Çanakkale Antik Kentleri (Marmara Bölgesi)

  • Konuyu açan Konuyu açan ZeyNoO
  • Açılış tarihi Açılış tarihi
Kokylis Antik Kenti

Kokylisin, Ayvacık-Ezine yolu üzerinde Bahçeliköy yakınlarındaki Karayivtepe’nin yamacında olduğu sanılır.

Kokylis’in Hellen dilinde bir anlamı bulunmadığı gibi sözcüğün kökeni de anlaşılamamıştır. Ne zaman kurulduğu bilinmemesine karşılık Xenephon, M.Ö.400’lerde yöredeki diğer kentlerle birlikte Troas Satrabı Monia’nın yönetiminde olduğunu belirtmiştir. Ardından da M.Ö.339 da buradaki Pers egemenliğini ortadan kaldırmak için gelen Spartalı komutan Derkylidas’a boyun eğdiğini yazar.

Kokylis’in bulunduğu yerde kazı yapılmadığından herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Yalnızca Bahçeli köyünde Roma dönemi kalıntıları ile Karayiv Tepe’de bazı duvarlar bulunmuştur.
 
Priapos Antik Kenti
kJtC3.webp
Priapos, Çanakkale’nin Biga İlçesine bağlı Karabiga’nın 2 km. kuzeydoğusundaki burnun ucundadır.

Priapos, Luwi-Pelasg dilinde “Hisarsuyu” anlamına gelirse de Dionysos ile Aphrodite’nin oğlu olan, bağ-bahçe tanrısı ve Phallos’u ile tanınan Priapos’dan geldiği de göz ardı edilmemelidir.

Strabon, bu inançtan şöyle bahseder:
“Kent, adını orada kutsanan Priapos’dan almıştır. Onun kutsanması Korinthos dolayındaki Ornea’dan getirilmiştir. Bu tanrının kutsanmasına halk rağbet etti,çünkü ülkeleri ile çevrelerindeki Parion. Lampsakos gibi komşu topraklar da zengin bağlarla kaplıydı.”

a1Ol7.webp
Batı Anadolu’nun Helenleşmesinden önce Thrak kökenli Bebrykoslar da Priapos’u önemli tanrılarının arasına koymuşlardı .Böylece Priapos İnancı’nın Yunanistan’dan gelmediğini anlıyoruz.

Kentin ne zaman kurulduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur, fakat M.Ö.V. yy.da şarapçılığıyla ün kazandığını ve Yunanistan’a şarap gönderdiğini biliniyor. Arrianos’un İskender’in Anabasis’i kitabından , İskender’in Granikos Savaşına giderken buradan geçtiğini öğreniyoruz. Kent İskender’e hemen boyun eğmiş ve teslim olmuştur. M.S.I. yy.da ise Roma-Mithridates savaşında Pontos askerlerinin buradaki Artemis mabedini soyarak, tanrıçanın heykelini götürdükleri yine kaynaklardan bilinmektedir.

Xp9Wi.webp
Priapos M.Ö.II. yy.da adına sikke basmış, İmparator Avgustos (Octavianus) döneminde (M.Ö.43-M.S.18) Roma’nın yavru kenti olarak gelişmiştir. Sonraki yıllarda önemini yitirmiş ve Parion’a bağlanmıştır.

Bölgedeki tümülüslerde, Çanakkale Müzesinin başlattığı kazılarda önemli buluntular ve lâhitlerle karşılaşılmıştır. Bu lâhitlerden iki tanesi bugün Çanakkale Müzesinde sergilenmektedir. Bir tanesinin üzerinde İranlı bir soylu kabartması vardır fakat ne yazık ki defineciler tarafından tahrip görmüştür. Diğerinin üzerinde ise Akhaios ordusunun Troia’yı ele geçirdikten sonra Priamos’un kızı Polxena’yı kurban etme sahnesi yer almaktadır.
 
İmbros, İmroz Antik Kenti
BS8yK.webp
Çanakkale Boğazı’nın kuzeybatısında, Gelibolu yarımadasına 11 mil uzaklıkta olan İmbros’un (İmroz-Gökçeada) kuzeyinde Semadirek, güneybatısında Limni, Güneyinde de Bozcaada bulunmaktadır. Adanın yüzölçümü 285 km. karedir.

Luwi dilinde “Yüce Ana Tanrıça” anlamına gelen “İmaura” sözcüğünün Hellen ağzında önce İmuros, daha sonra da İmbros’a dönüştüğünü Bilge Umar söylemektedir.

Grek Mitolojisine göre İmbros ile Semadirek adaları arasında Achilleos’un annesi Thetis’in sarayı bulunuyordu. Bunun yanı sıra kanatlı atlarının ahırları vardı. Homeros’a göre İmbroslular Troia QHtXY.webpsavaşı sırasında Troialıların yanında yer almışlardır. Thoukydides, İmbrosluların Atinalı göçmenler soyundan olduklarını ve Hellen dilini de Atinalılar gibi İon lehçesiyle konuştuklarını söyler.

İmbros (İmroz), diğer Ege adaları gibi tarih boyunca Avrupa-Asya arası köprü görevini üslenmiştir. Bu yüzden burası devamlı el değiştiren bir geçit merkezidir. Homeros’un İliada’sında devamlı adının geçmesi de bunu ispatlamaktadır.

Adaya ilk gelenlerin Pelasg’lar olduğu kabul edilir. M.Ö.513 dolaylarında bile buraya hakimdiler. Akalar ise buraya geldiklerinde kıyıyı surlarla çevirerek kendilerini koruma altına aldılar z0rD5.webpve buradan geçen gemilerle alışveriş yaptılar. Perslerin Anadolu’yu işgali sırasında kısa süreli olsa da bir süre onların egemenliğine girmiştir. Ancak Atinalılar Imbros’un staratejik önemini göz önünde bulundurarak M.Ö.494’de geri almışlardır. Bunun ardından adaya Atinalıları da yerleştirerek orasını koloni durumuna getirmişlerdir. M.Ö.479’da İmbroslular Atina önderliğindeki Delos Birliğine girdiler ve Atina-Sparta savaşında Atinalıların yanında yer aldılar.

Atinalılar ile Persler arasındaki M.Ö.448’de yapılan Antalkidas barışı neticesinde ada,Atina’ya bağlandı ,bu durum Roma egemenliğine kadar sürmüştür. M.Ö.215-168 yılları arasında 47 yıl süren Makedonya Savaşları sonunda Roma’nın bütün Makedonya ve Ege’yi işgal etmesiyle ada da Roma egemenliğine girdi. Roma’nın ikiye ayrılmasında ada 8OQHj.webpDoğu Roma’nın payına düştü.

Bizans’ın 1204’deki Latinler tarafından istilâsı sırasında Gelibolu dükalığına bağlanarak Cenevizlilerin eline geçmiştir. Bizans İmparatorluğunun son yıllarında Cenevizli Gottilusia ailesi Ege’deki diğer adalarda yaptıkları gibi burada da egemenlik kurmaya çalışmışlardır. Ada halkı daima ikili rol oynamış, kim kuvvetli ise onun tarafını tutmuştur. İstanbul’un Fatih’e bağlılıklarını sunarken diğer taraftan da adaya Papa yönetimini davet etmişlerdir. Ada kısa bir süre Venediklilerin eline geçtiyse de 1470’de Osmanlı topraklarına katılmıştır.

İmroz’da çok erken çağlardan beri yerleşim olduğu biliniyorsa da adada arkeolojik araştırmalar yapılmadığından bu konudaki bilgiler gnHPm.webpoldukça karanlıktır. Bir de hiçbir devlet uzun süre hakimiyet kurmadığından,eser de verememişlerdir. İskele koyuna dökülen derenin çevresinde prehistorik dönemlere ait yerleşim izlerine rastlanmıştır.

Kaleköy (Kastro)’nun da önemli bir yerleşme alanı olduğu kalıntılarından anlaşılmaktadır. Bademli köyü sınırları içinde bulunan Yeni Bademli höyüğünde 1996-1997 yıllarında kazı çalışmaları yapılmıştır.

Tepedeki Akropol’ün bir yanında sarp uçurumlar, diğer yanında da denize uzanan sur duvarları vardır. Hellen öncesi dönemlere ait olan bu sur duvarları Bizans devrinde onarılmış ve yenileri eklenmiştir. Sur duvarlarını destekleyen kulelerin içerisindeki izlerden bunların üç katlı olduklarını anlıyoruz.FW9AY.webp

Kalenin çevresinde antik yazıtlara,mermer mimari kalıntılara ve heykel parçalarına rastlanmıştır. Ayrıca burada yaşayanlar su gereksinimlerini karşılamak üzere tepe üzerine Roksades isimli bir sarnıç yapmışlardır. Bu vadinin önemi dinsel törenlerin merkezi olmasıdır. Burada bir Hermes tapınağının kalıntılarından bazı parçalar ayaktadır. Adada bulunan , Ceneviz tamir izlerini taşıyan oldukça yüksek alandaki 2.50 x 1.50 ebadındaki Bizans kalesi ise günümüze çok harap durumda gelebilmiştir. Kalenin civarındaki evlerin duvarlarında eski taşların kullanıldığını da görülmektedir .
 
Sestos Antik Kenti

Çanakkale’nin 5 km. kadar kuzeyindeki Nara Burnu ucunun (İlkçağ kenti Abydos alanının) kuzeydoğu doğrultusunda, Gelibolu Yarımadasında, Akbaş Limanı ve onu çevreleyen küçük alüvyon ovasının batı yanında, yamaçta, Sestos Burnu/Akbaş Burnunu oluşturan dağ sırtı uzantısının bu ovaya bakan yanında ve tepe üstü düzlüğünde kurulmuştur.

Alüvyon Ovası, kara yolundan Eceabat’ın birkaç km. ilerisindeki Akbaş Şehitliği ile deniz arasındadır. Orada denize dökülen ve alüvyon ovacığı oluşturmuş bulunan küçük dere, kıyı çizgisini İlkçağdan günümüze değin geçen yüzyıllar boyunca yüzlerce metre ilerletmiştir. Oradaki deniz girintisi , antik Sestos kentinin limanı idi ve birçok önemli olaya tanık olmuştur. Bu yöreye Helenler, Atinalı Kypselos oğlu Miltiades önderliğinde (İÖ.6.yüzyıl 2.yarısı) yerleşmişlerdir.

İlkçağda Avrupa-Asya yolu Çanakkale Boğazından geçmektedir ve Boğazı geçişin olağan yeri de, Sestos ile karşı kıyıda, Nara Burnu ucu doğu yanındaki Abdyos kentleridir. Karadeniz kuzeybatısına, Skyth/İskit Yurduna sefer düzenleyen (İÖ.513) İran Şahı Dareios, imparatorluk ordusuyla, İstanbul Boğazını aşmış ise de dönüşünde (İÖ.512) Sestos Limanından gemi ile Asya kıyısına geçmiştir. Oğlu Xerxes ise, Sestos ile Abydos arasında kurulan iğreti köprüden faydalanmış, dönüşte de Sestos limanından gemiye binerek Asya topraklarına geçmiştir. İÖ.334’de İskender’de bu limandan yararlanmıştır.

Atina-Sparta savaşı sırasında Atina yandaşı olan Sestos, savaş boyunca ve İlkçağın ileri dönemlerinde önemini korumuştur. Özellikle Helenistik dönemde mitolojide yer alan Hero ile Leandros’un sevgi öyküsü nedeni ile ününü daha da sürdürmüştür.
 
Aigos Potamoi Antik Kenti

Gelibolu’dan 10 km. güneybatıda, Lapseki’nin karşısındadır.Eceabat yönünden Gelibolu’ya doğru ilerleyen ana yol, deniz kıyısından içerde, Cumalı Çayının üzerinden geçmektedir. Aigos Potamoi “Keçi dereleri” anlamına gelmektedir.
Atina-Sparta arasında İÖ.431 yılında başlayan büyük savaşta Sparta’ya üstünlük sağlayan ve kısa bir süre sonra atina’nın yenilgiye uğramasıyla sonuçlanan Aigos Potamoi/Cumalı Çayı baskınında, Spartalı komutan Lysandros, kumsaldaki Atina gemilerinin hemen tümünü ele geçirmiş ve böylece Atina, güçlü donanmasını kaybetmiştir. Xenophon bu olaya helenika adlı eserinde geniş yer vermiştir.

Kentten günümüze ulaşabilen herhangi bir kalıntı bulunmamaktadır.
 
Paktya (Bolayır) Antik Kenti

İlkçağ Paktya kentinin kıyıda ya da kıyıya kadar yayıldığı düşünülmektedir. Bu düşünceye göre de, bugün Namık Kemal’in mezarını ve Orhan Bey Oğlu, I.Murad’ın ağabeyi Süleyman Paşa’nın türbesinin olduğu Bolayır’ın kapladığı alanın, Paktya antik kentinin akropolisidir.

Paktya tarihçesinin bilinen ilk olayı, İÖ.6.yüzyılda geçen sur ördürme olayı, ve Alkibiades’in İÖ.407’de başkomutanlıktan ayrılınca, adamları ve köleleri ile birlikte buraya gelmesidir.Spartalılar Cumalı Çayı baskını ile Atina donanmasını yok edinceye kadar Alkibiades, Bolayır yakınında, yarımadanın her iki yanındaki denizi gören sırt üzerindeki konağında kalıyor, bir yandan da oluşturduğu küçük bir orduyla Trakya’ya akınlar düzenleyerek, bu yolla hazine elde ediyordu.Spartalılar savaşı kazanınca, Alkibiades, onların eline düşmemek için hazinesinin bir kısmını konağının yakınlarına gömmüş, taşıyabileceği kadarını alarak kaçmıştır.

Paktya kentinden görünür kalıntı bulunmamaktadır. Sadece bazı keramik parçaları ile sütun parçalarına tesadüf sonucu rastlanmıştır.
 
Agora (Aphrodisisas) Antik Kenti

Agora (meydan, çarşı, kurultay anlamındadır), tam kıstakta, Bolayır ile Evreşe/Kadıköy kasabası arasında orta yere düşen yamaçta, bugünkü Kavak Köyü yerinde veya onun yakınlarında kurulmuştur.

Adı ve yeri dışında kentle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Saece Codex Kultur-Atlas haritası, Kavak Köyü alanında, ilkçağ Apherodisias kentçiğini işaretlemiştir.

Bugünkü Kavak Köyü alanında görünür herhangi bir İlkçağ kalıntısı da bulunmamaktadır.
 
Lysimakheta, Antik Kenti

Lysimakheia, Lysimakhos Yurdu anlamındadır. Dolayısı ile kenti, İskender’in komutanlarından Kral Lysimakhos, İÖ.300 dolaylarında, krallığının başkenti olmak üzere kurdurmuştur. Kentteki nüfusu arttırmak için de yakınındaki bazı kentlerin, özellikle Kardia ve Paktya halklarını burada yerleşmeye zorlamıştır.

Kent, stratejik açıdan çok önemli bir yerde, İlkçağda Avrupa-Asya geliş gidişinin ana geçit yeri olan Gelibolu Yarımadasının kıstağında, Kavak Köyü güneydoğusunda bir zırhlı tugayın konaklama yeri olan Ortaköy adlı alanda kurulmuştur. Burası bazı eski haritalarda Eksamil olarak geçmektedir. Eksamil adı, Ortaçağ’da orada bulunan 6 Roma mil’i uzunluğundaki surun adı Hexamilion’dan gelmektedir.

Lysimakhos krallığı ortadan kalkınca Lysimakheia önemini yitirerek sönükleşmiştir. Kent İÖ.2.yüzyılda gelibolu Yarımadasına egemen olan Bergama kralı II.Attalos ile savaşan Thrak beyi Deiglys tarafından yakılıp yıkılmıştır.

Bugün antik kentten günümüze ulaşabilen herhangi bir buluntu ya da kalıntı yoktur
 
Geri
Top