• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Sokak şairi ............


AKIL BAŞTAN GİDİYOR ........

Kaldı geriye bir sevgili bir yetim
Açlık belası, dağlarda teslim oldu kadere
Hala, teyze,damat,dadı, dayı ahbap davette!

Can verdiğin yurdumun TV'si, basını
Olaylara ilgi duymaz , vermezler ki ismini
Sanki saltanat..Beytullah'da korumalar dizi dizi

Garip vatan evlatlar kan içinde karlı dağlarda
Yavrular yangında, analar canhıraş çığlıkta çamur içinde
Aranır mı insaf, merhamet... piçinde

Duyulmaz sesleri, Mozart'ın gürültüsünden
Duyulmaz, asalakların el şıkırtısından
Nasipleniyorlar, kan üstünde "medeniyet"in nimetlerinden

O ana, bu ana..Kurusa da göz pınarları ağıttan
Kulaklar pas tutmuş,gözler kör, kalpler sanki çelikten

Fabrikalar üretir, insan ölsün diye eşit çeşit silahlar
Kardeşi kardeşe kırdırır, karınları şişer sermayedar ilahlar

Tuzu kuru, beli silahlı darbeci beyler
Sana şehitlik veren ruha hançerini çeker

Atmamış nere gitse benliği, siyasi ağalar
En temiz olması gerekenden dünyalık sağlar

Aziz naşı teşyie gelmezler, kar etmezse yıkılası partisi
Keyifler yerinde, cepler dolu, yaparlar iktidar valsi

Olur mu "ebter"in elat acısı, olmuş siyaset orospusu
Törene gelmişler güya, makarana dansı seyredercesine
Hoyrat hoyrat bakıp, şehidin namazına özünden koparcasına

Boş ver gelmesin etkililer. Melekler, çıkar yasına
Baksınlar hoyrat hoyrat, sular akar.Döner, her şey aslına

Duyuldu haberi Mardin'de Van'da İstanbul'da
Başladı vicdan sahipleri Çorumdan . Mardin'den figana
Dostlar, divaneler kan ağlar.Ses yok.Yetkililer bigane
Ne zaman tedbir alınır; göz yaşına, bu kana?..

Milletin gencecik yavruları, kör dövüşüne feda edilir
Halkın kıt kaynakları dipsiz bir kuyuya boca edilir
Çözüm ne? Kim kafa yorar? Barışa nereden gidilir?

Nedir bu baş olma hırsı..Bildikleri yıkılası partisi
Ne garip millete yabancı partileri bu iktidar hırsı
Tedbir bilmezler, çare bulmazlar, görmezler olanları
Çekerken analar, gardaşlar, yarlar yiğit acısı
Ebleh, din tacirlerini almış yayına kaçıncı Suut yolcusu
Olmuş "ebter" siyaset orospusu, yapıyor yukarıda iktidar dansı

Aldırma Şehidim, küllü irade tecelli ediyor
Bir basit saltanat uğruna, akıl başattan gidiyor
Hançer çekilmiş, hakikate bakmazlar ki ne diyor?..

Bu nasıl sistem, kardeş kardeşe kurşun atıyor
Doğru söyleyen ya içeride yatıyor ya da..yutuyor
Kör dalaşında, Aman Allah'ım!.. Ne ocaklar sönüyor?
Keyfi yerinde ağaların..Ahkam kesiyor
Dolgun maaşlar, istediği yerden çekiyor
Sermayedar servetine servet katıyor

Nasıl vatan, doğu –batı birbirine katılmaz?
Neden vatan savunması hep beraber yapılmaz
Hedef aynı ise, niçin aynı yere atılmaz

Bir tarafta şampanyalar açılır
Bir yerlerde ecel terleri dökülür
Yiğitlerin başı gövdesinden sökülür

Millete kin tohumları ekilir, gürleşir
Tez elden çare bulun yoksa güçleşir
Düşman pusuda bekler, beraber olur birleşir

"Filistin'de silaha karşı taş tan kardeşim
Bosna'da açık düşmana mücadele verdi dindaşım
Burada düşman belli değil, sanki sırdaşım"

Kılıcı yapan aynı ustadır, seyreder bizi
Sarp dağ başlarında vuruştururlar, kırdırırlar bizi
Üzerimizden sevgi çekiliyor,kalıyor düşmanlık izi

Aydınların beyinleri, birlik için işlesin
Barış için; seferberlik başlasın
Ozanlar herkese sevgi anlatsın

"Bir olun iri olun diri olun" birleşin
Fabrikalar kapanmasın işlesin
Koç yiğitler; istediği yerde kışlasın
Ocağımız; cılızda olsa, yakın sönmesin
Sularımız; bulanık olsa da hep akıp çağlasın
Akınımız; yavaş olsa bile devam edip durmasın

O taraf ruhsuz, bu taraf hissiz
Sakarya'dan geçtim yolcu ettikten sonra
Beyinler mefluç, halk kaygısız
Can verir elbet, kaygısızlık olduktan sonra
Can yavrular, bu gaflet olduktan sonra

Bu Bayrak'tan iyisi mi var ki, dikesin?..
Neyi, niçin, neden, kimle yaparsın
Kimin, neyin adına bu kanları dökersin

Hilal'i boğmak için Haç'ın beslediği kargalar!..Karargahlar..
Bu dava; yüce ülküler davasıdır, asırlar ötesine geçit
Bulunur elbet bayrağı hep yüksekte tutan kahramanlar
Mustafa'nın ruhuna yabancı olsalar da, olunur yoluna şehit..

 
taa uzaklardayım


Hani biriyle tanışırsın, çevrende görmeye alıştığın
insanlardan çok farklı biri.
Öyle biri ki her şeyi bambaşka bir gözle görür
Ve seni de bakış açını değiştirmeye yöneltir.
Dünyaya onun gözleriyle bakmaya başlarsın.
İçine ve dışına da.
Etkilenirsin.
Etkilenmek ne kelime, büyüsüne kapılırsın.
Gene de ilk başlarda araya bir mesafe koyabileceğini,
Yüreğini kontrol altında tutabileceğini zannedersin.
Oysa rüzgâr sandığın fırtınadır.
Sınır sandığın yer oynak ve kaygan bir zemindir.
Bir bakmışsın, farkında bile olmadan açılmış,
Karadan uzaklaşmışsın.
Okyanusun tam ortasındasın..
 
Sürüklendi ruhum
Zamanın içinden akan tozlu patikalarda.
Yüzyıllarca sönmedi gözlerinle başlattığın gönül ateşi.
Şu isyankar ruhumun tek eşi olduğunu sakın bilme!
Bilme amansız bekleyişimi!
Hatırla!
Ne olur hatırla sevgilim!
Sadece bir an,
Sen de benim yandığım kadar yan!
Bendim
Zamanı acıtan taşlara aşkını mühürleyen.
Ağlayan kayaların yosun tutan yüzünde dokun göğsüme!
Kalp atışlarımdan anla
Yüzyılların silemediği izlerden tanı beni!
Zamansız
Amansız
Mevsimsiz
Bir aşkın ters açan siyah lalesi
Koy başını omzuma!
Yaksın bedenimi
Gamzende alevlenen aşk halesi.
Bastır gamzene şiirimin en kanayan yerini!
Düşeyim gözlerinden kafiyelerin uçurumuna.
Zamanın gül uçlu hançeri deldi bedenimi
Yine de kanaya kanaya
Bekledim seni
Zamanın patikalara açılan kollarında...
 
‎"Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..

Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..

Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..

Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratılmasının ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Allah'ın bir mucizesi...

Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim.. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu..

Dikkatle bak.. Gerçekten gör.. Yaşa.. Vazgeçme..
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için
şükredin.. Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz.."

Bir arkadaşımdan ağlayarak ..
 
BİRİSİ var gündüzlerime kalp ağrısı,gecelerime gözyaşı BİRİSİ var gönlüme ilham, kalemime şiir yazdıran BİRİSİ var bana aşkı viran eden,ardında sürükleyip terk i diyar eden BİRİSİ var kimsenin ulaşamadığı gönlüme giren , girdiği yeri külle dumana çeviren BİRİSİ var AH BİRİSİ var ki boğazıma kılçık gibi takılıp , dilime gelip de '' SEVİYORUM, SEVİYORUM İŞTE '' diyemediğim öyle BİRİSİ var ki öyle BİRİSİ işte
 
HEP GEÇ KALDIM
Sana hep geç kaldım ey hayat!
Ashabı kehf uykusundaydım. Yeni uyandım!
Koştum! Gemiye binmiş ve çoktan yol almıştın
Başka sevdalılarla hülyalara dalmıştın
Rıhtımda hüzünlü ve yalnız! Hayatsız kaldım
 
AĞLAMA ÇOCUK!
Ağlama çocuk! Gözyaşını sürgünlere at!
Barut kokusuna inat! Karanlıklara inat!
Meyve vermeden tomurcukken yanmışsın
Su diye ekmek diye acılara kanmışsın
Doğduğun topraklarda büyüyemedin

Sakat kaldın; göremedin, yürüyemedin
Oynayacağın tüm parklar tutuklanmış
Masmavi geleceğin karalara bulanmış
Gözlerin gülücüğün ne olduğunu bilmemiş

Sabır… Henüz cennete biletin kesilmemiş
Dünya sana kör, dünya sana yabancı
Ama görecekler kim gidici kim hancı

Öldürme çocukluğunu bu çile bitecek

Gagalarında taş gökten ebabiller inecek
Acıtacak Senin canını acıtanı üzülme

Minicik taşlar dur diyecek bu zulme
Yama tutmaz soluk bir hayata düşmüşsün

Allah’tan başka herkese küsmüşsün
Ağlama ıslak yanaklı lalem ağlama

Umudunun boğazına yağlı ilmik bağlama
Sahipsiz değil ki minicik bedeninin

Elbet Okşanır bir gün seninde tenin
Biliyorum sırtındaki ağır bir yüktür

Geceler aydınlığa gebe, Allah büyüktür…
 
Geçen gün avucumun içini inceledim,
Benimde hayat çizgim senin ki gibi kısa…
Dönüşsüz yolculuğa erken kesilmiş gibi biletim…
Hayatın derin karanlıkları beni içine çekiyor,

Yavruna cennet ışığından bir tutam nur gönder…

Yalnızım ahşap kokulu evde,

Dışarıda yağmur var! Üşüyorum!

Avuçlarında biriktirdiğin dualarına ihtiyacım var anne!
 
konuşsam sessizliğim susar
gri gölgeler belirir aynnalarda
adına ayrılık denir.
sen kokar bütün kadınlar
gözlerimi açana kadar
sen kokar kaldırımlar
bu kentten kaçana kadar
konuşsam sessizliim susar
köşede bir yaşlı kadın senden bahseder
buğulanır gözlerimde camlar
bir gece ansızın şehir çöker üstüme
yalnızlığımı sensizken anlar
konuşsam bensizliğin dolar
senli yanımı özlerim
sensiz yanılmalarımda
sonra bir hüzün çöker ağlarım
ağlasam gözyaşlarım donar
sebepler büker nedenlerin belini
nedenler kendince bir sonuç arar
sonra,
ellerin terkeder ellerimi
ellerimi bir telaş kaplar
konuşsam sessizliğim susar... sokak şairi
 
Geri
Top