Türklerde Denizcilik
Türklerde denizcilik Selçukîler devrinde başladı. İstanbul’u ve Marmara adalarını kuşatmak için o zamanlar güçlü donanmalar kurmak ihtiyacı duyuldu. Gemlik’i fetheden Selçukîler buralarda tersâneler yapmaya başlayınca, Bizanslılar bu durumu kendileri için tehlike kabul ederek, denizden saldırıya girişerek kızakları yakıp yok ettiler. Marmara’da üstünlük sağlayamayan Selçukîler, İzmir’i zaptederek güçlü deniz donanmaları kurdular. Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubad, Antalya ve civârını fethederek, Alâiye (Alanya)da tersaneler kurdu. Çaka Beyin idâresindeki Türk donanması Midilli ve Sakız adalarını fethetti.
Selçukîlerden sonra Türklerin denize çıkışı Aydınoğullarından Umur Bey zamânında gerçekleşmiştir. Denizcilik alanında en büyük ilerleme Osmanlılar zamânında olmuştur. On altıncı yüzyılda dünyânın en güçlü denizci ülkesi Osmanlılardı. Hattâ Avrupa’nın birleşik donanmasını tekbaşına yok edebilecek üstün bir güçteydi. Yıldırım Bâyezîd zamânında denizcilik alanında büyük gelişmeler sağlanarak Ege kıyılarına hâkim olundu. Antalya’yı da ele geçiren Osmanlılar, Akdeniz’e açılma imkânı buldular.
Fatih Sultan Mehmed Han zamânında kara kuvvetleri gibi denizciliğe de önem verilerek güçlü donanmalar kuruldu. 1453’te Fâtih Sultan Mehmed Hanın İstanbul’u fethetmesiyle, İslâm târihinde bir devir açılmıştır. Fetih devrinde hutbeler “Hâkimülbahreyn ve Sultânülberreyn” (Denizlerin Hâkimi, Karaların Sultânı) diye okunmaya başlandı.
Kânûnî Sultan Süleymân zamânında Eğriboz, İnebahtı, Midilli, Sıgacık, Kocaeli, Mora, Karlı ili, Rodos, Biga, Mezistre sancakları birleştirilerek merkezi Gelibolu olmak üzere Kaptan Paşa Eyâleti kuruldu. Donanma komutanına da “kaptan-ı deryâ” ismi verildi. Ancak bu ünvan, Barbaros Hayreddin Paşadan sonra “beylerbeyi” olarak değiştirildi. Cezâyir-i Bahr-i Sefid eyâleti beyliğine de “derya beyleri” dendi. Birinci Abdülhamîd Han zamânında kaptan-ı deryâ ismi yerine, donanma kumandanına “bahriye nâzırı” ismi verildi.
On altıncı yüzyılda dünyâya hükmeden Osmanlılar, kapasitesi çok büyük gemiler yaptılar. Savaş gemilerine “Baştarda” adını verdiler. 1710 senesinde İstanbul’da yapılan ve “kalyon” ismi verilen savaş gemisi 3300 kişilik bir donanmaydı. O zamanları dünyânın en güçlü donanmasına sâhib olan Osmanlılar Avrupa devletlerinin ısmarladıkları savaş gemileri ile ticâret gemilerini de yaparlardı.
Dünyânın en büyük tersâneleri İstanbul Haliç ve Gelibolu’daki tersânelerdi. Hattâ Venediklilerin vermiş olduğu gemi siparişi, Türk mühendislerinin gerçekleştirdiği planlarla bu tersânelerde yapılmıştır.
Osmanlılar denizcilik ilmi konusunda da dünyânın en ileri ülkesiydi. 1515 senesinde Pîrî Reis tarafından, ceylan derisi üzerine çizilerek yapılan harita, Amerika kıyıları hakkında gerçeğe çok yakın ayrıntılı bilgi verir. 1528’de Glole Dore tarafından çizilen Amerika kıtasıyla ilgili haritası, Pîrî Reis’in çizmiş olduğu haritanın yanında çok basit kalır.Topkapı Müzesindeki Pîrî Reisin haritasını görenler hayretler içinde kalmaktadırlar. Hâlen mevcûd olan ve 1461 senesinde İbrâhim Reis tarafından çizilen harita da, Osmanlıların o devirde kesinlikle ilim alanında Batıdan üstün olduğunu gösterir.
Donanmada çok güçlü olan Osmanlılar deniz nakliyatında ve ticâretinde de çok ileri idiler. 800 yolcu taşıyan gemiler de yapılmıştır. Bahriye nezâreti teşkilâtı içinde Şirket-i Hayriye ve Haliç şirketleri vardı.
1843 senesinde kurulan Fevâid-i Osmaniye Şirketinin 108 senelik faâliyetine ve 1851 senesinde kurulan Şirket-i Hayriye’nin 94 senelik faaliyetine, 1913 senesinde kurulan Haliç hattındaki İtalyan Şirketinin 22 senelik faaliyetlerine son verilerek, 1944 senesinde Devlet Deniz Yolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğüne devredilmişlerdir. Çeşitli isim değişiklikleriyle bugüne kadar faaliyetlerini sürdüren kuruluşlar Türk denizciliğinin gelişiminde önemli rol oynamışlardır.
Türklerde denizcilik Selçukîler devrinde başladı. İstanbul’u ve Marmara adalarını kuşatmak için o zamanlar güçlü donanmalar kurmak ihtiyacı duyuldu. Gemlik’i fetheden Selçukîler buralarda tersâneler yapmaya başlayınca, Bizanslılar bu durumu kendileri için tehlike kabul ederek, denizden saldırıya girişerek kızakları yakıp yok ettiler. Marmara’da üstünlük sağlayamayan Selçukîler, İzmir’i zaptederek güçlü deniz donanmaları kurdular. Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubad, Antalya ve civârını fethederek, Alâiye (Alanya)da tersaneler kurdu. Çaka Beyin idâresindeki Türk donanması Midilli ve Sakız adalarını fethetti.
Selçukîlerden sonra Türklerin denize çıkışı Aydınoğullarından Umur Bey zamânında gerçekleşmiştir. Denizcilik alanında en büyük ilerleme Osmanlılar zamânında olmuştur. On altıncı yüzyılda dünyânın en güçlü denizci ülkesi Osmanlılardı. Hattâ Avrupa’nın birleşik donanmasını tekbaşına yok edebilecek üstün bir güçteydi. Yıldırım Bâyezîd zamânında denizcilik alanında büyük gelişmeler sağlanarak Ege kıyılarına hâkim olundu. Antalya’yı da ele geçiren Osmanlılar, Akdeniz’e açılma imkânı buldular.
Fatih Sultan Mehmed Han zamânında kara kuvvetleri gibi denizciliğe de önem verilerek güçlü donanmalar kuruldu. 1453’te Fâtih Sultan Mehmed Hanın İstanbul’u fethetmesiyle, İslâm târihinde bir devir açılmıştır. Fetih devrinde hutbeler “Hâkimülbahreyn ve Sultânülberreyn” (Denizlerin Hâkimi, Karaların Sultânı) diye okunmaya başlandı.
Kânûnî Sultan Süleymân zamânında Eğriboz, İnebahtı, Midilli, Sıgacık, Kocaeli, Mora, Karlı ili, Rodos, Biga, Mezistre sancakları birleştirilerek merkezi Gelibolu olmak üzere Kaptan Paşa Eyâleti kuruldu. Donanma komutanına da “kaptan-ı deryâ” ismi verildi. Ancak bu ünvan, Barbaros Hayreddin Paşadan sonra “beylerbeyi” olarak değiştirildi. Cezâyir-i Bahr-i Sefid eyâleti beyliğine de “derya beyleri” dendi. Birinci Abdülhamîd Han zamânında kaptan-ı deryâ ismi yerine, donanma kumandanına “bahriye nâzırı” ismi verildi.
On altıncı yüzyılda dünyâya hükmeden Osmanlılar, kapasitesi çok büyük gemiler yaptılar. Savaş gemilerine “Baştarda” adını verdiler. 1710 senesinde İstanbul’da yapılan ve “kalyon” ismi verilen savaş gemisi 3300 kişilik bir donanmaydı. O zamanları dünyânın en güçlü donanmasına sâhib olan Osmanlılar Avrupa devletlerinin ısmarladıkları savaş gemileri ile ticâret gemilerini de yaparlardı.
Dünyânın en büyük tersâneleri İstanbul Haliç ve Gelibolu’daki tersânelerdi. Hattâ Venediklilerin vermiş olduğu gemi siparişi, Türk mühendislerinin gerçekleştirdiği planlarla bu tersânelerde yapılmıştır.
Osmanlılar denizcilik ilmi konusunda da dünyânın en ileri ülkesiydi. 1515 senesinde Pîrî Reis tarafından, ceylan derisi üzerine çizilerek yapılan harita, Amerika kıyıları hakkında gerçeğe çok yakın ayrıntılı bilgi verir. 1528’de Glole Dore tarafından çizilen Amerika kıtasıyla ilgili haritası, Pîrî Reis’in çizmiş olduğu haritanın yanında çok basit kalır.Topkapı Müzesindeki Pîrî Reisin haritasını görenler hayretler içinde kalmaktadırlar. Hâlen mevcûd olan ve 1461 senesinde İbrâhim Reis tarafından çizilen harita da, Osmanlıların o devirde kesinlikle ilim alanında Batıdan üstün olduğunu gösterir.
Donanmada çok güçlü olan Osmanlılar deniz nakliyatında ve ticâretinde de çok ileri idiler. 800 yolcu taşıyan gemiler de yapılmıştır. Bahriye nezâreti teşkilâtı içinde Şirket-i Hayriye ve Haliç şirketleri vardı.
1843 senesinde kurulan Fevâid-i Osmaniye Şirketinin 108 senelik faâliyetine ve 1851 senesinde kurulan Şirket-i Hayriye’nin 94 senelik faaliyetine, 1913 senesinde kurulan Haliç hattındaki İtalyan Şirketinin 22 senelik faaliyetlerine son verilerek, 1944 senesinde Devlet Deniz Yolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğüne devredilmişlerdir. Çeşitli isim değişiklikleriyle bugüne kadar faaliyetlerini sürdüren kuruluşlar Türk denizciliğinin gelişiminde önemli rol oynamışlardır.