Tarihimize küçük bir yolculuk yapalım.Yıldırım Bayezid zamanına gidiyoruz.
Bilindiği gibi Osmanlı şehzadeleri Tahta çıkmadan önce Sancak larda valilik görevi yaparlardı.Yıldırım’ın oğullarından Çelebi Mehmed ,bir dönem Merzifon da görev almıştır.Onun oğlu Murad ise bir dönem Amasya da görev almıştır.İşte Coğrafi olarak birbirlerine bu kadar yakında görev almaları sonucu baba ve oğlun emrinde bulunan süvarilerin arasında bir rekabet doğurdu.
Zaman zaman baba oğul’un maiyetinde bulunan askerler bir araya gelerek sportif müsabakalar ,at yarışları ve harp oyunları yapmaya ve mücadele etmeye başladılar.Maçlar ,oyunlar kıran kırana geçiyor ,halk bile bu oyunlara çok rağbet ediyordu.Fakat rekabet eden takımların isimlerinin olmaması büyük sorundu.Fakat bu sorunda aşıldı.Amasya’nın Bamya sı, Merzifon’un ise büyük Lahanası ünlüydü.Buradan yola çıkarak Amasya dan katılan Murad’ın takımına ‘’Bamyacılar’’,Merzifon dan gelen Çelebi Mehmed’in takımına ise ‘’Lahanacılar’’ adı verildi.Lahanacılar Yeşil ,Bamyacılar ise kırmızı kadifeden elbise (forma) giyerlerdi.
İstanbul'un fethinden sonra bölükler de buraya getirilir, henüz yeni inşa edilmekte olan Topkapı Sarayı'na yerleştirilir ve hatta sarayın bazı yerlerinin muhafazası bunlara bırakılır.
Böylece rekabet Osmanlı Sarayına da taşınır ve Saray bahçesinde her fırsatta Saray hizmetlilerinden mürekkep Lahanacılar ve Bamyacılar takımları arasında kıran kırana müsabakalar yapılmaya devam edilir.
Hatta müsabakalar saray dışına da taşınır.Geniş halk kitleleri de bu işe taraftar olarak katıldılar.At Meydanı, Lahanacılar ve Bamyacıların karşılaşmalarına ev sahipliği yapmıştır.
Bu takımların fanatikleri arasında paşalar, sadrazamlar hatta padişahlar vardır. III. Selim sonu ‘’Dizilmez yüz bin, bir ipliğe, bamya gibi / Arslandır o, arabayla gezer lahana / Hiçbir zevk ve mutluluk, anlaşıldı, olmazmış onsuz / Olur mu helva söyleşileri, olmasa eğer lahana / Layıktır, ona ilhami, ne türlü övgüler yazsa / Lahanacım, lahanacım, lahanacım, lahana!’’diye biten ,adına şiir yazacak kadar fanatik bir “Lahana Spor” taraftarıyken, II. Mahmut’un gönlü “Bamya Spor”dan yanaydı.
Bugün Osmanlı döneminden kalma bir mezarlığın yanından geçip de, lahanaya benzer bir mermer başlığı görürseniz şaşırmayın, çünkü sahibi "pazara kadar değil, mezara kadar" lahanacı olan hasta bir taraftar olabilir!
Oyunlara 1827 de 2.Mahmud döneminde kaldırılana kadar devam edilmiştir. Bu tarihte Tarihimizin bu ilk derby rekabeti de son bulmuştur.
Lahana ve bamyada simgeleşen takım bilinci, Topkapı Sarayı'ndaki Harem'de bulunan Şehzadegân dairesindeki ocağın içinde (18. yy. sonu, 19. yy. başı ) kalemişi tekniğinde, lahana ve bamya motifleri olarak duvar resminde kendini gösterir.
Gülhane bahçesindeki lahana bezemeli nişan taşı, 1790 tarihinde Sultan III. Selim’in 400 adımdan bir yumurtayı vurması anısına dikilmiştir.
Tarkan Suçıkar
Bilindiği gibi Osmanlı şehzadeleri Tahta çıkmadan önce Sancak larda valilik görevi yaparlardı.Yıldırım’ın oğullarından Çelebi Mehmed ,bir dönem Merzifon da görev almıştır.Onun oğlu Murad ise bir dönem Amasya da görev almıştır.İşte Coğrafi olarak birbirlerine bu kadar yakında görev almaları sonucu baba ve oğlun emrinde bulunan süvarilerin arasında bir rekabet doğurdu.
Zaman zaman baba oğul’un maiyetinde bulunan askerler bir araya gelerek sportif müsabakalar ,at yarışları ve harp oyunları yapmaya ve mücadele etmeye başladılar.Maçlar ,oyunlar kıran kırana geçiyor ,halk bile bu oyunlara çok rağbet ediyordu.Fakat rekabet eden takımların isimlerinin olmaması büyük sorundu.Fakat bu sorunda aşıldı.Amasya’nın Bamya sı, Merzifon’un ise büyük Lahanası ünlüydü.Buradan yola çıkarak Amasya dan katılan Murad’ın takımına ‘’Bamyacılar’’,Merzifon dan gelen Çelebi Mehmed’in takımına ise ‘’Lahanacılar’’ adı verildi.Lahanacılar Yeşil ,Bamyacılar ise kırmızı kadifeden elbise (forma) giyerlerdi.
İstanbul'un fethinden sonra bölükler de buraya getirilir, henüz yeni inşa edilmekte olan Topkapı Sarayı'na yerleştirilir ve hatta sarayın bazı yerlerinin muhafazası bunlara bırakılır.
Böylece rekabet Osmanlı Sarayına da taşınır ve Saray bahçesinde her fırsatta Saray hizmetlilerinden mürekkep Lahanacılar ve Bamyacılar takımları arasında kıran kırana müsabakalar yapılmaya devam edilir.
Hatta müsabakalar saray dışına da taşınır.Geniş halk kitleleri de bu işe taraftar olarak katıldılar.At Meydanı, Lahanacılar ve Bamyacıların karşılaşmalarına ev sahipliği yapmıştır.
Bu takımların fanatikleri arasında paşalar, sadrazamlar hatta padişahlar vardır. III. Selim sonu ‘’Dizilmez yüz bin, bir ipliğe, bamya gibi / Arslandır o, arabayla gezer lahana / Hiçbir zevk ve mutluluk, anlaşıldı, olmazmış onsuz / Olur mu helva söyleşileri, olmasa eğer lahana / Layıktır, ona ilhami, ne türlü övgüler yazsa / Lahanacım, lahanacım, lahanacım, lahana!’’diye biten ,adına şiir yazacak kadar fanatik bir “Lahana Spor” taraftarıyken, II. Mahmut’un gönlü “Bamya Spor”dan yanaydı.
Bugün Osmanlı döneminden kalma bir mezarlığın yanından geçip de, lahanaya benzer bir mermer başlığı görürseniz şaşırmayın, çünkü sahibi "pazara kadar değil, mezara kadar" lahanacı olan hasta bir taraftar olabilir!
Oyunlara 1827 de 2.Mahmud döneminde kaldırılana kadar devam edilmiştir. Bu tarihte Tarihimizin bu ilk derby rekabeti de son bulmuştur.
Lahana ve bamyada simgeleşen takım bilinci, Topkapı Sarayı'ndaki Harem'de bulunan Şehzadegân dairesindeki ocağın içinde (18. yy. sonu, 19. yy. başı ) kalemişi tekniğinde, lahana ve bamya motifleri olarak duvar resminde kendini gösterir.
Gülhane bahçesindeki lahana bezemeli nişan taşı, 1790 tarihinde Sultan III. Selim’in 400 adımdan bir yumurtayı vurması anısına dikilmiştir.
Tarkan Suçıkar