Hayat Memat Meselesi

  • Konuyu açan Konuyu açan Tuba
  • Açılış tarihi Açılış tarihi
Artık aramızdaki uzaklıktan şık bir matem giysisi diktirebilirsin kendine!
Bir tek hücreni bile istemiyorum.(..)
Sen git ,bambaşka hayatların yatak odalarında sıradan insanların tenlerini süsle!
 
Unutulmaz Kimse yok bende
Bir Sana Kiyamadim
Gücüm Yetmedi Seni Yok Saymaya
Kollarimi Actigim Kadar unuttugumsun
Acamadigim Kadar Özledigim
Benim Unuttugum Kadarini Sen Özler misin?
 
Téréddüt oLmáyácáksın içimin sürgün máháLLérindé.
GözbébékLérinin báná ánLáttığı sévdá másáLLarı için
Suç duyurusundá buLunácáğım.
Né kışLárıné dé báhárLárı tákmáyácáğım káfámá.
Dönüp doLáşıp géLéméyécéksin..
Sévdámá ihánét étméyi öğréndim
İçimé sénsizLik çékébiLméyi...
Vurdumduymáz yürék çırpınışLárımá báşkáLdırıp
Séni défáLárcá vurábiLméyi...!
Tüm güzéL duyguLárımı ihánété boğdurdum.
biLiyorsun iştéyoruLdum...
ártık
Séni umursámıyorum..
 
İndirimli ürünler reyonunda mı buldun kalbimi ?



ucuz mu geldi ?



markası tanıdık mıydı ?!!



kullanır atarım köşeye düşüncesi mi sardı ?



yıpratması kolay nasılsa diyen akllna mı kandın?



Eskiler arasına atılabilir mi gördün...?



eline geçirdiğin an son kullanma tarihini erkene mi aldın?



Ey kalbimi ele geçirişinin aaafini süren..



Adı ''Yar'' değil ''YARA'' olan ;




Sen ucuz bulup sahiplendin sevdamı.



Bense pahalı ödüyorum bedelini
 
Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün hatalarım
Öğünmem bu yüzden
Bu yüzden kendimi
Özel önemli zannetmem

Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün saçmalamam
Yenilmem bu yüzden
Bu yüzden hala kendime güvensizliğim

Ne kadar az yol almışım
Ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan kocaman rengarenk
Geçici oyuncak zaferler

Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden
Bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım

Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem
 
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak .
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni ?
 
Simdi tek bir gece vardir insanin hayatinda
Ömür boyu sürer nöbeti
Bu da öyleydi ..

Iyi ol , Sag ol , Uzak ol
ama bir daha görme beni
 
"Kürkçü mü oLmak zordur;
Her gittiğinde geri dönecek oLan tiLkiyi bekLeyen....
TiLki mi oLmak zordur;
Her gidişinde aynı yere dönecek oLan..
Kürkçü mü daha karaktersizdir; ...
Her geLişinde tiLkiyi affeden?
Yoksa tiLki midir karaktersiz oLan,
Her gidişin sonunda aynı adrese döneceğini biLe biLe giden !!"
 
´ Sen anla . .

Neydi ki içimdeki bu “ahh”
Sonsuzluğuma düğümlü günah…

Bendim, soğuk bir adın ardından koşar adım sürünen. Bendim, ellerimde sakladığım düşleri parçalayıp kırık dökük mektuplara bürüyen.

Issızlığıma çokluk sayacak kadarken, hep en yalnızlığım oldun neden?

Bir düşü anlatmanın kaç hali vardı dilimde? Kelimelere yüklenen hangi hal halimden haberdar edebilirdi? Hangi kelime bir gözyaşını gösterebilirdi? Yüzüm bile saklarken hüznü, bunu kelimeler başarabilir miydi?

Bir yaraya inatla tuz sürmekti her şey. Ölüme giderken, sigara basmaktı içimdeki isme. İsminin üzerindeki darp izlerinden sorgulanmalıydım belki. Suçluydum. Oysa isminde bulunan her iz benim ölüm sebebim oluyordu. Suçluydun…

Tüm korkmalarımı acemi bir cesarete çevirip yürüdüm. Hep kırıldım, hep düştüm…

´ Sen anla . .Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( 700x465 ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın´ Sen anla . .

Bildiklerimi kendimden saklamayı nereden öğrenmiştim ben? Kaç kez yutmuştum ömrümün çığlıklarını?

"Sen ya bir yanılgının yangınıydın ya da yazgının."
Ardı yoktu / ötesi çoktu…
Hiçbir harf yazmaktan öteye gidemiyordu ve hiçbir yazı, yazmak istediğin kadarı olamıyordu. Ben gibi beceriksizleşiyordu…


Tüm acılarının parmak izlerini yüreğimde aramamalıydın. Dillendiremediğin, bilemediğin tüm sahnelerin oyuncusuydu satırlarım. Ben ikileminin kaçışlarıydım. Yanlış adreslerdi avuçlarımda doğru yol diye sakladığım.

Bilmek istenilmeyen her şey susarak dinlenirmiş meğer. Bilinmek istenilmediğimde susulacak mıydım?

Her aynada kendimi görmekten uzağım artık. Göz bebeklerimde yatan yaraları tüküremiyorum geçmişe. Sessizce çekip giderken düşlerimin can çekişlerine, içime gömdüğüm gözyaşlarımı sezemeyecek hiç kimse…

Bir gece yarısı bıçaklanırken en sessizliğimden, dilimden dökülen harfleri toplayınca hep sen ediyor neden?

´ Sen anla . .

Sen bilir misin düş diye sabahlamayı? Ve kırıklarını bir teselli ile değil başka bir kırıkla sarmayı?


Acı bir itiraftım, en çok kendimi yaktım…
Şemsiyeler altında yağmura direnirken ruhum, ardımdan geçip giden her şeye sessiz kaldım.

Unutulduğum köşedeydim her vakit. Aransam bulunacaktım. Sorulsa tarifi mümkün olan gidişlerim vardı benim. En fazla iki sağa bir sola uzunca adımlardın. Ve adımlarından düşen her ses canımı ağzıma alırdı, açıldığında ağzımdan düşecek kadar. Oysa hiçbir adımın kayıplığımın yanına düşmeyecekti. Aranmayacaktım…

Ellerimde bilinmez uçurumlar vardı. O nedenle hep avuç içlerine dönüktü parmaklarım. Gelen durakta kendimden inmek ve bir şehre yüzüstü düşmekti dileğim. Uyuyakaldım. Ne kendimden inebildim ne de bir şehre yüzüstü serildim.

´ Sen anla . .

Ne kadarlıktı ki adım ve kaç harf kalınlığı vardı ki birilerinin hatırlayışlarına ağırlık yaptım? Birilerini acıttım, ağlattım. Ya ben ömrüme düşen acıları, göz kapaklarımda saklı yaşlarımı kimden kuşandım?

Yokluğunun alnına üflenirken satırlarım, nasıl oldu da ben hep varsın sandım?

Bir yıl daha geçmişti geçen yılların üstüne. Kimsizdin sessizliğinde? Hangi yaranın kabuk bağlanışına tanık oluyordun ve hangi acıdan dökülen yaşları benliğinde buluyordun?

‘Ben tüm acımaları kendi saflarıma çekiyorum’ sandığımda sana hangi üzülmek kalıyordu?

Hiçbir şeyi düzeltmek zorunda değildim; ama bozan bir eldim, bozduklarımı düzeltmenin geç kalışlarında… Söylenmiş olan hiçbir söz geriye alınamazdı, bilirdin. Diyemezdim; saçmaydı, yalandı… Diyemezdim… Desem yıllar sonra yine aynı sözcükleri dökerdim harflerimden. Ki susmayı bilmeyen bir alfabeydi bendeki. Söz veremezdim bildiklerimi yutacağıma. Bir dahası yok, üzülme diyemezdim…

Hep en kötü yanından tuttum geleceğin. Söylenmiş olan her şey bir düşün ön adlarından oluşmaydı. Söylenmiş olan her şey benim yükümdü, peki sana neden ağır geldi?

Alışkanlıklarla başlayan kelimelerin arasında yer buldum kendime. Simetrik bir duruş sergileyebilirdim çünkü yerimi en başından belirledim. Yadırgamadım üzerime yürüyen sözcükleri, bilmek istemesem de biliyordum bir gün hepsinin kapıma geleceğini. Tutulmamış bir söz kadar acıdı içim. Tutulmamış bir söze yapılan sayısız itiraz kadar ezildim. Madem biliyordun neden acıyorsun ki yüreğim?

Şimdi hiçbir mutluluğu birbirine yamayıp koca bir gülüş kondurmuyorum dudağımın kıyısına. Susmalarımı biriktirerek yazıyorum. Hadi at tüm yüklerini ben caymıyorum…

´ Sen anla . .


Adıyla var olan darağacım!
Mutlu olabilirsin, imkânsızlığına inandım…
 
Geri
Top