Çanakkale Antik Kentleri (Marmara Bölgesi)

  • Konuyu açan Konuyu açan ZeyNoO
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Çanakkale Antik Kentleri (Marmara Bölgesi)

Agonya (Agonima) Antik Kenti

Agonya, Çanakkale ili,Yenice bucağına bağlı antik bir yerleşim yeridir. Bugün bu yer Hamdi Bey ,Kalkım ve Pazar köyleri bu bölgeyi oluşturur.

Hellen dilinde Agonia sözcüğü ile çoraklık veya kısırlık tanımlanmıştır. Bununla beraber Agonya Anadolu kökenli bir isim olup, Hellen diline uydurulmuş olabileceği de düşünülür.

Agonya antik kenti, Troas’ın en uç noktasında kurulmuştur. Yakınında Polichna ile Argyria yerleşmeleri vardır. Ancak kentin kalıntıları Hamdi Bey köyünde evler arasında yer yer görülmektedir. Özellikle steller,kırık lahit parçaları,eski yazıtlar dışında günümüze kentin belirgin bir kalıntısı gelememiştir. Bunun da nedeni Agonya’da arkeolojik kazı ve araştırmaların yapılmamış oluşudur.

Agonya yakınındaki Aşağı Çavuş köyündeki anıtsal mezar dikkati çekmektedir. Ancak bölgeyi sulayan Aesepus (Agunya çayı) nehri büyük bir olasılıkla buradaki kentlerin su gereksinimini sağlarken antik kalıntıları ve nekropol alanını sular altında bırakmıştır.
 
Khrysa, Kheyse, Killa (Smintheus) Antik Kenti

m6H8S.webpTroas bölgesi antik kentlerinden Khrysa, Assos, Gülpınar’ın 2 km. kuzeybatısında, deniz kenarındaki Beşik Tepe üzerindedir.

Khrysa, Hellen dilinde “altın” veya “altından” anlamına gelmektedir.Prof.Bilge Umar, bu sözcüğün Luwi-Pelasg dilinde Ana Tanrıça Kurassa’dan türetildiğini belirtir. Bu isim sonraki yıllarda fare anlamına gelen Smıntheus olarak değiştirilmiştir.

Strabon, Khrysa’nın ilk defa Adramytteion’a (Edremit) bağlı bir arazide kurulduğunu ve sonra da terk edildiğini yazar.

Mitolojiye göre, Akhilleus, Apollon mabedi rahiplerinden Akhaios’lu Khryses’in kızını kaçırarak Agamemnon’a vermişlerdir. Ancak Khryses, Apollon’un yardımıyla kızını kurtarmıştır.Bu olaydan sonra da Akhilleus ile Agamemnon’un arası açılmıştır.
kwODV.webpKhrysa’nın ismi ilk kez Troia savaşları sırasında bir Troia kenti olarak duyulmuştur. Bundan ötürü kent isminin sonradan Hellenler tarafından değiştirildiği sanılmaktadır.

İliada’ya göre Akhalar, Troia’nın yanında yer alan kentleri talan ederek yakıp yıkmışlardır. Bu nedenle Çanakkale çevresi ve özellikle Edremit ovasında yer alan bütün kentler yağmalanmıştır. Bunların arasında Khrysa’da vardır.

Khrysa’da ilk kazıları R.Pullan 1846’da yapmıştır. Uzun süre üzerinde durulmayan kentte Çanakkale Müzesi 1971-1973’de kurtarma kazısı yapmıştır.

UsnAs.webpProf.Dr.Coşkun Özgünel’de 1980’den bu yana kazıları sürdürmektedir.


Gülpınar ilçesinin kuzey-batısında deniz kenarına uzanan tarlalar arasında Khrysa’nın ünlü Apollon Smintheus mabedi bulunmaktadır. Burada yoğunlaşan kazılar sonunda mabedin temel kalıntıları ile figürlü kabartmalar ortaya çıkarılmıştır.

İon üslubundaki mabedin uzun kenarlarında ondörder,kısa kenarlarında da sekizer sütun dizisi vardır. Buradaki sütunlar tek parça olmayıp üst-üste yerleştirilmiştir.

Kaidelerinin bazıları kabartmalıdır. Mabedin deniz tarafında da Bizans döneminden kalma bir hamam kalıntısı da dikkati çekmektedir.
 
Amaxitos (Hamaxitos) Antik Kenti

Amaxitos’un Troia yarımadasının güney ucunda Bababurnu yakınındaki Gülpınar’ın 3-4 km. güneybatısında deniz kıyısında olduğu sanılır.

Amaxitos ,Hellen dilinde “Araba Yolu” veya “Anayol” anlamında bir sözcüktür. Antik çağın tarihi ve coğrafyası konusunda bilgiler veren Xenophon, Thoukyidides ve Strabon bu kentin yalnızca isminden söz etmekle yetinmişlerdir.

Amaxitos’da kazı ve yüzey araştırması yapılmamıştır. Bunun yanı sıra herhangi bir kalıntı veya buluntu ile karşılaşılmamıştır.
 
Larissa Antik Kenti

Larissa antik kenti, Çanakkale’nin Ezine İlçesine bağlı Taraklı köyünün bulunduğu yerde idi.

Heinrich Kiepert, haritalarında kenti Taraklı’nın 10 km. kuzeyinde, bugünkü Ilıca köyünün olduğu yerde göstermiştir. Kiepert’e göre Alexandreia Troas’ın 4 km. güneydoğusunda idi. W.M.Ramsay’a göre de Taraklı’nın güneyindeki Tuzla Çayı (Satnioeis) kaynağının 6-7 km. kuzeydoğusunda bulunan Kösedere köyü yakınındadır. Burada görüldüğü gibi araştırmacılar Larissa’nın yerini kesin olarak belirleyememişlerdir.

Larissa’nın ismine Strabon, Plinius gibi antik tarihçiler değinmiştir. Ancak yörede arkeoloji kazıları yapılmadığından herhangi bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır.
 
Aleksandreia Troas Antik Kenti

VgASZ.webpAleksandreia Troas, Çanakkale’nin Ezine, Odun İskelesinin 3 km. güneyinde, Dalyan köyünün yanındadır.

Aleksandreia Troas Hellen dilinde “İskenderin Yurdu” demektir. Büyük İskender ve kendisinden sonra gelenler aynı ismi taşıyan birçok kent kurmuşlardır. Bu yüzden bu kenti diğerlerinden ayırmak için sonuna Troas eklenmiştir.

M.Ö.IV. yüzyılın sonlarına doğru Büyük İskender’in komutanlarından ve sonra da Kral olan Antigonas tarafından kurulmuştur. Antigonas’ın bu kenti kurmaktaki amacı Makedonya ile Anadolu arasında deniz bağlantısı sağlamaktı. Kent kurulduktan sonra yakın çevredeki halk bu liman kentine yerleşmeye zorlanmıştır. Bu nedenle Neanderia kenti boşaltılmış ve kısa bir süre sonra da önemini yitirmiştir.

55OvY.webpAntigonas’ın ölümünden sonra (M.Ö.301) Anadolu’yu ele geçiren Büyük İskender’in komutanlarından Lysimakhos tarafından Aleksandreia Troas ismi buraya verilmiştir.
Strabon, Plinius.Plolemaius, Byzantionlu Stephanos, Titus Livius gibi tarihçiler bu kentten söz etmişlerdir. Özellikle Strabon, klasik dönemde yapılmış küçük Athena mabedinden bahseder. Büyük İskender, kente bağımsızlık vermiş, haraç vermesini önlemiş, Athena mabedine de adaklar sunmuştur. Daha sonra kent yeni yapılarla süslenmiştir. Bu kent Hıristiyanlığın yayılmasında en büyük etken olan Paulos’un gittiği yerlerden biri olmasından ötürü önemlidir

Aleksandreia Troas en görkemli yıllarını Roma döneminde yaşamış, bir ara Doğu Roma’nın başkenti olması da gündeme gelmiştir. trdlN.webpNe var ki Konstantinopolis başkent olunca ikinci planda kalmış yavaş yavaş halkı boşalmış ve sönük bir kente dönüşmüştür. Bundan sonra kentteki yapıların taşları sökülerek başka yerlere taşınmıştır. Bir iddiaya göre de İstanbul’da yapılan bazı kiliselerde bu taşlar kullanılmıştır. Sonraki yıllarda Çanakkale Boğazında yapılan kaleler ile camilerde de yine bu taşlardan yararlanılmıştır. Bu nedenle de Aleksandreia Troas’dan günümüze belirgin bir kalıntı gelememiştir.

Bugün yalnızca M.S.II.yüzyılda Hadrianus’un yaptırmış olduğu hamam ve su kemerlerinin kalıntılarının yanı sıra Stadion, tiyatro, sur duvarları ile Dor üslubunda olduğu sanılan bir mabedin izleri görülmektedir.
 
Ophryneion Antik Kenti

Ophryneion’un nerede olduğu kesinleşmemiştir. Strabon,kenti Dardanas’ın yanında gösterirken yörede araştırma yapan J.M.Cook İntepe-Erenköy’ün 1 km. doğusunda, anayoldan denize uzanan yamaçta olduğunu belirtir.

Ophryneion sözcüğünü Prof. B.Umar,Hellen dilinde “Yalçın Tepe” anlamında Opheys’ün yeri anlamına gelen “eios” eki ile türetildiğini belirtmiştir.

Kentin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesinlik kazanamamıştır. Herodotos, Xerxes ordusunun Yunanistan seferine çıkarken (M.Ö.480) buradan geçtiğini belirtmiştir. Ayrıca Xenophon da “Onbinlerin Dönüşü”nde sözünü ettiği askerlerin burada konakladığını yazmıştır.

Ophryneion’un olduğu sanılan yerlerde çok sayıda çanak çömlek parçaları ile karşılaşılmışsa da yapılarla ilgili izler görülmemiştir. F.Calvert’in değindiği bazı kalıntılar ise günümüze ulaşamamıştır
 
Akhilleion Antik Kenti

Akhilleion, Çanakkale Boğazının Anadolu yakasındaki girişinin, Sigeion kentinin bulunduğu yarımadanın tam ucunda idi. Bu sözcük Hellen dilinde “Akhilleus’un yeri” anlamındadır. Antik çağda, aynı ismi taşıyan dört kent daha bulunmaktadır. Bunlar İzmir körfezi girişinde, Bafa Gölünün kıyısında Latmos körfezinde, Azak Denizinin (Maiotis gölü) ağzında ve Peloponnes’un güneyinde Akdeniz’e uzanan üç büyük çıkıntısından ortadakinin ucunda ve batı yanında idi.

Akhilleion’un ismi Odysseia’da, Akhilleus’un gömülüşü anlatılırken geçmektedir. Mezarının olduğu sanılan yerde sonradan bir kent kurulmuştur. Kentte yaşayanlar M.Ö.1500’lerde Mytilene (Midilli) den gelen göçmenlerdir. Bununla beraber bu kentin ve Akhilleion’un tümülüsünün yeri de tartışmalıdır.

J.M.Cook, Kara Menderes (Skomandros) nehri kıyısında Patroklos’a ait olduğu sanılan tümülüs ile Akhilleus’un tümülüsü üzerinde durmuştur. Bunun yanı sıra Akhilleus tümülüsünün 6 km. güneyindeki Beşike burnundaki kalıntıların Akhilleion olduğu da söylenmiştir. Beşike koyunda kazı yapan Manfred Koffmann ise orada bir arkaik çağ yerleşmesi ile nekropol alanını ortaya çıkarmıştır. Kendisi bu kalıntıların ve tümülüsün olduğu yerin Akhilleion olduğunu kabul etmiştir. Ancak I. Dünya Savaşı sırasında burada bazı askeri tahkimatlar yapıldığından kent tümüyle yok olmuştur.
 
Rhoeteion Antik Kenti

Rhoiteion’un Troas bölgesinde, antik kaynaklarda Rhesas diye geçen bir derenin yakınında olduğu sanılmaktadır. Kentin ismi Plinus, Strabon, Bizantionlu Stephanos, Herodotos ve Thoukydides’de geçmektedir.

Strabon buradan şöyle bahsetmektedir:

“ Daha sonra Rhoeteion denilen alçak bir kıyıda olan ve bir tepe üzerinde bulunan Rhoeteion kenti gelir.Bu kıyıda Aias’ın bir tapınağı ve Antonius tarafından Mısır’a götürülen bir heykeli vardı.”

Prof.B.Umar, Rhoeteion’un Hellen dilinde “yanık kokusu” anlamına gelen Rhoizos’dan türetildiğini ileri sürmektedir.

Tarihte ismi Xerxes’in Yunan seferinde (M.Ö.480) uğradığı kentler arasında geçmiştir. Strabon’un bahsettiği tapınak ve başka bir kalıntı günümüze ulaşamamıştır.
 
Abydos Antik Kenti

Abydos, Çanakkale’nin 6 km. kuzeyinde, Nara Burnunun doğusunda idi. Burası Boğaz’ın en dar yeridir karşısında da Sestos (Akbaş Burnu) kenti vardı. Kısaca bu karşılıklı iki kent boğazın kontrolünü yapacak bir konumda kurulmuşlardı.

İliada’da Hero ile Leandros öyküsünde adı geçen Abydos’un tarihindeki en önemli olay Xerxes ile Büyük İskender’in ordularının buradan boğazı geçmiş olmalarıdır.
Herodot’a göre Xerxes ordularını Çanakkale Boğazından geçirip Yunanistan’a giderken Abydos’tan karşıdaki kayalıklar arasına çifte köprü kurdurmuş, fakat bir fırtınayla bu köprü yıkılmıştır. Bunun üzerine gemilerini birbirine bağlıyarak yaptığı köprüden yedi gün yedi gecede hiç durmaksızın ordusunu karşı sahile geçirmeyi başarmıştır. Bu sırada kendisi mermerden bir taht üzerinde oturarak ordusuna yaptırdığı resmi geçidi seyretmiştir.

M.Ö.VII.yüzyılda kendilerine yeni bir ticaret merkezleri arayan Miletoslular Abydos’u kendi kolonileri haline getirmişlerdir. M.Ö.513’de Pers Kralı Darius İskit seferinden sonra Abydos’u kendi topraklarına katmıştır.

M.Ö.447’de Abydos Attika-Delos deniz birliğine katılmıştır. Atinalılar ile Spartalılar arasındaki Peleponnes savaşları sırasında Spartalı komutan Lysandros Abydos’u Spartaya bağlı bir eyalet merkezi haline getirmiştir.

Büyük İskender Asya Seferi sırasında ordularını buradan geçirmiştir. Böylece şehir Makedonya hakimiyetine girmiş, daha sonra Roma’nın desteği ile Anadolu’da genişleyen Bergama Krallığına bölge bağlandığında V.Philippos Abydos’u kuşatma altına almış, şehirleri için savaşan Abydoslular yenilince şehir düşmüştür. Kendisine karşı direndiği için Philippos şehri cezalandırarak yakıp yıkmıştır.

İliada’da Abydos şöyle geçmektedir:

“ Perkote’de,Praktios’ta oturanlar gelir sonra,Sestoslular,Abydoslular,Tanrısal Arisbe’nin yurttaşları,Başlarında Hyrtakes’in oğlu erlerin başbuğu Asios var,”
“ Hektor’un Abydos’ta oturan konuklarının en sevgilisiydi o,”

Abydos ismi Luwi-Pelasg dilinde “su kulesi” anlamındadır. Konumu da bu isme uymaktadır. Şehir M.Ö.190’da tamamen Roma’nın eline geçti. Bizans döneminde burası bir piskoposluk merkezi olmuştur.

Charles Fellows,1838’de bölgeyi gezmiş çanak çömlek kırıklarından başka bu kent ile ilgili herhangi bir kalıntıdan bahsetmemiştir.
 
Lampsake, Lampsakos (Lapseki) Antik Kenti

Lampsake, Çanakkale’nin Lapseki ilçesinin olduğu yerdedir. Strabon bu yeri şöyle tarif eder:

“ Lampsakos da,deniz kıyısında,halen Abydos kadar parlak,anılmaya değer bir limanı bulunan bir kenttir. Abydos’dan yüzyetmiş Stadia uzaklıktadır.”

Bu isim Luwi-Pelasg dilinde “Boğaz Halkının Yeri” anlamındadır. Prof.Bilge Umar’a göre bu sözcük Hellen dilinde değişikliğe uğramıştır. Kentin ismi Thoukydides, Xenophon, Arrianos ve Pausanias gibi tarihçilerde geçmiştir. Strabon, Lampsake’nin Miletoslu göçmenler tarafından kurulduğunu yazmıştır.

M.Ö.VI. yüzyılda gelişmiş; Dareios’un seferinde (M.Ö.513-512) Hippokles isimli Tyrana Lampsakeli savaşçılar da katılmıştır. Bundan sonra diğer kentlerle birlikte Perslere karşı ayaklanmışsa da o ayaklanma bastırılmıştır. Alkibi komutasındaki Atina ordusu M.Ö. 409’da kenti üs olarak kullanmıştır. Sonraki yıllarda da Spartalı Lysandros, Abydos’un yardımıyla Lampsake’yi ele geçirmiş, Potamoi (Cumalı çayı) baskınını (M.Ö.405) buradan yapmıştır. Spartalılar burayı bir deniz üssü olarak kullanmışlar, buradan karşı sahildeki Atinalılara baskınlar yaparak donanmalarını esir almış ve bazı şehirleri ellerine geçirmişlerdir. Böylece Spartalılar boğaz güvenliğini ve ticaretini ele geçirerek Atinalıları dize getirmişlerdir. Bütün bu tarihi olayların yanı sıra Büyük İskender de M.Ö. 334’de Anadolu seferine buradan başlamıştır.

İskender’in ölümünden sonra Lampsakos M.Ö.281’e kadar Lysimachos’un idaresinde kalmıştır.M.Ö.190’da Roma, Bergama Kralı Eumenes’e bölgeyi verdiğinde kent, Bergama Krallığına bağlanmıştır. Bergama Kralı Attalos ‘un hazırladığı vasiyetnameye göre M.Ö.133’ de ölümü üzerine Anadolu’daki geniş toprakları ile beraber burası da Roma’nın hakimiyetine geçmiştir.

eraeR.webpLampsake’de İlk çağ kalıntıları yok denecek kadar azdır. Antik yapıların taşları sökülerek yeni yapılanmada kullanılmıştır. Lapseki’nin arkasındaki tepenin akropol olduğu sanılmaktadır. Burada Orta Çağ’dan kalma surlar ve çok sayıda keramik bulunmuştur. İstanbul Arkeoloji Müzesinde, buradan çıkan bazı eserler vardır.

Çanakkale Müzesinde ise Roma devrine ait, üzerinde “Stephonos bu lahdi kendisi karısı ve çocukları için yaptırdı.Eğer bir kimse bunun içine bir başka ceset koyacak olursa,şehre 2500 hazineye de 3000 denar ödeyecektir” yazısı olan, M.S.III. yüzyıla ait girlantlı bir lahit sergilenmektedir.

Günümüzde de evlerin temellerinde mermer sütunlar ile lahit parçalarına rastlanmaktadır.
 
Geri
Top