Anlaşmak. Görüşmek. Uyuşmak. Muvafakat. * Cem' olmak, birikmek.
İ'TİLAF
Yem yeme.
İ'TİLAFAT
(İ'tilaf. C.) Uyuşmalar, anlaşmalar.
İ'TİLAK
Âşık olma, birinin sevgi ve muhabbetine tutulma.
İ'TİLAL
(İllet. den) Hasta olma. * Hastalanma. * Bahane etme. * Her şeyden vazgeçip tek bir şeyle meşgul olma.
İ'TİLAM
Öğrenme, bilme.
İ'TİLAN
Aşikâr ve meydanda olma. İlân olunma, meydana çıkma. * Doğum esnâsında çocuğun görünmesi.
İ'TİMAD
(İtimad) Güvenerek bağlanmak. Emniyet etmek. Bir şeye kalben güvenip dayanmak.
İ'TİMADEN
İtimad ederek, dayanarak, güvenerek.
İ'TİMAD-I KAVÎ
Sağlam itimad, kavi güveniş.
İ'TİMADNAME
f. İtimad yazısı, itimad bildiren yazı.
İ'TİMAD-ÜD DEVLE
Devletin itimadı, güveni. * Tar: Safevî sadrazamlarına verilen ünvan.
İ'TİMAK
Derinine varma, derinliğine inme.
İ'TİMAM
(İtimam) Başına sarık sarmak. * Ortalık yeşillenmek. * Miğfer giymek.
İ'TİMAN
Emniyet etme, emin bulunma.
İ'TİNA
(İtinâ) Çok dikkat etmek. Özenmek.
İ'TİNAK
(Unk. dan) Birbirlerinin boyunlarına sarılma. * Kucaklama. * Sıkıca kavrayıp alma.
İ'TİNAN
Bir kimsenin içyüzü meydana çıkma. * İnsanın önüne durma.
İ'TİRAF
(İtiraf) Kabahatini saklamamak. Suçunu söylemeği kabul etmek. Gizleyip söylemek istemediği şeyi açıklamak.
İ'TİRAF-I CÜRM
Maznunun yaptığı suçu söylemesi, itiraf etmesi.
İ'TİRAF-I KUSUR
Kusurunu söyleme, itiraf etme.
İ'TİRAZ
(İtiraz) Kabul etmediğini bildirmek. Bir fikir veya işin olmasını kabul etmemek. * Men' eylemek. Men' olmak.
İ'TİRAZİYE
İtiraza, kabul etmediğine dair yazı. * Edb: Cümlenin esasından olmayıp yalnız bir husus hakkında söylenen ibare. (Bak: Cümle-i mu'terize)
İ'TİSA
Asâya dayanma, baston kullanma.
İ'TİSAB
Sinirlenme, asabileşme. * Kanaat etme.
İ'TİSAF
Zulüm ve haksızlık etmek. Doğru yoldan ayrılmak. Haksızlık.
İ'TİSAM
Günahlardan sakınmak. * Pâk olmak. * Bir şeye yapışarak sıkı tutmak ve korunmak.
İ'TİSAM
İstediğini vermek.
İ'TİSAR
Zorluk, güçlük, meşakkat.
İ'TİSAR
Suyunu çıkarmak için bir şeyi sıkma.
İ'TİSAS
Gece gezip dolaşma, devriye vazifesini görme.
İ'TİŞA'
Akşam vakti yola çıkma.
İ'TİTAF
Bir şeye örtünme, bürünme.
İ'TİVA
Bükme veya bükülme.
İ'TİYAD
(İtiyat) Alışkanlık. Huy. Âdet. Âdet edinmek.
İ'TİYAK
Alıkoymak, engel olmak, mani olmak.
İ'TİYAN
Dik dik bakma, gözünü dikme. * Yardım etme.
İ'TİYAŞ
Geçinme. İdareli yaşama.İ'TİZA' : Bir kavim veya kimseye bağlı bulunma.
İ'TİZAD
Yardım etme. Muavenette bulunma. * Yardım ve imdat isteme. * Bir şeyi kol üzerine alma.
İ'TİZAL
Ehl-i Sünnet olan hak mezhebden ayrılıp hakka aykırı başka yola sapmak. Mu'tezile olmak. (Bak: Mutezile)
İ'TİZAL
(İtizal) Bir şeyi işlemeğe tamamen kasd ve teveccüh eylemek. * Nefsine müracaatla cürüm ve hatasını itiraf etmek.
İ'TİZAM
Azim ve kasdeylemek. Gitmek üzere olmak. Fütursuz ve kasd üzere olmak.
İ'TİZAM
(İtizam) Büyüklük kazanmak. Azametlenmek. Büyüklenmek.
İ'TİZAR
Kusurunu bilerek özür dilemek. Kusurunu beyan edip ve anlayıp af dilemek. (Takdire şayan güzel bir haslettir.)
İ'TİZAZ
Kendini aziz, izzetli saymak.
İTKÂ'
Koltuk altına yastık veya dayak koyma. Dayanacak bir şey kullanma. * Yaslanma.
İTKAN
Pürüzsüz yapmak veya yapılmak. Sağlamlaştırmak. Hakikata yakından vakıf olmak, delileriyle bilmek, inanmak. Bilerek emin olmak. Muhkem kılmak, muhkem yapmak. Sâbit kılmak.
İTKAN-I MUHKEM
Bütün açıklığıyla bilerek sağlam yapmak.(...Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem, bir insicam-ı ahkem görünüyor. Mâdem şu biçare, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz bu kadar hadd ü hesaba gelmez zevil-hayat ile, zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur. Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakîn ile hükmolunur ki: Şu kusûr-u semaviye ve şu bürûc-u sâmiyenin dahi kendilerine münasib zihayat, zişuur sekeneleri vardır. S.)
İTKAN-I SAN'AT
San'atın sağlam, mükemmel ve pürüzsüzlüğü.
İTLA'
Başkasını geçme. * Te'hir etme.