Salı Sendromu ve Yoğurtlu İsyankar Brokoli Manifestosu
Günaydın evrenin sevgili sakinleri! Bugün günlerden Salı. Evet, yanlış duymadınız; Pazartesi'nin o kasvetli, "hayata yeniden başlama" motivasyonunun üzerinden zar zor sıyrılıp, hafta ortasının o belirsiz, "ne yapıyorum ben?" anksiyetesine doğru yol aldığımız o eşsiz gün. Salı, adeta bir "ara durak" gibi. Ne Pazartesi kadar umutsuz, ne de Çarşamba kadar umut vadeden... Tıpkı, buzdolabının en arka rafında unutulmuş, ne tam olarak çiğ, ne de pişmiş bir brokoli gibi.
Ben, bu yazıyı yazan şanslı (ya da şanssız, bilemiyorum) kişi olarak, bu Salı gününü bambaşka bir boyuta taşımaya karar verdim. Hazır mıyız? Çünkü bugün sadece sıradan bir Salı değil, aynı zamanda 'Yoğurtlu İsyankar Brokoli'nin Manifestosu'nun ilan edildiği gün!
Şimdi sıkı durun, çünkü brokoli, sevgili brokoli, buzdolabının derinliklerinde, yoğurt kabının yanında bir şeyler planlıyor. Duyduğuma göre, salatalarda marulun sürekli başrolü kapmasına, pizzalarda sadece dekoratif amaçlı kullanılmaya ve en önemlisi, küçük çocukların tabağında korkuyla beklemeye karşı isyan bayrağını çekmiş durumda.
Brokoli, bu manifestosunda diyor ki: "Yeter artık! Biz de karbonhidratlı atıştırmalıklar gibi sevgi ve şefkat görmek istiyoruz! Yoğurtla sadece yan yana değil, iç içe de olabiliriz! Hatta bir sonraki mangal partisine davet edilmek en doğal hakkımız!"
Peki bu isyanın sembolü ne olacak? Tabii ki de, yoğurtla kaplanmış, minik, çılgın brokoliler! Salı gününün ruhuna uygun olarak, biraz garip, biraz komik ve tamamen özgün. Bu brokoliler, sadece yemek tabaklarında değil, aynı zamanda sosyal medyada da birer fenomene dönüşebilir! Kim bilir, belki de 'Yoğurtlu Brokoli Dansı' diye bir akım bile başlatırlar!
Ama işin en komik yanı ne biliyor musunuz? Bu isyanın aslında hiçbir amacı olmaması. Brokoli sadece canı sıkıldığı için böyle davranıyor. Tıpkı bizim de Salı günleri canımızın sıkıldığı ve hiçbir şey yapmak istemediğimiz gibi...
Bu yüzden sevgili okuyucular, bu Salı gününü isyankar brokoliler gibi geçirin. Saçma sapan şeylerle uğraşın, gülün, kahkaha atın, gerekirse yoğurtlu brokoli yiyin! Unutmayın, hayat çok ciddi olamayacak kadar kısa ve bu Salı, tam da o günü yaşamak için bir fırsat!
Şimdi izninizle, gidip buzdolabındaki brokolilerle felsefe yapacağım. Belki de onlar da bana Salı sendromuna karşı bir çözüm bulur. Kim bilir, belki de yarın Çarşamba'ya kadar hayatı brokolice yaşamaya karar veririm!
Ha bu arada, bu yazıyı okuduktan sonra siz de yoğurtlu brokoli isyanına katılırsanız, lütfen bana haber verin! Birlikte 'Salı Sendromu'na karşı mücadele edelim!
Şimdilik hoşça kalın, ve unutmayın: Brokoli isyankar, yoğurt ise her daim dosttur! (Sanırım...)