Son kez baktım fotoğrafına uzun uzun. Yüzündeki tüm ayrıntıları tek tek inceledim son bir kez gitmeden önce. Bakarken bütün anılarımız belirdi gözümde. Hepsini baştan sona izledim. Son kez ağladım ona. Bir daha olmayacaktı. Sesine, yüzüne, her şeyine elveda dedim son kez. Binlerce kez elveda demiştim daha önce. Bu sonuncusuydu. İçimde kalan o azıcık duyguyu da bitirecekti bu elveda. Onun hayatında olmayışımı kabullenmek zorundaydım. Ben onun için sadece canı sıkılınca mesaj attığı bir eski sevgiliydim. Bundan sonra ne mesajlarına cevap verecektim, ne de aradığında açacaktım telefonu. “Son bir kez.” dedim kendime, “Son bir kez doya doya bak. Hiçbir zaman senin olmamış ve olmayacak o kişiye son bir kez bak. Bir zamanlar ölesiye sevdiğin, onun için her şeyi göze aldığın adama son kez bak. Seni hemen unutmuş, yerine başkasını koymuş o adama son kez bak. Sadece bir kez gördüğün, kollarında güveni bulduğun, hiçbir zaman bırakmak istemediğin o adama son bir kez bak. Sen onun hayatında kalıcı bir yer edinememişken, hep geçici olmuşken, onun senin hayatında edindiği yere de bak son bir kez. Nasıl da kaplamış hayatını. Yerine kimseyi koyamamışsın. Kimseyi onu sevdiğin gibi sevememişsin o gittikten sonra. Bak! Bak da ağla kendini parçalayarak unuttuğun, hatta hiçbir zaman tam olarak unutamadığın o adama! Farklı olduğunu, onun hayatında önemli bir yerin olduğunu zannederken, onun için sadece bir heves olduğunu tekrar gör bakarken o fotoğrafa. Sen hiçbir zaman onun aşkı olamadın. Sen sadece bir hiçtin. Ama o senin hayatının unutulmaz aşkı olarak kalacak her zaman…” Fotoğrafını kapattım. Devam ettim hayatıma hiçbir şey olmamış gibi. Devam ettim sanki o hiç olmamış gibi. Rol yapmaya devam ettim. Sürekli rol yaparak geçirdiğim o iğrenç hayatıma devam ettim. Ağladığımı görmeyecekti, duygularımı hissetmeyecekti. Ne de olsa hiçbir yerim yoktu hayatında. Sessizce devam ettim sahte gülüşlerime ve unuttumlarıma. Sessiz ve sakince izledim ölümümü son kez…