MUHIKKANE
f. Haklı olarak. Haklı olmak suretiyle. İhkak-ı hak etmek suretiyle.
MUHİBB
Seven. Muhabbet eden. Dost. Hayrı isteyen.
MUHİBBAN
f. (Muhibbin) Dostlar. Muhabbet edenler. Sevilenler. Sevgi besleyenler. Bir kimsenin taraflıları.
MUHİBBANE
f. Severek. Dostça. Dosta yakışır surette.
MUHİBBE
Kadın sevgili. Kadın dost.
MUHİBBÎ
Muhibb ile alâkalı. * Kanuni'nin nazımda kullandığı mahlâs.
MUHÎF
(Muhife) Korkunç. Korkutucu.
MUHÎL
İhâle eden. Havâle eden. * Fık: Borcunu başkası ödemesi için havâle eden kimse. Başkasının borcuna nakleden.
MUHÎLÎ
Hilekârlık. Sahtekârlık. Hile.
MUHİLL
(Halel. den) İhlâl eden. Bozan. Sakatlayan. Karıştıran.
MUHİLL-İ ÂSÂYİŞ
Asâyişi ihlâl eden. Güvenliği bozan.
MUHİLL-İ NÂMUS
Nâmusa zarar veren, nâmusa dokunan.
MUHİN
Zayıflatan, hor ve hakir eden. İhanet eden.
MUHÎS
Zindan.
MUHİSS
(Hiss. den) Hissettiren, duyuran.
MUHİŞ
Korkutan, korku veren.
MUHİT
İhata eden. Etrafını kuşatan, çeviren. * Etraf. Çevre. * Büyük deniz. Okyanus. * Mc: Büyük âlim.
MUHİTAT
(Muhit. C.) Çevreler, muhitler.
MUHİT-İ ARZ
Dünyanın çevresi.
MUHİT-İ DÂİRE
Mat: Daire çevresi. Çember.
MUHİT-İ NİGÂH
Göz çevresi.
MUHKEM
Sağlam. Metin. Sıkı sıkıya. Kuvvetli. Tahkim edilmiş. Sağlamlaştırılmış. * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
MUHKEM KAZİYE
Huk: Kat'i ve sağlam bozulmaz hüküm. Mahkemenin en sonunda vermiş olduğu kararlar. Temyiz mahkemesince tetkik ve tasdik edildikten sonra veyahut temyiz müddeti geçen bir mahkeme kararının, mevzuunu teşkil eden hâdise hakkında, kat'i bir karine ve delil ve kanunen değişmez bir hüküm olarak kabul edilmesi. (Bak: Kaziye-i muhkeme)
MUHKEMAT
Muhkem olanlar. Sağlam ve kuvvetli olanlar. * İçinde hüküm bulunan ve mânası açık olanlar.
MUHKEMAT-I KUR'ANİYYE
Mânası açık ve te'vile ihtiyacı olmayan âyetler. Başka bir mânaya ihtimali olmayıp sarih emir ve nehiyleri müştemil olan âyetler. Bu âyetler mensuh veya anlaşılmayan şekilde müteşabih ve muhtemel olmayıp muhkem ve mübeyyin olmakla aslâ te'vile muhtaç olmazlar. Bâzı şeylerin haram olması veya enbiya kıssaları (Ekasis-i enbiya) gibi.
MUHKİM
Kuvvetleştiren, sağlam kılan, ihkâm eden.
MUHLA
Ot biçecek âlet, orak. * Nalbantların tırnak yonacak âleti.
MUHLED
Saçı ve sakalı geç ağaran kişi.
MUHLES
Orta yaşlı kimse.
MUHLES
İhlâsı dâimi olan. Devâmlı hâlis olan.
MUHLEVLAK
Düz kaypak nesne.
MUHLİK
(Bak: Mühlik)
MUHLİS
Hâlis olan. İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan. Her hâli içten ve riyâsız olan. Katıksız.
MUHLİS
Saç ve sakalına kır düşmüş olan kimse.
MUHLİSÂNE
f. Hâlisâne. Samimi olarak. Dostlukla. Riyâsızlıkla.
MUHLİSEN
Hâlis olarak. Muhlis olarak.
MUHMEL
Tüylü ve saçaklı nesne.
MUHMİD
Ateşin alevini bastıran.
MUHNAK
(C: Mehânik) Zayıflamış davar.
MUHNİK
(Hank. dan) Boğucu, boğan.
MUHNİS
Yumuşak kimse; yâni şiddeti ve katılığı olmayan. Mülâyim.
MUHNİS
Birine verdiği sözü geri alan.
MUHRAZA
(C: Mehârız) Çöğen koyacak kap.
MUHREC
(Huruc. dan) Dışarı çıkarılmış, ihrâc olunmuş. * Bir şeyin sureti çıkarılmış.
MUHRENBIK
Başını eğip tınmayan, sükut eden, susan ve fırsat bulduğu gibi fevri söyleyen kimse.
MUHRENŞİM
Azametli, kibirli kimse. * Zayıf ve rengi değişmiş kişi.
MUHRENZİM
Gadaplı, hışımlı, kızgın.
MUHREZ
Kazanılmış, elde edilmiş. * Sudaki balık, av hayvanları v.s. gibi, kimsenin malı olmayıp herkesçe faydalanılan bir şeyin ele geçirilmesi.
MUHRİB
Tahribeden. Yıkan. Muharrib. Harâb eden.
MUHRİB
Harp gemisi. Torpidoları avlayan ve hızla giden bir nevi harp gemisi.
MUHRİBÎN
(Muhrib. C.) Muhribler. Yıkıp yok edenler. Harâb edenler.
MUHRİCE
Çıkrıkçı.
MUHRİK
Yakan. Yakıcı. * Çok acıtan. İhrak eden.
MUHRİK-DEM
f. Nefesi yakıcı olan. Âşık.
MUHRİZ
(İhraz. dan) Elde eden, kendi payına alan, kazanan.
MUHSAN
Fık: Akıl. Büluğ. İslâmiyet. Hürriyet. Nikâh-ı sahih ile teehhül vasıflarını câmi olan kimse.
MUHSANAT
(Muhsana. C.) Muhsan olan kadınlar.
MUHSANE
Muhsan olan kadın. Temiz ve namuslu kadın.
MUHSAR
(Bak: İhsar)
MUHSIN
Kale gibi mahfuz ve sağlam olan. Kendini haramdan saklayan.
MUHSÎ
Sayı sayan.
MUHSİN
İhsan eden, iyilik eden. Kerim. Cömert. * Allah'ı görür gibi O'na ibadet eden.
MUHSİNÎN
(Muhsin. C.) Muhsinler.
MUHTAC
İhtiyacı olan. Akşam evinde yiyeceğini bulamayacak derecede fakir olan. Bir şey kendine lâzım olan kimse. Bir eksiğini tamamlamak isteyen. Fakir.
MUHTAC-I TA'RİF
Tarif edip anlatmağa muhtaç.
MUHTACÎN
(Muhtac. C.) Muhtaç kimseler. İhtiyaç sâhibleri. Fakirler, yoksullar.
MUHTACİYET
İhtiyaç sahibi olmak. Muhtaçlık, fakirlik, sefalet, yoksulluk.
MUHTAL
Mütekebbir. Kibirli.
MUHTAL
(Hile. den) Hilekâr, dalavereci, hileci.
MUHTALE
Hileci ve dalavereci kadın.
MUHTAN
Kendisine hıyanet edilen kimse. * Hâin. Hıyanet eden.
MUHTAR
İhtiyar eden. Seçilmiş olan. * Hareketinde serbest olan. İstediğini yapmakta serbest olan. Hür. * Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse. * Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ism-i şerifi.
MUHTARİYET
Muhtarlık. Kendi kendine hareket edebilme. İhtiyar ve iradesi kendi elinde olma.
MUHTASAR
Az. Kısa. Uzun olmayan. * Tekellüfsüz. * İhtisar edilmiş. Kısaltılmış.
MUHTASARAN
Kısa olarak. Muhtasar olarak. Kısaltılmış tarzda.
MUHTASID
(Hasad. dan) Ekinci, çiftçi. İhtisâd eden, ekin biçen.
MUHTASIM
Düşmanlık yapan. Adavet eden. Husumet eden.
MUHTASIRA
Kısaltma. Hülâsa.
MUHTASS
(C: Muhtassin) (Husus. dan) Bir şeye veya bir kimseye ait olan.
MUHTASSAN
Ençok, bilhassa. Daha ziyâde.
MUHTASSÎN
(Muhtass. C.) (Husus. dan) Bir şeye mahsus olanlar, bir kimseye ait olan şeyler.
MUHTATİB
Nikâhla isteyen.
MUHTATİF
Göz kamaştıran. * Kapıp götüren.
MUHTAZAR
Hazırlanmış. * Ölüme hazır.
MUHTAZI'
Boyun eğen. Tevâzu yapan. Alçak gönüllülük gösteren.
MUHTAZIÂNE
f. Alçak gönüllülükle. Tevâzu ve mahviyetle. Boyun eğerek.
MUHTAZIB
Renklenen, boyanan.
MUHTAZIR
Can çekişen.
MUHTAZIRANE
Can çekişiyormuşcasına.
MUHTEBA
Dizlerini yere dikip ellerini dizlerine kavuşturup oturan; dizlerini iple bağlayıp oturan kimse.
MUHTEBER
Tecrübe ve imtihan eden, deneyen.
MUHTEBES
(Habs.den) Hapsedilmiş.
MUHTEBIT
Gece vakti dilenen.
MUHTEBİL
Delirmiş olan.
MUHTEBİR
Yoklayan, deneyen, tecrübe eden. * Sağlam haberi olan. İyice bilen.
MUHTEBİRÂNE
f. Yoklar ve denercesine. Tecrübe eder tarzda.
MUHTEBİS
Zorla alan.
MUHTECİB
Hicablanmış. Perdeli. Örtülü. Örtülmüş. Saklanan. Gizlenen.
MUHTED
(Hadd. dan) Hiddetlenmiş, kızmış. * Keskin. Keskinleşmiş.
MUHTEDİ'
Hilekâr. Dolandırıcı.
MUHTEDİÂNE
f. Hile ve dalaverecilikle.
MUHTEFÎ
Gizlenen. Saklı, gizli. * İftira eden.
MUHTEFİD
Seri kesici olan.
MUHTEKİR
İhtikâr yapan. Vurguncu, ihtiyaç mallarını kıymeti artsın da satayım diye saklayan. Halkın zararına çalışarak malı saklayan. (Bak: İhtikâr)
MUHTEKİR
Hakir ve hor gören. Aşağı ve adi kabul eden. İhtikar eden.
MUHTEKİR
Yardımcı.
MUHTEKİRÂNE
f. Vurgunculukla, ihtikârcılıkla.
MUHTEKİRÎN
(Muhtekir. C.) İhtikâr edenler. Vurguncular.
MUHTELEF
Uyuşmamış. Birbirine uymamış. İhtilâf olunmuş.
MUHTELEF-ÜN FİH
Hakkında ihtilâf olunan mes'ele.
MUHTELİ'
Kocasından boşanan kadın. İhtilâ eden kadın.
MUHTELİB
Hilekâr, aldatıcı, hile yapan, dalavereci.
MUHTELİC
(Halecân. dan) (Kendi elinde olmıyarak) titreyen.
MUHTELİF(E)
Çeşitli. Bir türlü olmayan. Birbirine uymayan.
MUHTELİF-ÜL CİNS
Çeşit çeşit cinste. Muhtelif cinste.
MUHTELİK
Yalancı. Yalan uyduran.
MUHTELİK
Tıraş eden.
MUHTELİM
İhtilâm olmuş.
MUHTELİS
Beylik maldan çalan. Çalıp çırpan.
MUHTELİSÂNE
f. Çalarcasına. Çalıp çırparcasına.
MUHTELİT
Karışmış. Karışık. Karma.
MUHTELL
Bozuk. Berbâd. Karışmış. İşgal ve ihlâl edilmiş. * İntizamsız. Nizamsız olmuş. * Fakir kimse. * Çok susuz kalmış olan.
MUHTELL-ÜS SIHHA
Sıhhati bozulmuş.
MUHTEMEL
(Haml. den) Olabilir. Mümkün. Ümid edilir. Kabil. Me'mul.
MUHTEMELAT
(Muhtemel. C.) Olabilir ve umulur şeyler. İhtimâl dahilindeki şeyler.
MUHTEMEL-ÜZ ZIDDEYN
Edb: Birbirine zıt ve iki mânâya da gelebilen ifadelere denir.
MUHTEMER
Mayalandıran. Ekşiyip kabartan.
MUHTEMÎ
Perhiz yapan. İhtima eden.
MUHTEMİR
(Hamr. dan) Mayalanan. Mayalanarak ekşiyip kabaran. * Örtü ile örtünen. Yaşmaklanan.
MUHTENİK
(Hank. dan) Nefes alamayıp boğulan. Boğuk. Boğulmuş.
MUHTER
Yol, tarik.
MUHTERA'
İcad edilmiş. İhtira' olunmuş. Uydurulmuş.
MUHTERAAT
Yeni icad edilmişler. Yeniden meydana çıkarılmış olanlar. İhtira' olunmuşlar.
MUHTEREM
Hürmet görmüş. İhtiram olunmuş. Kıymetli ve şerefli kimse.
MUHTERİ'
Misli görülmedik bir şey icâd eden. İcâd eden. Yeni bir şey bulan. Yeni bir şey meydana getiren. * Uydurma şeyler ortaya atan. Müfteri.
MUHTERİÂNE
f. Yeni bir şeyler icad ederek. Yenilikler ortaya koyarak. * İftirada bulunarak.
MUHTERİB
(C.: Muhteribin) (Harb. den) Savaşan, harbeden, muhârib.
MUHTERİBÎN
(Muhterib. C.) Harbedenler, savaşanlar, muhâribler.
MUHTERİF(E)
(Hiref. den) Sanatkârlar. İş sâhibleri.
MUHTERİK
Ateşle yanmış olan. Yanan.
MUHTERİS
(Muhteriz) Sakınan. Çekinen. Çekingen.
MUHTERİS
İhtiras sahibi. Çok fazla hırslı istiyen.
MUHTERİZ
Sakınan. Çekinen. Çekingen.
MUHTERİZÂNE
f. Sakınarak, çekinerek. Çekine çekine.
MUHTESİB
(Hisab. dan) Belediye işlerine bakan memur. * Kanundan ziyâde idâri ve örfi işler için karar veren. İhtisâb ağası. (Bak: İhtisab)
MUHTEŞEM
Büyük, debdebeli, tantanalı. * Etraflı ve taraftarlarının çokluğu ile büyük.
MUHTEŞİ'
Kendini aşağı gören.
MUHTEŞİD
Biriken, toplanan.
MUHTETIB
(Hatab. dan) Koruluk, orman, meşelik. * Odun toplıyan.
MUHTETİM
Sona erdiren. Hitâma vardıran.
MUHTETİN
Sünnet olmuş.
MUHTEVA
Bir şeyin içindekiler. Kaplanan, içine alınan. İçindeki şey.
MUHTEVÎ
İhtivâ eden. Bir yere toplayan. İçine alan. Kaplayan.
MUHTEVİYYÂT
İçindekiler. Kapladığı şeyler.
MUHTEZEN
Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş.
MUHTEZİN
Kederli, hüzünlü, mahzun, mükedder.
MUHTEZİR
Sakınan, çekinen. (Bak: Muhteriz)
MUHTIR
(Hatır. dan) Hatıra getiren, hatırlatan.
MUHTIRA
Hatırlatmak veya hatırlamak için yazılan tezkere.
MUHTÎ
Hatâ işleyen. Günahkâr. Hatâlı. * Hatâya düşürten. Yanıltan.
MUHVİL
Bir yaş tamamlamış.
MUHYEM
(C: Mehâyim) İkâmet yeri, oturma yeri.
MUHYÎ
Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir.(Ehl-i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul-i Ekremin (A.S.M.) mübarek irşadları ve iman nurları ile dirilmelerine ve o mânevî ölümden kurtulmalarına binaen Peygamberimize de (A.S.M.) Muhyî denilmiştir)
MUHYİDDİN-İ ARABÎ
(Hi: 560 - 638) İspanya'da doğmuş, Anadolu ve Arabistan'ı gezmiştir. Mutasavvıf ve büyük âlim idi. Birçok ilmi eserler yazmıştır. Kendisine Şeyh-i Ekber de denir. Fütuhat-ı Mekkiye, Füsus-ül Hikem adlı eserleri meşhurdur. Şam'da vefat etmiştir. (K.S.)
MUHZAR
İnce belli. Beli ince olan.
MUHZIR
(Huzur. dan) Eskiden şeriat mahkemelerinde mübâşir hizmetini gören kimse. Alâkalı kimseleri mahkemeye çağırmaya memur kişi.
f. Haklı olarak. Haklı olmak suretiyle. İhkak-ı hak etmek suretiyle.
MUHİBB
Seven. Muhabbet eden. Dost. Hayrı isteyen.
MUHİBBAN
f. (Muhibbin) Dostlar. Muhabbet edenler. Sevilenler. Sevgi besleyenler. Bir kimsenin taraflıları.
MUHİBBANE
f. Severek. Dostça. Dosta yakışır surette.
MUHİBBE
Kadın sevgili. Kadın dost.
MUHİBBÎ
Muhibb ile alâkalı. * Kanuni'nin nazımda kullandığı mahlâs.
MUHÎF
(Muhife) Korkunç. Korkutucu.
MUHÎL
İhâle eden. Havâle eden. * Fık: Borcunu başkası ödemesi için havâle eden kimse. Başkasının borcuna nakleden.
MUHÎLÎ
Hilekârlık. Sahtekârlık. Hile.
MUHİLL
(Halel. den) İhlâl eden. Bozan. Sakatlayan. Karıştıran.
MUHİLL-İ ÂSÂYİŞ
Asâyişi ihlâl eden. Güvenliği bozan.
MUHİLL-İ NÂMUS
Nâmusa zarar veren, nâmusa dokunan.
MUHİN
Zayıflatan, hor ve hakir eden. İhanet eden.
MUHÎS
Zindan.
MUHİSS
(Hiss. den) Hissettiren, duyuran.
MUHİŞ
Korkutan, korku veren.
MUHİT
İhata eden. Etrafını kuşatan, çeviren. * Etraf. Çevre. * Büyük deniz. Okyanus. * Mc: Büyük âlim.
MUHİTAT
(Muhit. C.) Çevreler, muhitler.
MUHİT-İ ARZ
Dünyanın çevresi.
MUHİT-İ DÂİRE
Mat: Daire çevresi. Çember.
MUHİT-İ NİGÂH
Göz çevresi.
MUHKEM
Sağlam. Metin. Sıkı sıkıya. Kuvvetli. Tahkim edilmiş. Sağlamlaştırılmış. * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
MUHKEM KAZİYE
Huk: Kat'i ve sağlam bozulmaz hüküm. Mahkemenin en sonunda vermiş olduğu kararlar. Temyiz mahkemesince tetkik ve tasdik edildikten sonra veyahut temyiz müddeti geçen bir mahkeme kararının, mevzuunu teşkil eden hâdise hakkında, kat'i bir karine ve delil ve kanunen değişmez bir hüküm olarak kabul edilmesi. (Bak: Kaziye-i muhkeme)
MUHKEMAT
Muhkem olanlar. Sağlam ve kuvvetli olanlar. * İçinde hüküm bulunan ve mânası açık olanlar.
MUHKEMAT-I KUR'ANİYYE
Mânası açık ve te'vile ihtiyacı olmayan âyetler. Başka bir mânaya ihtimali olmayıp sarih emir ve nehiyleri müştemil olan âyetler. Bu âyetler mensuh veya anlaşılmayan şekilde müteşabih ve muhtemel olmayıp muhkem ve mübeyyin olmakla aslâ te'vile muhtaç olmazlar. Bâzı şeylerin haram olması veya enbiya kıssaları (Ekasis-i enbiya) gibi.
MUHKİM
Kuvvetleştiren, sağlam kılan, ihkâm eden.
MUHLA
Ot biçecek âlet, orak. * Nalbantların tırnak yonacak âleti.
MUHLED
Saçı ve sakalı geç ağaran kişi.
MUHLES
Orta yaşlı kimse.
MUHLES
İhlâsı dâimi olan. Devâmlı hâlis olan.
MUHLEVLAK
Düz kaypak nesne.
MUHLİK
(Bak: Mühlik)
MUHLİS
Hâlis olan. İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan. Her hâli içten ve riyâsız olan. Katıksız.
MUHLİS
Saç ve sakalına kır düşmüş olan kimse.
MUHLİSÂNE
f. Hâlisâne. Samimi olarak. Dostlukla. Riyâsızlıkla.
MUHLİSEN
Hâlis olarak. Muhlis olarak.
MUHMEL
Tüylü ve saçaklı nesne.
MUHMİD
Ateşin alevini bastıran.
MUHNAK
(C: Mehânik) Zayıflamış davar.
MUHNİK
(Hank. dan) Boğucu, boğan.
MUHNİS
Yumuşak kimse; yâni şiddeti ve katılığı olmayan. Mülâyim.
MUHNİS
Birine verdiği sözü geri alan.
MUHRAZA
(C: Mehârız) Çöğen koyacak kap.
MUHREC
(Huruc. dan) Dışarı çıkarılmış, ihrâc olunmuş. * Bir şeyin sureti çıkarılmış.
MUHRENBIK
Başını eğip tınmayan, sükut eden, susan ve fırsat bulduğu gibi fevri söyleyen kimse.
MUHRENŞİM
Azametli, kibirli kimse. * Zayıf ve rengi değişmiş kişi.
MUHRENZİM
Gadaplı, hışımlı, kızgın.
MUHREZ
Kazanılmış, elde edilmiş. * Sudaki balık, av hayvanları v.s. gibi, kimsenin malı olmayıp herkesçe faydalanılan bir şeyin ele geçirilmesi.
MUHRİB
Tahribeden. Yıkan. Muharrib. Harâb eden.
MUHRİB
Harp gemisi. Torpidoları avlayan ve hızla giden bir nevi harp gemisi.
MUHRİBÎN
(Muhrib. C.) Muhribler. Yıkıp yok edenler. Harâb edenler.
MUHRİCE
Çıkrıkçı.
MUHRİK
Yakan. Yakıcı. * Çok acıtan. İhrak eden.
MUHRİK-DEM
f. Nefesi yakıcı olan. Âşık.
MUHRİZ
(İhraz. dan) Elde eden, kendi payına alan, kazanan.
MUHSAN
Fık: Akıl. Büluğ. İslâmiyet. Hürriyet. Nikâh-ı sahih ile teehhül vasıflarını câmi olan kimse.
MUHSANAT
(Muhsana. C.) Muhsan olan kadınlar.
MUHSANE
Muhsan olan kadın. Temiz ve namuslu kadın.
MUHSAR
(Bak: İhsar)
MUHSIN
Kale gibi mahfuz ve sağlam olan. Kendini haramdan saklayan.
MUHSÎ
Sayı sayan.
MUHSİN
İhsan eden, iyilik eden. Kerim. Cömert. * Allah'ı görür gibi O'na ibadet eden.
MUHSİNÎN
(Muhsin. C.) Muhsinler.
MUHTAC
İhtiyacı olan. Akşam evinde yiyeceğini bulamayacak derecede fakir olan. Bir şey kendine lâzım olan kimse. Bir eksiğini tamamlamak isteyen. Fakir.
MUHTAC-I TA'RİF
Tarif edip anlatmağa muhtaç.
MUHTACÎN
(Muhtac. C.) Muhtaç kimseler. İhtiyaç sâhibleri. Fakirler, yoksullar.
MUHTACİYET
İhtiyaç sahibi olmak. Muhtaçlık, fakirlik, sefalet, yoksulluk.
MUHTAL
Mütekebbir. Kibirli.
MUHTAL
(Hile. den) Hilekâr, dalavereci, hileci.
MUHTALE
Hileci ve dalavereci kadın.
MUHTAN
Kendisine hıyanet edilen kimse. * Hâin. Hıyanet eden.
MUHTAR
İhtiyar eden. Seçilmiş olan. * Hareketinde serbest olan. İstediğini yapmakta serbest olan. Hür. * Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse. * Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ism-i şerifi.
MUHTARİYET
Muhtarlık. Kendi kendine hareket edebilme. İhtiyar ve iradesi kendi elinde olma.
MUHTASAR
Az. Kısa. Uzun olmayan. * Tekellüfsüz. * İhtisar edilmiş. Kısaltılmış.
MUHTASARAN
Kısa olarak. Muhtasar olarak. Kısaltılmış tarzda.
MUHTASID
(Hasad. dan) Ekinci, çiftçi. İhtisâd eden, ekin biçen.
MUHTASIM
Düşmanlık yapan. Adavet eden. Husumet eden.
MUHTASIRA
Kısaltma. Hülâsa.
MUHTASS
(C: Muhtassin) (Husus. dan) Bir şeye veya bir kimseye ait olan.
MUHTASSAN
Ençok, bilhassa. Daha ziyâde.
MUHTASSÎN
(Muhtass. C.) (Husus. dan) Bir şeye mahsus olanlar, bir kimseye ait olan şeyler.
MUHTATİB
Nikâhla isteyen.
MUHTATİF
Göz kamaştıran. * Kapıp götüren.
MUHTAZAR
Hazırlanmış. * Ölüme hazır.
MUHTAZI'
Boyun eğen. Tevâzu yapan. Alçak gönüllülük gösteren.
MUHTAZIÂNE
f. Alçak gönüllülükle. Tevâzu ve mahviyetle. Boyun eğerek.
MUHTAZIB
Renklenen, boyanan.
MUHTAZIR
Can çekişen.
MUHTAZIRANE
Can çekişiyormuşcasına.
MUHTEBA
Dizlerini yere dikip ellerini dizlerine kavuşturup oturan; dizlerini iple bağlayıp oturan kimse.
MUHTEBER
Tecrübe ve imtihan eden, deneyen.
MUHTEBES
(Habs.den) Hapsedilmiş.
MUHTEBIT
Gece vakti dilenen.
MUHTEBİL
Delirmiş olan.
MUHTEBİR
Yoklayan, deneyen, tecrübe eden. * Sağlam haberi olan. İyice bilen.
MUHTEBİRÂNE
f. Yoklar ve denercesine. Tecrübe eder tarzda.
MUHTEBİS
Zorla alan.
MUHTECİB
Hicablanmış. Perdeli. Örtülü. Örtülmüş. Saklanan. Gizlenen.
MUHTED
(Hadd. dan) Hiddetlenmiş, kızmış. * Keskin. Keskinleşmiş.
MUHTEDİ'
Hilekâr. Dolandırıcı.
MUHTEDİÂNE
f. Hile ve dalaverecilikle.
MUHTEFÎ
Gizlenen. Saklı, gizli. * İftira eden.
MUHTEFİD
Seri kesici olan.
MUHTEKİR
İhtikâr yapan. Vurguncu, ihtiyaç mallarını kıymeti artsın da satayım diye saklayan. Halkın zararına çalışarak malı saklayan. (Bak: İhtikâr)
MUHTEKİR
Hakir ve hor gören. Aşağı ve adi kabul eden. İhtikar eden.
MUHTEKİR
Yardımcı.
MUHTEKİRÂNE
f. Vurgunculukla, ihtikârcılıkla.
MUHTEKİRÎN
(Muhtekir. C.) İhtikâr edenler. Vurguncular.
MUHTELEF
Uyuşmamış. Birbirine uymamış. İhtilâf olunmuş.
MUHTELEF-ÜN FİH
Hakkında ihtilâf olunan mes'ele.
MUHTELİ'
Kocasından boşanan kadın. İhtilâ eden kadın.
MUHTELİB
Hilekâr, aldatıcı, hile yapan, dalavereci.
MUHTELİC
(Halecân. dan) (Kendi elinde olmıyarak) titreyen.
MUHTELİF(E)
Çeşitli. Bir türlü olmayan. Birbirine uymayan.
MUHTELİF-ÜL CİNS
Çeşit çeşit cinste. Muhtelif cinste.
MUHTELİK
Yalancı. Yalan uyduran.
MUHTELİK
Tıraş eden.
MUHTELİM
İhtilâm olmuş.
MUHTELİS
Beylik maldan çalan. Çalıp çırpan.
MUHTELİSÂNE
f. Çalarcasına. Çalıp çırparcasına.
MUHTELİT
Karışmış. Karışık. Karma.
MUHTELL
Bozuk. Berbâd. Karışmış. İşgal ve ihlâl edilmiş. * İntizamsız. Nizamsız olmuş. * Fakir kimse. * Çok susuz kalmış olan.
MUHTELL-ÜS SIHHA
Sıhhati bozulmuş.
MUHTEMEL
(Haml. den) Olabilir. Mümkün. Ümid edilir. Kabil. Me'mul.
MUHTEMELAT
(Muhtemel. C.) Olabilir ve umulur şeyler. İhtimâl dahilindeki şeyler.
MUHTEMEL-ÜZ ZIDDEYN
Edb: Birbirine zıt ve iki mânâya da gelebilen ifadelere denir.
MUHTEMER
Mayalandıran. Ekşiyip kabartan.
MUHTEMÎ
Perhiz yapan. İhtima eden.
MUHTEMİR
(Hamr. dan) Mayalanan. Mayalanarak ekşiyip kabaran. * Örtü ile örtünen. Yaşmaklanan.
MUHTENİK
(Hank. dan) Nefes alamayıp boğulan. Boğuk. Boğulmuş.
MUHTER
Yol, tarik.
MUHTERA'
İcad edilmiş. İhtira' olunmuş. Uydurulmuş.
MUHTERAAT
Yeni icad edilmişler. Yeniden meydana çıkarılmış olanlar. İhtira' olunmuşlar.
MUHTEREM
Hürmet görmüş. İhtiram olunmuş. Kıymetli ve şerefli kimse.
MUHTERİ'
Misli görülmedik bir şey icâd eden. İcâd eden. Yeni bir şey bulan. Yeni bir şey meydana getiren. * Uydurma şeyler ortaya atan. Müfteri.
MUHTERİÂNE
f. Yeni bir şeyler icad ederek. Yenilikler ortaya koyarak. * İftirada bulunarak.
MUHTERİB
(C.: Muhteribin) (Harb. den) Savaşan, harbeden, muhârib.
MUHTERİBÎN
(Muhterib. C.) Harbedenler, savaşanlar, muhâribler.
MUHTERİF(E)
(Hiref. den) Sanatkârlar. İş sâhibleri.
MUHTERİK
Ateşle yanmış olan. Yanan.
MUHTERİS
(Muhteriz) Sakınan. Çekinen. Çekingen.
MUHTERİS
İhtiras sahibi. Çok fazla hırslı istiyen.
MUHTERİZ
Sakınan. Çekinen. Çekingen.
MUHTERİZÂNE
f. Sakınarak, çekinerek. Çekine çekine.
MUHTESİB
(Hisab. dan) Belediye işlerine bakan memur. * Kanundan ziyâde idâri ve örfi işler için karar veren. İhtisâb ağası. (Bak: İhtisab)
MUHTEŞEM
Büyük, debdebeli, tantanalı. * Etraflı ve taraftarlarının çokluğu ile büyük.
MUHTEŞİ'
Kendini aşağı gören.
MUHTEŞİD
Biriken, toplanan.
MUHTETIB
(Hatab. dan) Koruluk, orman, meşelik. * Odun toplıyan.
MUHTETİM
Sona erdiren. Hitâma vardıran.
MUHTETİN
Sünnet olmuş.
MUHTEVA
Bir şeyin içindekiler. Kaplanan, içine alınan. İçindeki şey.
MUHTEVÎ
İhtivâ eden. Bir yere toplayan. İçine alan. Kaplayan.
MUHTEVİYYÂT
İçindekiler. Kapladığı şeyler.
MUHTEZEN
Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş.
MUHTEZİN
Kederli, hüzünlü, mahzun, mükedder.
MUHTEZİR
Sakınan, çekinen. (Bak: Muhteriz)
MUHTIR
(Hatır. dan) Hatıra getiren, hatırlatan.
MUHTIRA
Hatırlatmak veya hatırlamak için yazılan tezkere.
MUHTÎ
Hatâ işleyen. Günahkâr. Hatâlı. * Hatâya düşürten. Yanıltan.
MUHVİL
Bir yaş tamamlamış.
MUHYEM
(C: Mehâyim) İkâmet yeri, oturma yeri.
MUHYÎ
Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir.(Ehl-i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul-i Ekremin (A.S.M.) mübarek irşadları ve iman nurları ile dirilmelerine ve o mânevî ölümden kurtulmalarına binaen Peygamberimize de (A.S.M.) Muhyî denilmiştir)
MUHYİDDİN-İ ARABÎ
(Hi: 560 - 638) İspanya'da doğmuş, Anadolu ve Arabistan'ı gezmiştir. Mutasavvıf ve büyük âlim idi. Birçok ilmi eserler yazmıştır. Kendisine Şeyh-i Ekber de denir. Fütuhat-ı Mekkiye, Füsus-ül Hikem adlı eserleri meşhurdur. Şam'da vefat etmiştir. (K.S.)
MUHZAR
İnce belli. Beli ince olan.
MUHZIR
(Huzur. dan) Eskiden şeriat mahkemelerinde mübâşir hizmetini gören kimse. Alâkalı kimseleri mahkemeye çağırmaya memur kişi.