Hayat Memat Meselesi

  • Konuyu açan Konuyu açan Tuba
  • Açılış tarihi Açılış tarihi
Bu gece;
kırılgan düşlerimin koynunda sabahlayacağım…
Tenimde sus(uz)luktan kurumuş,elbiseleri yırtılmış,öfke kanamalı Aşk sözcükleri kazılı…
Yine gri karanlıkların mürekkebine düştü kalemim…
Denize kıyısız durgun ırmaklar akıyor gözlerimden…





BEN BÜTÜN YARALARIMI MUTLULUĞUN İÇİNDEN GEÇERKEN ALDIM…


Soğuk rüzgarlar,yüzümü n ağrısını içimin Maltalarına savururken;
Tutuklu adımlarla voltalıyorum, yargısız hüküm giydiğim karanlıkları…
Ardımda kanlı cam kırıkları ve ıslak hüzünlerde büyütülmüş o kadar ayrılığım var ki,Suskunluğuma kilitlediğim…
Üstü çizilmemiş iri puntolu harfler duruyor gözümün önünde ,onarılmayı bekleyen…


ON(u)ARIYORUM…





Neresi zordu ki sevmenin;
Eğer duyulmasaydı kalbimin atışları…
Çatlarken sevimsizliğin ar damarı,acemi bir işkenceci kesiliyor hayat…
Oysa yıkılması zor değildi,yüreğime ördüğüm duvarın…


Kİ O DUVAR EN ÇOK KENDİ İÇİNDE YIKILMIŞTIR*





Şimdi ;
Her okuduğumda kırık-dökük güncemi ,en çok beni vuruyor,
Büyük yıkımlardan devşirdiğim,içe zalim-dışa can cümlelerim…
Hangi sularda yüzdürsem kağıttan gemilerimi,soğuk bir rüzgara yenik düşüyor düşlemler…


DÜŞ(T)ÜM BATTI(M) DERİNLERE





Dipteyim…
Yunus'un karnında,Yusuf_ i sancılarla,sabı r tespihleri çekiyorum…
Duaya açılıyor mücrim ellerim,
Gecenin yarısı,duvarları nda küfür yazılı odamda...
İhbar ediyorum sevda kaçakçısı duygularımı,
Durmadan (d)üşüyorum geçmişin karanlıklarında. ..
Usul usul dolaşıyorum düştüğüm duvarların gerisinde…
İzi duran yaralarımdan biriktirdiğim bir başkaldırının,hesapsı zca çöreklendiği,kıştan kalma bir ayazım şimdi,üşüten…


"ZATEN BEN HİÇ BAŞEDEMEDİM Kİ,
OLUMSUZ SATIRLARIN,BOŞLUĞA DÜŞÜREN ÜNLEM İŞARETLERİYLE…"


Her paraf bir yanılışım,
Her satır başı bir umut ve her nokta bir ölüm oldu ,gecenin çıldırtan sessizliğinde…





Oysa ben seni,her gece duvara astığım acılarımdan süzüp bağrıma aldım…
Hüzün büyüğü gözlerine yaslanmanın,ne büyük bir onur olduğunu bil(e)medin…
Artık içimin ağıtlarına dokunma ey kelepçesi hükümlü rüzgar !..
Kaç ölüm düştü tutsak günceme…
Geçmişine sövülmüş bir hükmün infazında ertelendi gülüşlerim…
Şimdi her gülüşümde yüzüm kirli…
Koşarken yırtıldım işte..
 
Gecenin segahı mesken edindi yüreğimi umut mahsulu saatler bana varmadan ölüyor.
.Bir kapsüle sığmayacak kadar çoğaldı içimde yaralar yarım bardak uykuyla susturamıyorum kendimi..
Dilime acımı baglayıp haykırıyorum acım dinmiyor...
Haykırışlar yetse de kırılışları anlatmaya anlattıgını dinletmeye yetmiyor...





Yorgun düşmüş yüreğini dokunmadan tutmuştum "sus" olup sancılarında su olup akmıştım yeşertmeye çalıştığın ne varsa...
Sen bütün sebepleri buruşturup savururken çöp kutularına
sonuçları birbirine geçirip yollar yaparken ayaklarına
ben sadece kendime söylemişim anlıyorum..






Başını kuma gömüp yaşanmaz hayat...
Saglam hatta sayısız köprü inşa etmek köprülerde yaşamak hayatı nehri akmaz kılmıyor..
Örülen duvarların arkasından bakmak ya da hayata fırtınaları uzagına düşürmüyor.
Kaçmak ise sadece çözümsüzlük zincirine bir halka daha ekliyor.Ve dayanılır kılmıyor hiçbir yalancı söylem acıları...



Emir verilmiyor duragan olmayana...!
Acılar yüzleşme istiyor
yüzleşme kendine dönüp bakmayı ve tam burada başlıyor
aynalara yeminli dillerin firarı....
"Oysa firar katlanılır kılmaz efkarları ve üstünden
atlayarak aşılmaz hiç bir acı..."











Bir korsan dagınıklığı şimdi bana kalan...Bakire bir yıldız bile kalmadı -gök-yüzümde..
.Hergün biraz daha artan bedeli ödüyorum,bilmem kaç kursun eskiterek yüreğimde..
Dirhem dirhem sonlanan çağ hatırlatıyor unuttuklarımı anımsıyorum mesela tüm acılar mutluluklardan doğardı..


Varlığın kaybolan bir günün içinde kalsa da,
kaybolan günün yamacından sessizliğe vuranlara atılan her ok gecemin karanlığında saklı...
Geceyi kaybolan gün mü karartmıştı yoksa yıldızlar parlamak için geceyi karanlığa mı mecbur kılmıştı...?
 
Şimdi öyle kararsız öyle masumum ki.
Ne yapıp ne yapmadığımı sorguluyorum.
İçimde tuhaf bir cahillik, kendini henüz bulamamanın rahatlığı, tarihsizim sanki, hiç birşeyim..


“Sonra” kavramım intihar ediyor, öncelerin canı ceheneme..
Kaybolmuş bir anahtar, kovalanmayan bir firari gibiyim.
Konuş deseler dile gelmem, düş olsam düşemem hayatın içine..



Saçlarımdaki parmak izleri kayıp, sözcüklerim çaresiz, anlatışlarım vicdansız bir de..
Görebilse birileri..



Cömert geceler hala karanlık bak.
Dudaklarımda sistem dışı bir hüzün, az sonra hıçkırıklara boğulacağımın ıspatı.



Yanmış bir apartman yıkıntısı, yada terkedilmiş bir kasaba ıssızlığındayım belirli belirsiz..
Bu benim kavgam, samimi kinlerdeyim, yorgunum yoruldum..






Zaman terbiyesizce edilen bir küfür öncesi şimdi bana, az sonra başlayacak, bütün hayaller tükürüğüme yapışacak, çarpacak hayata bak gör!
“Gel gör beni aşk neyledi” diyor Yunus…
Şimdi anlıyorum, şimdi sözcüklerin varoluşuna, yaradılışına eriyor aklım…



Tüm sözcükler yüreğimin ucunda, her harf bir atış, her cümle bir ömür.
Herkes ben, kimse ben değil..
Hayat, hayal, tarifsiz, sebepsiz.. iyiki yoksun !
 
bir kuş tüyüne değip de berelenmeden
bir güz yelinde örselenmeden hiç
çayırın acı yeşillerine uğramaksızın
hırpalanmadan gün ışığında
papatya kokularıyla ırgalanmadan
sen yine orda mısın demeden
sen hala
sen hala gel demeden
geliyorum ben sana.
 
Bak Kadın çocuk gibi gülebiliyorsa eğer.
Yani gülerken gözlerinin içinden yeni doğanlar varya
Emekliyorsa sana doğru,
Ağlatmayacaksın O'nu.
 
Belki daha güçlü yapar beni yalnızlık, sabretmeyi, aldanmamayı, ağlamamayı öğrenirim belki. Kimse için kimseden vazgeçmemeyi belki de.
 
Geri
Top