• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Plastik Sanatlar Alanındaki Sanatçılarımız Ve Biyografileri

Fahrünissa Zeyd
Fahrünnisa Zeyd (1903-1991)

1903 yılında İstanbul'da doğmuştur. Babası, tanınmış diplomatlardan Şakir Paşa'dır. 1920'de Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girerek resim öğrenimi görmüştür. 1928'de Paris'e giderek Akademi Ranson'da resim öğrenimini sürdürmüştür. 1934'de o sırada Ankara'da Irak Büyükelçiliği görevinde bulunan Emir (Prens) Zeyd'le evlenerek Prenses payesini almıştır. Yurda döndükten sonra da dış sanat merkezleriyle ilişkisini kesmeyen Fahrünnisa Zeyd, eşinin görevleri nedeniyle ara sıra Berlin, Budapeşte, Paris gibi kentlerde ikamet etmiş ve bu merkezlerde sergiler açarak sanatını tanıtmıştır.

Paris Modern Sanatlar, New York, Gaugenheim, Edinburg, Pittsburgh, İstanbul Resim ve Heykel, Ankara Resim ve Heykel Müzeleri ile yurt içinde ve yurt dışında sergilenen pek çok eseri bulunmaktadır.
 
Feyhaman Duran
Feyhaman Duran (1886-1970)



Feyhaman Duran 17 Eylül 1886 tarihinde İstanbul’un Kadıköy semtinde doğmuştur. Babası Şair Süleyman Hayri Bey, annesi Fatma Hanım’dır. Annesi ve babasını küçük yaşta yitiren Duran, annesinin vasiyeti üzerine Hadikat-ül Maarif’te başladığı eğitimini Galatasaray Sultanisi’nde sürdürmüştür. Dedesinin ileri yaşı nedeniyle kendisiyle yeterince ilgilenememesi üzerine okul müdürü Abdurrahman Şeref Bey’in himayesinde yaşamını ve eğitimini sürdürmüştür. Okulda Hüsn-i Hat derslerinde başarı gösteren Feyhaman Duran, bir yandan da tarama mürekkebi, çini mürekkebi ve yağlıboya ile resimler yapmaya başlamıştır.



Feyhaman Duran, Galatasaray Sultanisi’nin altıncı sınıfını 1908 yılında tamamladıktan sonra Bâb-ı Âli’de kâtip olarak işe başlamıştır. Burada yaşadığı bazı anlaşmazlıklardan dolayı görevi bırakmış, Galatasaray Sultanisi’nde güzel yazı hocalığına başlamıştır.



Sanatçı okul çağlarında bile sağlam bir desen yeteneği ile gerçeğe uygun portreler yapmıştır. Feyhaman Duran’ın, bu yeteneğini salt fizyolojik benzetme değil, bir anlam aktarabilmek için amacıyla kullandığı düşünülmektedir. Yaptığı portreler fotoğrafik görüntünün dışında, kişinin iç dünyasını da yansıtmaktadır. Hızlı çalışma yöntemi sayesinde, portre taslaklarını birkaç seansta adeta bitmiş birer tablo haline getirebilecek kadar yetenekli olduğu ifade edilmiştir.



Gençlik dönemi portrelerinde, genel fiziksel görüntünün yanında, şapka, saç modeli gibi bazı ayrıntılara da dikkat etmiştir. Resimlerinde, modelin giysi ve aksesuarları yüz hatlarıyla aynı değerde işlenmiştir. Daha sonraki dönemlerinde ortaya koyduğu eserlerinde bu tür ayrıntıları, portrenin özünün öne çıkmasını engellediği düşüncesiyle nispeten arka planda bıraktığı izlenimi doğmuştur. Portrelerinin çoğu, “büst portre” şeklindedir.



Feyhaman Duran’ın peyzajlarında konu, sanatçının üslubunu belirlemiştir. Anadolu’da gerçekleştirdiği gezilerde yaptığı resimlerinde dikkat çeken önemli bir özellik; konu, yaşam ve görünüm değiştiğinde sanatçının üslubunun da değişmesidir. Sanatçının figürlü resimleri son derece azdır. Bu tür resimlerinde figür, konuyu ve kompozisyonu tamamlayıcı bir unsur olarak kullanılmıştır.



Çallı Kuşağı’nın hatta Türk resminin en önde gelen portre ustalarından biri olan Feyhaman Duran, 1970 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.
 
Fikret Mualla
Fikret Mualla (1903-1967)

Fikret Muallâ Saygı, 1903’te İstanbul'da doğdu. Saint Joseph Fransız Okulu'nda ve daha sonra bir süre Galatasaray Lisesi'nde okudu, ama okulu bitiremeden mühendislik eğitimi almak üzere Almanya'ya gönderildi. Almanya'nın çeşitli kentlerinde dolaştı, İsviçre ve İtalya'ya gitti, buradaki müzeleri gezdi. Resim yeteneğinin farkına vararak kısa zamanda güçlü bir desen bilgisi edindi. Başarılı resimlemeler, moda çizimleri ve gravürler yaptı, desenleri dönemin önemli Alman dergilerinde yayımlandı.

Fikret Muallâ, 1928'de alkol nedeniyle bir süre hastanede tedavi gördü. Daha sonra Almanya'dan Fransa'ya geçti, Paris'te Montparnasse ve Saint Germain gibi sanat çevrelerinde yaşadı. Orada, André Lhote'un atölyesinde çalışan Hale Asaf'la tanıştı. Paris'te sürekli resim yapan Fikret Muallâ bir süre sonra maddi sorunlar nedeniyle Türkiye'ye döndü. Geçimini sağlamak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı'na yaptığı başvuru üzerine 1934'te Ayvalık Ortaokulu resim öğretmenliğine atandı, ancak kısa bir süre sonra bu görevinden istifa etti. İstanbul'da Lüküs Hayat, Deli Dolu, Saz Caz gibi operetler için kostümler çizdi. Nâzım Hikmet'in Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi. İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun çıkardığı Yeni Adam dergisi için desenler hazırladı.

Babasının ölümü üzerine eline geçen miras payı ile Paris'te yaşamını sürdürebileceğini düşünerek 1939'da Türkiye'den ayrıldı. 1939 yılında gerçekleşen Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için Abidin Dino'nun isteği üzerine “İstanbul” konulu otuz kadar tablo yaptı. 1938'de yayımlanan Ses dergisi için desenler çizdi. Bu dönemde yazılmış ve Ses'te yayımlanmış "Masal" ve "Üsera Karargâhı" adlı iki de öyküsü vardır.

Fikret Muallâ Fransa'da yirmi altı yılı aşkın bir süre yaşadı. Bir ara hastanede kaldığı süre zarfında, iki ay içinde kendisine resim yaptıran Dina Vierny'nin koruması altına girdi. Bu resimleriyle Kasım 1954'te ilk sergisini açtı. Daha sonra sanayici Lharmin'le bir anlaşma yaptı ve Seine Nehri'nin "sağ" yakasına taşındı. Resimlerinin sürekli müşterisi olan Madame Anglés'yle bu dönemde tanıştı. Fikret Muallâ'yı bundan sonra koruması altına alan Madame Anglés, 1962'de felç geçirdiğinde hastaneye kaldırılarak bakım görmesini sağladı. Daha sonra sanatçıyı Nice şehrinde Reillane kasabasındaki evine yerleştirdi ve bütün giderlerini karşıladı. Fikret Muallâ ömrünün sonuna dek felçten muzdarip kaldı. 20 Temmuz 1967'de de hayatını kaybetti. Ölümünden yedi yıl sonra 1974'te Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün ilgilenmesiyle kemikleri Türkiye'ye getirildi ve Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü. 1976'da dostlarından, yakınlarından ve çeşitli koleksiyonlardan derlenen 118 resmi ile Ankara'da adına bir sergi düzenlendi. Yapıtlarının çoğu bugün özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.

Yaşamının büyük bölümünü Fransa'da geçiren Fikret Muallâ, konularını kahveler, sirkler ve sokaklar gibi Paris yaşamının ayrıntılarından seçmiştir. Yaşamın gerçeklerini büyük bir içtenlikle renge ve biçime aktarmış, içinde yaşadığı bohem çevrenin insanını resmine konu olarak almıştır. Daha çok guvaş tekniğine yakınlık duyup bu teknikle çok hızlı çalışabilmiş olmakla birlikte, yağlıboyayı da suluboya ve guvaşı kullandığı ustalıkla kullanmıştır. Resmin kuramsal sorunları üzerine çalışmalar gerçekleştirmeyen sanatçı, çağdaş akımlara katılmamıştır.

YAPITLAR (başlıca): Resim: Oturan Adamlar, 1937, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Sevişenler, 1952; Masada, 1953; Nature-Morte, 1954; Sokak, 1955; Sermayeler, 1955; Kafe, 1955, Bistro; Kanalda Bekleyen Taşıt Botları; Marsilya'da Fransız İşçileri Bir Kahvede; Haliç ve Süleymaniye; Paris'te Bir Sokak; Amerikan Bar; Baloncu; Peyzaj; Balıkçı; Mor Zemin üstünde Figürler.

Kitap Resmi: Nâzım Hikmet, Varan 3, 1930.

Tiyatro Kostümü: Lüküs Hayat; Deli Dolu; Saz Caz.
 
Hale Asaf
Hale Asaf (1905-1938)


Hale Asaf 1905 yılında İstanbul Kadıköy’de Baklatarlası civarında yer alan Dr. Rasim Paşa Konağı’nda dünyaya gelmiştir. Meşrutiyet dönemi ilk kadın ressamlarından Mihri Müşfik Hanım’ın yeğenidir.



Resim eğitimine Almanya’da başlamış ve Namık İsmail’in de orada bulunduğu yıllarda Berlin Akademisi’nde öğrenim görmüştür. İstanbul’a geldiğinde, Ressam Adil Bey’in müdürlük yaptığı İnas Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi’nde, Feyhaman Duran Atölyesi’nde çalışmalarını sürdürmüştür.



Hale Asaf’ın resimlerinde, mekan olgusu, renk lekelerinin dengeli dağılımı, ritmik bir yapılanmada başarılı kompozisyonlara ulaşmaktadır. Renkte, lekede, biçimde ve kuruluştaki araştırıcı uygulamalarına karşın, Hale Asaf’ın sanatının en çarpıcı özelliği; doğal, kendiliğinden ve lirik bir anlatım yüklenmesidir.



Hale Asaf’ın gerilimli yaşamına katılan hastalığı, bir ameliyat geçirmesine neden olmuştur. Aradan geçen yıllardan sonra rahatsızlığının yeniden belirtiler vermesi, umutsuzluğa dönüşmüş ve Hale Asaf, 1938 yılında yaşamına son vermiştir.
 
Halil Akdeniz
Halil Akdeniz (1944- )



1944 yılında Antalya’da doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü ve Berlin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde -HDK, Berlin (bugünkü Berlin Güzel Sanatlar Üniversitesi) lisans ve uzmanlık öğrenimi gördü. İzmir Ege Üniversitesi ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde lisansüstü, sanatta yeterlilik, doktora dereceleri aldı. 1986’da yardımcı doçent, 1987’de doçent, 1994’te profesör oldu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümleri’ni kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademelerde görev aldı.



1996-2001 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği ve 2001’de Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu. 2001-2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı’nı kurdu ve Sanat Bilimi; Güzel Sanatlar Kuram ve Eleştiri Programı’nı açtı (2003). Halen İstanbul Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde görevini sürdürmektedir.
 
Halil Dikmen

Halil Dikmen (1906–1964)


Halil Dikmen 1906 yılında İstanbul'da doğmuştur. Güzel Sanatlar Akademisi'nde girdikten sonra, İbrahim Çallı ve Hikmet Onat atölyelerinde resim çalışmıştır. Sanatçı buradaki eğitimini tamamladıktan sonra 1928 yılında Paris’e gönderilmiştir. Academie Julien'de Albert Laurens'ın, sonra Andre Lhote'un öğrencisi olmuştur. Paris’te üç yıl resim öğrenimi gördükten sonra 1931'de yurda dönüşünde, Kayseri ve Galatasaray Liseleri’nde resim öğretmenliği yapmıştır. 1937 yılında Resim ve Heykel Müzesi’ne müdür olarak atanmıştır. 1949 yılında bu görevinin yanında, ayrıca Güzel Sanatlar Akademisi Resim Galerisi öğretmenliğini de sürdürmüştür. Halil Dikmen, Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü iken önemli hizmetlerde bulunmuş ve bu görevde iken 1964 yılında hayatını kaybetmiştir.

Halil Dikmen, Türkiye'de açılan birçok sergiye katılmıştır. Bir süre "D" grubuna girerek grubun bazı sergilerinde eserlerini sergilemiştir. 1929 yılında Paris’teki Salon d'Automne'da eserlerini sergileyen sanatçı, 1946'da UNESCO, 1949'da Venedik yarışmalarına katılmıştır. Ayrıca Amsterdam (1949), Chicago (1950), Atina (1955), Edinburgh (1958) ve Kıbrıs sergilerine bazı eserlerini vermiştir.Sanatçının Devlet Resim ve Heykel koleksiyonlarının yanı sıra özel ve resmi koleksiyonlarda eserleri vardır.
İstiklal Savaşı'nda Mermi Taşıyan Kadınlar ve Giresun'da Fındık Toplayıcıları adlı eserleri, renk ve kompozisyon bakımından ilgi çekicidir.

Halil Dikmen, Türk musikisiyle de ilgilenmiştir. Emin Dede’den meşk usulü ile dersler almıştır. Radyo Müdürü Mesut Cemil'in ısrarları üzerine birtakım bant ve konserlere iştirak etmiştir. En önemli talebesi Kutbu’n-Nâyî unvanı ile tanınan Neyzen Niyazi Sayın'dır.
 
Haluk Tezonar
Haluk Tezonar (1942-1995)


1942 yılında Çorlu'da doğdu. İstanbul Devlet Tatbiki Yüksek Okulu’nda Seramik eğitimi gördü. 1965 yılında eğitimini tamamlayan sanatçı, aynı okulda asistan olarak göreve başladı. Heykeltıraş Hakkı Karayiğitoğlu'nun etkisiyle heykel çalışmalarına yöneldi. 1985 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Başkanlığı’na atandı. 1995 yılında hayatını kaybetti.
 
Hamit Görele
Hamit Görele (1900-1980)



1900'de Görele'de doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olan Görele, Paris'de Loht Atölyesinde çalıştı. Paris ve Bükreş'te yapıtlarını sergileyen Görele önceleri Emprestyonist anlayışla eserler üretmiş Lhot'un etkisiyle konstrüktivist bir ressam olarak bilinir.



1965’te Türk Çağdaş Ressamlar Derneği Başkanlığına getirilen sanatçı, 1967 yılında “Yılın Sanatçısı” ödülüne değer görülmüştür. 1968 yılında Çağdaş Türk Ressamları Sergisi'nde Yılın Sanatçısı seçilmiştir. Katıldığı yurt içi ve yurt dışı sergilerin dışında çok sayıda yazı, makale, eleştiri ve çevirilerle Türk resim sanatının gelişiminde önemli rol oynamıştır. Sanatçının özel ve resmi koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. Hamit Görele 1978 yılında “Devlet Onur Belgesi” verilen ressamdan biridir. Sanatçı, 6 Haziran 1980 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.
 
Hasan Hulusi Mercan
Hasan Hulusi Mercan (1913-1988)


1913'te Söğüt'te doğdu. İlköğrenimini burada, ortaöğrenimini de Bursa Öğretmen Okulu'nda tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girerek 1945'te mezun oldu. İki yıl Bursa'da resim öğretmenliği yaptı. Daha sonra Paris'e gönderildi ve orada 6 yıl resim çalıştı. Paris'te kaldığı sürece sergiler düzenledi. Başta Devlet Resim ve Heykel Sergileri olmak üzere birçok karma sergiye eserler verdi. 1988 yılında hayatını kaybetti.



1960'lardan bu yana süren resim çabası içinde Akdeniz, evrensel resim gerçeğinin bütün evrelerinde bulunmuş; ancak kendi özgürlüğünü ve özgünlüğünü kültürlerarası geçişimlere yönelerek oluşturmuştur. Bu nedenle eserlerindeki yaklaşımı, “tekilci değil çoğulcu, dışlayıcı olmayıp kapsayıcı” olarak nitelendirilmiştir.



Akdeniz'in resminde ele alınan öğeler, kimi yerde malzemenin sınırlarını zorlarken kimi yerlerde de kavramlaştırmanın üstünde yoğunlaşmaktadır. Resmin alt yapısını, görselin ve algılamanın değişkenliğini irdelerken, resmi düşünselin alanına çekmeyi hedeflemiştir.
 
Hikmet Onat
Hikmet Onat (1882-1977)

Hikmet Onat 1882 yılında İstanbul Fındıklı’da doğmuştur. Heybeliada Bahriye Mektebi’nden 1902 yılında mezun olmuştur. 1904 yılında teğmen rütbesini alıp aynı yıl Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydolmuştur. 1910 yılında okuldan mezun olduktan bir yıl sonra Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) bursu ile Paris’e resim eğitimi için gönderilmiştir. Paris’te I’Ecole National Superior des Beaux Arts’a (Ulusal Güzel Sanatlar Okulu) devam etmiş, bu okulda atölye hocalığını Anne Cormon yapmıştır. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine yurda dönmek zorunda kalmıştır.



Onat’ın resimlerinde, egemen tema “deniz”dir. Resmettiği deniz, her zaman sakindir. İzlenimcilerin renklerini kullanmasına rağmen, onlardan farklı olarak siyah ve kahverengiye paletinde yer vermiştir. Sağlam desenle birlikte eserlerine ayrıntı da hâkimdir. Denize sıklıkla yer veren Onat, denizle birlikte mavnaları, dubaları, kayıkları, ağları ve yelkenleri resmetmiştir. Bu objelerin teknik özelliklerini bir denizci kadar iyi bildiği, bu nesneleri izleyiciye ayrıntılı olarak aktarmasından anlaşılmaktadır. Gerçeğe bağlılık, sanatçının vazgeçemediği bir yönüdür. Hikmet Onat, Halil Paşa ve Hoca Ali Rıza gibi akademik izlenimciliği benimsemiştir. Çallı Kuşağı ressamları içinde yer alan Hikmet Onat, 14 Mart 1977 tarihinde İstanbul Cihangir’deki evinde hayatını kaybetmiştir.
 
Geri
Top